https://anlatilaninotesi.com.tr/20211109/turk-ve-rus-sanatcilardan-sifa-veren-ebru-sergisi-batinin-anlayisiyla-bakarsak-aslini-goremeyiz-1050635714.html
Türk ve Rus sanatçılardan ‘şifa’ veren ebru sergisi: ‘Batı anlayışıyla bakarsak aslını göremeyiz’
Türk ve Rus sanatçılardan ‘şifa’ veren ebru sergisi: ‘Batı anlayışıyla bakarsak aslını göremeyiz’
Sputnik Türkiye
5 Rus sanatçının eserlerinin sergilendiği ‘Şifa Veren Sanat: Ebru’ sergisi, 30 Ocak 2022’ye kadar ziyaretçileriyle buluşacak. Sergide eserleri de bulunan... 09.11.2021, Sputnik Türkiye
2021-11-09T20:02+0300
2021-11-09T20:02+0300
2021-11-09T21:22+0300
görüş
kültür & sanat
türkiye
rus
sanat eseri
türkiye-rusya ilişkileri
ebru
beyoğlu belediyesi
ebru sanatı
hikmet barutçugil
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0b/09/1050635573_0:120:1280:840_1920x0_80_0_0_9041f80839b38abdc35c281b597cce60.jpg
Beyoğlu Belediyesi’nin İstiklal Sanat Galerisi’nde açılışa özel düzenlenen ‘Şifa Veren Sanat: Ebru’ sergisi; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2019 yılında Yaşayan İnsan Hazineleri’nden biri seçilen ebru ustası Hikmet Barutçugil önderliğinde bir araya gelen 5 Rus sanatçının da eserleriyle birlikte ziyaretçileriyle 30 Ocak 2022’ye kadar buluşmaya devam edecek.Rus sanatçılar, Aygül Okutan, Evgeniya Yayıkoğlu, Ludmila Altınışık, Lara Gendelman-Oruç ve Tatiana Morozova’nın eserlerini de kapsayan sergi aynı zamanda Türk ve Rus sanatını birleştirerek, ebrunun farklı boyutlarını sanatseverler ile buluşturmayı hedefliyor. Etkinliğin en önemli kazanımı olarak Türk ve Rus sanatının arasında kültürel bir köprü oluşturması olduğu vurgulanırken, sergide Türkiye’nin öz sanatı ebrunun, çağdaş ve uluslararası yorumlarını izlemek de mümkün.Ebru sanatçısı Barutçugil ve serginin küratörü Aygül Okutan bu sanatın inceliklerini iki ayrı ülkenin de bakış açısıyla değerlendirerek ebrunun felsefesini Sputnik’e anlattı.‘Ebruyla alakalı bildiğim tek şey su ile yapıldığıydı’1973 yılından beri ebruyla uğraştığını belirten Barutçugil, “Benim başladığım yıllarda bu sanat kaybolmak üzereydi. Bilinen ve ciddi anlamda üreten sadece tek kişi vardı. O da haklı olarak, o yıllarda bu sanatların yüzüne kimse bakmadığı için, ilgisizlikten dolayı kendi içine kapanıp, küskün ve dargın bir hale bürünmüştü. Fakat ben ebruyu görür görmez gönlüme bir aşk düştü. Nasıl doğal ve ilahi bir güzellik olduğunu düşünmüştüm. Kendi kendime araştırmaya başladım ama bildiğim tek şey su ile yapıldığıydı. Başka hiçbir şey bilmiyordum. Bu konu üzerine yazılmış bir kitap, ders notu gibi yönlendirecek tarzda anektodlar da yoktu. Ben de deneme yanılma yaparak devam ettim. Tabii bu süreçte de ortaya bambaşka işler çıktı” dedi.Barut ebru nedir?Tüm bu süreçten sonra klasik ebruyu öğrenmeye çalıştığını aktaran Barutçugil, 17 sene süren çalışmalar sonucunda da o türün kitabını yazdığını ve şu anda klasik ebruyu Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki öğrencilerine öğrettiğini belirtti. İstiklal Sanat Galerisi’nde sergilenen ebruların ise farklılığına dikkat çeken ebru ustası, “1987 yılında 250. yılını kutlayan Kraliyet Sanat Koleji’nin (Royal College of Art) davetiyle, sergi açmak için İngiltere’nin Londra şehrine gittim. Şuan sergide gördüğünüz ebrunun ismi orada verildi: ‘barut ebru’ diye. Tarihte olmayan ve yeni bir ebru olduğu için böyle bir isim konuldu” dedi.‘Batı sanatıyla ilkeleri farklı’Ebru sanatının maneviyatına özellikle dikkat çeken Barutçugil, Doğu ve Batı arasındaki farkın buradan kaynaklandığına işaret etti. Sözlerine devam eden ebru ustası, “Burada görmüş olduğunuz sanatın ilkeleriyle Batı'da görülen sanatın ilkeleri birbirinden farklı. Batı sanatının gözlüğü ile buraya bakarsak işin aslını göremiyoruz. Tam tersini yaptığımızda da aynı şekilde anlam kayboluyor. Mesela portakal da elma da meyvedir. Ama siz portakalın kriterleriyle elmaya bakarsanız o bakış açısı yanlış olur” diyerek şu ifadeleri kullandı:‘Batı sanatı için estetik, doğu sanatı için letafet’‘Türkiye ve Rusya için kültür-sanat açısından doğu ve batı arasında kalmışlık hakim, bu duygular bir şekilde bu eserlere de yansıdı’Rus sanatçılarla birlikte ebru yapabilmenin de ortak değerlerden kaynaklandığını ifade eden Barutçugil, “Türkiye’de de Rusya’da da, kültür-sanat açısından doğu ve batı arasında kalmışlık hakim. Yani bu kültürler doğu mu yoksa batı mı? Batı kültürünün etkisi var ama doğudan da kopamıyorlar. Doğuyu üste çıkaramıyorken batı da onu bastırıyor tarzında ayrı ayrı dengeler mevcut. O duygular bir şekilde bu eserlere de yansıdı. Ayrıca gördüğüm kadarıyla hepsi Türkiye’de yaşamaktan ve burada olmaktan dolayı çok mutlular. Özellikle İstanbul’u epey seviyorlar. Bunu da yaptıkları eserlere yansıttılar” dedi.‘Türkler bize teşekkür ediyor, Rusların tepkisi de çok güzel’Serginin Rus sanatçılarından biri olan Tataristan doğumlu Aygül Okutan ise konuya ilişkin düşüncelerini sergiye gelen tepkiler üzerinden anlatarak, “Türklerin de Rusların da tepkisi çok güzel ama tabii Türklerinki daha özel oluyor. Çünkü bize teşekkür edip, Klasik ebrunun dışına çıkmamızı ve bambaşka eserler ortaya koymamızı, bu sanatı canlandırmak olarak görüp teşekkür ediyorlar. Yeni bir ekol yarattığımızı düşünen bile var” şeklinde konuştu.‘Bizim için büyük bir sorumluluk’Rus sanatçı Okutan, Barutçugil ile çalışmanın ve ebru sanatının kendisine ifade ettiklerinin kendisi için oldukça değerli olduğuna vurgu yaparak, “Hikmet Bey’in ebruları üstünde çalışmak çok büyük bir sorumluluk, çünkü dünyanın en meşhur ebru sanatçısı. Ellerimiz titremiyordu ama sorumluluk hissediyorduk. Bizi çok destekledi, sırlarını paylaştı ve daima yeni şeyler öğretti” dedi.‘Tuvaller üzerinde daha farklı tekniklerle ve modernleştirilmiş bir ebru türü’Sözlerine ebru sanatına nasıl başladığını anlatarak devam eden Okutan, “Çok farklı ve özel bir şey, kendi aramızda konuşurken Hikmet Bey’e de söylüyoruz ‘Ebrular olmadan yaşayamayız artık’ diye. Çünkü onunla çalışabilmek de çok özel, ebruların şairi gibi geliyor bana. Ebru benim için çok cana yakın bir sanat dalı. Daha öncesinde suluboya çalışmaları yapıyordum. İkisi için de su çok önemli. Ebruyu da yapıyorum ama bilinenden daha farklı bir şekilde; tuvaller üzerinde daha farklı tekniklerle ve modernleştirilmiş bir tür düşünün. Çünkü Klasik Sanatlar Akademisi mezunuyum, iki ayrı dalı birleştirdim denebilir” dedi.‘Rusya’daki bütün sanatçı arkadaşlarım da Rumi’yi okur ve bilir, ben de semazen motifini çok severim’Yapmaktan en keyif aldığı motiflerin melekler ve Türkiye’ye geldiğinde de semazenler olduğunu belirten Okutan, “Benim için Mevlana Celaleddin Rumi çok önemli. Kendisini buraya taşınmadan önce Rusça olarak okumuştum. Rusya’daki bütün sanatçı arkadaşlarım da Rumi’yi okur ve bilir. Bunun, sanatçı ruhuna çok yakın bir kişilik olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Üstelik Türkiye’ye ilk geldiğim sene de tesadüfen UNESCO tarafından Mevlana senesi seçilmişti ve her yerde semazenlerin olduğu temalar işlenmişti. Nereye gitsek izler, kendimizi de çok yakın bulurduk” şeklinde konuştu.
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2021
Selin Uludağ
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0a/14/1050001041_0:0:2048:2049_100x100_80_0_0_ba40b2ae5a847457c15ea742e77bf501.jpg
Selin Uludağ
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0a/14/1050001041_0:0:2048:2049_100x100_80_0_0_ba40b2ae5a847457c15ea742e77bf501.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0b/09/1050635573_0:0:1280:960_1920x0_80_0_0_c5a64dd4168df0e4f370be97b1547c89.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Selin Uludağ
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0a/14/1050001041_0:0:2048:2049_100x100_80_0_0_ba40b2ae5a847457c15ea742e77bf501.jpg
kültür & sanat, türkiye, rus, sanat eseri, türkiye-rusya ilişkileri, ebru, beyoğlu belediyesi, ebru sanatı, hikmet barutçugil, istiklal sanat galerisi, barut ebru, unesco, mevlana celaleddin rumi, aygül okutan
kültür & sanat, türkiye, rus, sanat eseri, türkiye-rusya ilişkileri, ebru, beyoğlu belediyesi, ebru sanatı, hikmet barutçugil, istiklal sanat galerisi, barut ebru, unesco, mevlana celaleddin rumi, aygül okutan
Türk ve Rus sanatçılardan ‘şifa’ veren ebru sergisi: ‘Batı anlayışıyla bakarsak aslını göremeyiz’
20:02 09.11.2021 (güncellendi: 21:22 09.11.2021) Özel
5 Rus sanatçının eserlerinin sergilendiği ‘Şifa Veren Sanat: Ebru’ sergisi, 30 Ocak 2022’ye kadar ziyaretçileriyle buluşacak. Sergide eserleri de bulunan sanatçı Hikmet Barutçugil “Burada görmüş olduğunuz sanatın ilkeleriyle Batı'da görülen sanatın ilkeleri birbirinden farklı. Batı sanatının gözlüğüyle buraya bakarsak işin aslını göremiyoruz” dedi.
Beyoğlu Belediyesi’nin İstiklal Sanat Galerisi’nde açılışa özel düzenlenen ‘Şifa Veren Sanat: Ebru’ sergisi; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2019 yılında Yaşayan İnsan Hazineleri’nden biri seçilen ebru ustası Hikmet Barutçugil önderliğinde bir araya gelen 5 Rus sanatçının da eserleriyle birlikte ziyaretçileriyle 30 Ocak 2022’ye kadar buluşmaya devam edecek.
Rus sanatçılar, Aygül Okutan, Evgeniya Yayıkoğlu, Ludmila Altınışık, Lara Gendelman-Oruç ve Tatiana Morozova’nın eserlerini de kapsayan sergi aynı zamanda Türk ve Rus sanatını birleştirerek, ebrunun farklı boyutlarını sanatseverler ile buluşturmayı hedefliyor. Etkinliğin en önemli kazanımı olarak Türk ve Rus sanatının arasında kültürel bir köprü oluşturması olduğu vurgulanırken, sergide Türkiye’nin öz sanatı ebrunun, çağdaş ve uluslararası yorumlarını izlemek de mümkün.
Ebru sanatçısı Barutçugil ve serginin küratörü Aygül Okutan bu sanatın inceliklerini iki ayrı ülkenin de bakış açısıyla değerlendirerek ebrunun felsefesini Sputnik’e anlattı.
‘Ebruyla alakalı bildiğim tek şey su ile yapıldığıydı’
1973 yılından beri ebruyla uğraştığını belirten Barutçugil, “Benim başladığım yıllarda bu sanat kaybolmak üzereydi. Bilinen ve ciddi anlamda üreten sadece tek kişi vardı. O da haklı olarak, o yıllarda bu sanatların yüzüne kimse bakmadığı için, ilgisizlikten dolayı kendi içine kapanıp, küskün ve dargın bir hale bürünmüştü. Fakat ben ebruyu görür görmez gönlüme bir aşk düştü. Nasıl doğal ve ilahi bir güzellik olduğunu düşünmüştüm. Kendi kendime araştırmaya başladım ama bildiğim tek şey su ile yapıldığıydı. Başka hiçbir şey bilmiyordum. Bu konu üzerine yazılmış bir kitap, ders notu gibi yönlendirecek tarzda anektodlar da yoktu. Ben de deneme yanılma yaparak devam ettim. Tabii bu süreçte de ortaya bambaşka işler çıktı” dedi.
Tüm bu süreçten sonra klasik ebruyu öğrenmeye çalıştığını aktaran Barutçugil, 17 sene süren çalışmalar sonucunda da o türün kitabını yazdığını ve şu anda klasik ebruyu Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki öğrencilerine öğrettiğini belirtti. İstiklal Sanat Galerisi’nde sergilenen ebruların ise farklılığına dikkat çeken ebru ustası, “1987 yılında 250. yılını kutlayan Kraliyet Sanat Koleji’nin (Royal College of Art) davetiyle, sergi açmak için İngiltere’nin Londra şehrine gittim. Şuan sergide gördüğünüz ebrunun ismi orada verildi: ‘barut ebru’ diye. Tarihte olmayan ve yeni bir ebru olduğu için böyle bir isim konuldu” dedi.
‘Batı sanatıyla ilkeleri farklı’
Ebru sanatının maneviyatına özellikle dikkat çeken Barutçugil, Doğu ve Batı arasındaki farkın buradan kaynaklandığına işaret etti. Sözlerine devam eden ebru ustası, “Burada görmüş olduğunuz sanatın ilkeleriyle Batı'da görülen sanatın ilkeleri birbirinden farklı. Batı sanatının gözlüğü ile buraya bakarsak işin aslını göremiyoruz. Tam tersini yaptığımızda da aynı şekilde anlam kayboluyor. Mesela portakal da elma da meyvedir. Ama siz portakalın kriterleriyle elmaya bakarsanız o bakış açısı yanlış olur” diyerek şu ifadeleri kullandı:
‘Batı sanatı için estetik, doğu sanatı için letafet’
“Bu sanatların özünde ilahi güzellik arayışı vardır. İnsanın sanatla uğraşarak kendisini yaratana yaklaştırma gibi bir hedefi vardır. Bu yaklaşma yolunda gidilirken de ilk vazgeçilmesi gereken şey, sanatçının kendi egosu ve nefsidir. Estetik kelimesi Batı sanatları için geçerliyken doğu sanatları için bu sözcük biraz eksik kaldığından dolayı ‘letafet’ kelimesini kullanıyoruz. Letafet, estetiğin içerdiği bütün anlamları içermesine rağmen aynı zamanda ‘kendinden geçercesine, yok olurcasına’ anlamları da taşıyor.”
‘Türkiye ve Rusya için kültür-sanat açısından doğu ve batı arasında kalmışlık hakim, bu duygular bir şekilde bu eserlere de yansıdı’
Rus sanatçılarla birlikte ebru yapabilmenin de ortak değerlerden kaynaklandığını ifade eden Barutçugil, “Türkiye’de de Rusya’da da, kültür-sanat açısından doğu ve batı arasında kalmışlık hakim. Yani bu kültürler doğu mu yoksa batı mı? Batı kültürünün etkisi var ama doğudan da kopamıyorlar. Doğuyu üste çıkaramıyorken batı da onu bastırıyor tarzında ayrı ayrı dengeler mevcut. O duygular bir şekilde bu eserlere de yansıdı. Ayrıca gördüğüm kadarıyla hepsi Türkiye’de yaşamaktan ve burada olmaktan dolayı çok mutlular. Özellikle İstanbul’u epey seviyorlar. Bunu da yaptıkları eserlere yansıttılar” dedi.
‘Türkler bize teşekkür ediyor, Rusların tepkisi de çok güzel’
Serginin Rus sanatçılarından biri olan Tataristan doğumlu Aygül Okutan ise konuya ilişkin düşüncelerini sergiye gelen tepkiler üzerinden anlatarak, “Türklerin de Rusların da tepkisi çok güzel ama tabii Türklerinki daha özel oluyor. Çünkü bize teşekkür edip, Klasik ebrunun dışına çıkmamızı ve bambaşka eserler ortaya koymamızı, bu sanatı canlandırmak olarak görüp teşekkür ediyorlar. Yeni bir ekol yarattığımızı düşünen bile var” şeklinde konuştu.
‘Bizim için büyük bir sorumluluk’
Rus sanatçı Okutan, Barutçugil ile çalışmanın ve ebru sanatının kendisine ifade ettiklerinin kendisi için oldukça değerli olduğuna vurgu yaparak, “Hikmet Bey’in ebruları üstünde çalışmak çok büyük bir sorumluluk, çünkü dünyanın en meşhur ebru sanatçısı. Ellerimiz titremiyordu ama sorumluluk hissediyorduk. Bizi çok destekledi, sırlarını paylaştı ve daima yeni şeyler öğretti” dedi.
‘Tuvaller üzerinde daha farklı tekniklerle ve modernleştirilmiş bir ebru türü’
Sözlerine ebru sanatına nasıl başladığını anlatarak devam eden Okutan, “Çok farklı ve özel bir şey, kendi aramızda konuşurken Hikmet Bey’e de söylüyoruz ‘Ebrular olmadan yaşayamayız artık’ diye. Çünkü onunla çalışabilmek de çok özel, ebruların şairi gibi geliyor bana. Ebru benim için çok cana yakın bir sanat dalı. Daha öncesinde suluboya çalışmaları yapıyordum. İkisi için de su çok önemli. Ebruyu da yapıyorum ama bilinenden daha farklı bir şekilde; tuvaller üzerinde daha farklı tekniklerle ve modernleştirilmiş bir tür düşünün. Çünkü Klasik Sanatlar Akademisi mezunuyum, iki ayrı dalı birleştirdim denebilir” dedi.
‘Rusya’daki bütün sanatçı arkadaşlarım da Rumi’yi okur ve bilir, ben de semazen motifini çok severim’
Yapmaktan en keyif aldığı motiflerin melekler ve Türkiye’ye geldiğinde de semazenler olduğunu belirten Okutan, “Benim için Mevlana Celaleddin Rumi çok önemli. Kendisini buraya taşınmadan önce Rusça olarak okumuştum. Rusya’daki bütün sanatçı arkadaşlarım da Rumi’yi okur ve bilir. Bunun, sanatçı ruhuna çok yakın bir kişilik olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Üstelik Türkiye’ye ilk geldiğim sene de tesadüfen UNESCO tarafından Mevlana senesi seçilmişti ve her yerde semazenlerin olduğu temalar işlenmişti. Nereye gitsek izler, kendimizi de çok yakın bulurduk” şeklinde konuştu.