https://anlatilaninotesi.com.tr/20211109/kazimiye-saldirida-hasdi-gucleri-kadar-israil-gibi-ucuncu-taraflar-ve-sadr-grubu-da-aniliyor-1050693333.html
'Kazımi'ye saldırıda Haşdi güçleri kadar İsrail gibi üçüncü taraflar ve Sadr grubu da anılıyor'
'Kazımi'ye saldırıda Haşdi güçleri kadar İsrail gibi üçüncü taraflar ve Sadr grubu da anılıyor'
Sputnik Türkiye
Alptekin Dursunoğlu’na göre, Irak'ta seçim gerilimi üzerine Kazımi'ye yönelik saldırıda dikkatler Haşdi güçlere çevrilmişken, İsrail gibi üçüncü taraflar yahut... 09.11.2021, Sputnik Türkiye
2021-11-09T23:12+0300
2021-11-09T23:12+0300
2021-11-11T12:13+0300
eksen
abd
türkiye
bae
sadr
körfez
irak
saldırı
mustafa kazımi
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0b/0b/1050693239_29:0:1273:700_1920x0_80_0_0_9fc90a5814be88045be51ff3fc0863d2.jpg
'Kazımi'ye saldırıda Haşdi güçleri kadar İsrail gibi üçüncü taraflar ve Sadr grubu da anılıyor'
Sputnik Türkiye
'Kazımi'ye saldırıda Haşdi güçleri kadar İsrail gibi üçüncü taraflar ve Sadr grubu da anılıyor'
Irak'ta siyaset, Mukteda el Sadr grubunun önde bitirdiği 10 Ekim seçimlerinin ardından durulmazken, hile yapıldığı iddiasıyla sonuçları tanımayan diğer Şii muhalefet gruplarıyla gerilim sürüyor. Hafta sonu başkent Bağdat'taki Yeşil Bölge'de yaşanan protestolarda can kayıpları yaşanırken, pazar günü yine aynı yerde bulunan Başbakan Mustafa el Kazımi'nin evine SİHA'lı saldırı düzenlendi. Başbakan'ın yara almadan saldırıdan kurtulduğu ve sağlık durumunun iyi olduğu saldırının ardından dikkatler İran yanlısı Şii gruplar ve Fetih ittifakında temsil edilen Halk Mobilizasyon Güçleri'ne (Haşdi Şabi) çevrildi.Kazımi saldırının arkasındakileri 'bildiklerini' söylese de henüz açıkça dile getirmiyor. ABD, Fransa ve Türkiye gibi ülkeler saldırıyı kınadı. İran ise Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı İsmail Kaani'yi Bağdat'a göndererek Kazımi ile dayanışma mesajı verdi.Irak'ta seçim sonrası kargaşayla bağlantılı gelişmeleri Yakın Doğu Haber sitesinin kurucusu ve araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.‘Kazımi sadece ima ediyor’Alptekin Dursunoğlu'na göre, Kazımi'ye düzenlenen suikast girişimiyle ilgili ilk senaryo, seçimi Fetih ittifakının kaybetmesi sonrası dikkatlerin çevrildiği Haşdi güçleri. SİHA'lı saldırının Yeşil Bölge'deki protestoların hemen ertesi günü gerçekleştiğini belirten Dursunoğlu, Halk Seferberlik Güçleri ve bileşenlerinden 'Asaibu Ehl-i Hak'ın ise olayı üstlenmediğini söyledi. Dursunoğlu, bu grubun lideri Kays Hazali'nin ise olayda üçüncü bir taraf olarak İsrail'in varlığından söz ettiğini belirtirken, üçüncü senaryo ise böylesi bir saldırıdan doğrudan Halk Seferberlik Güçleri sorumlu tutulacağı için Sadr grubunu işaret etmekte:“Resmi anlatı ve özellikle Sadr grubundan yapılan açıklamalar aynen söylediğimiz senaryoyu dile getiriyor. Şöyle bir arka planı var. Seçim sonuçları açıklandıktan sonra Halk Seferberlik Güçleri’nin siyasi kanadı olan Fetih İttifakı seçim sonuçlarına itiraz etti. Daha sonra başka gruplar da buna katıldılar. En son birkaç gün önce Irak Yüksek Seçim Kurulu yapılan itirazların incelendiğini ancak sonuçlarda bir değişim olmadığını söyledi. Fakat seçim sonuçlarına yönelik itirazlar sokaklarda devam ediyordu. Cuma günü Yeşil Bölge’de gösteri yapanlarla güvenlik güçleri arasında çatışma yaşandı ve iki gösterici öldü. Cumartesi gece yarısından sonra Başbakan Kazımi’nin evine insansız uçakla saldırı yapıldı. Bu bağlam içerisinde bakıldığında o senaryo doğru gibi gözüküyor. Hem seçim sonuçlarına itiraz eden göstericilerin öldürülmesinden dolayı hem de seçim sonuçlarını bizatihi kendisi manipüle etmekle suçlanmasından dolayı Başbakan Mustafa Kazımi doğal olarak seçimi kaybetmiş olan Halk Seferberlik Güçleri’nin hedefi oldu ve Kazımi’ye suikast yapıldı. Birinci senaryo bu. Buna karşılık Halk Seferberlik Güçleri bu saldırıyı üstlenmedi. Halk Seferberlik Güçleri bileşenlerinden 'Asaibu Ehl-i Hak' lideri Kays Hazali bugün Al Jazeera televizyonuna bir açıklama yaptı. Bu işte üçüncü bir tarafın olabileceğini belirtti ve amacın da Irak’taki zaten kırılgan olan güvenlik ve istikrarı ortadan kaldırmak olabileceğini söyledi. Ve burada üçüncü taraf olarak İsrail’in adını verdi. Bir diğer söylentiye göre de Halk Seferberlik Güçleri’nin silahını öteden beri hedef alan Sadr grubu bu saldırıyı yaptı. Bu senaryoya göre böylesi bir saldırıdan doğrudan Halk Seferberlik Güçleri sorumlu tutulacağı için Sadr grubu onun silahını tartışmaya açmak için böylesi bir saldırı yaptı."'Nasıl oluyor da Amerikalılara saldırılarda devreye giren radarlar ve hava savunma sistemleri aktif olmadı?'Dursunoğlu, Halk Seferberlik Güçleri'nin 'saldırıda üçüncü bir tarafın parmağı' bulunduğu senaryosunu, Amerikan hedeflerine yönelik saldırıda radarların ve hava savunma sistemlerinin derhal aktif hale gelmesine karşılık bu saldırıda suskun kalması olduğunu aktardı. Dursunoğlu, Kazımi'nin ise şimdilik sadece imada bulunduğunu vurguladı:‘Kazımi'nin bir popülaritesi yok, denge adamı olarak yeniden gündeme gelebilir'Kazımi'nin suikast girişimi nedeniylel 'popülaritesinin artacağı' görüşüne katılmayan Dursunoğlu, Irak Başbakanı'nın popüler bir kişilik olmadığını vaktiyle istihbarat başkanlığı yapmış gazeteci kökenli birisi olarak denge siyaseti sonucu koltuğa oturduğunu vurguladı. Dursunoğlu, ABD politikaları gereği Irak'ın 'Lübnanlaştırılması' yani yönetilir olmaktan tümden çıkarılması sürecinin söz konusu olduğu değerlendirmesi yaptı:'Sadr uzlaşmaya dayalı kabine yerine çoğunluk hükümetinden bahsediyor'Dursunoğlu, yeni hükümeti kurmaya en yakın grup olarak Sadr cephesinin göründüğünü anımsatırken, bu grubun bu kez Irak'ta işgal sonrası sürekli gündemde olan 'uzlaşmaya dayalı koalisyon' senaryosu yerine 'çoğunluk hükümetini' anmasına dikkat çekti. Bu durumda Sadr grubunun seçim sonuçlarını boykot eden Şii partiler dışında ortaklara ihtiyacı olacağına atıf yapan Dursunoğlu, böylesi koşullarda Kazımi'nin yeniden 'denge rolü' oynayabileceğini söyledi:"Yeni hükümet kurma senaryoları söz konusu olduğunda şu an hükümeti kurmaya en yakın grup olarak Sadr grubu gözüküyor. Yüzde 41 katılımlı seçimle 73 sandalye kazanarak Sadr grubu birinci oldu. Sadr diyor ki ‘Biz 2005’ten beri yapılan Irak seçimlerinden farklı bir hükümet kurmak istiyoruz. Hep uzlaşmaya dayalı kabineler kuruldu, biz ilk defa bu seçimden sonra çoğunluk hükümeti kuracağız’. Yani uzlaşmaya dayalı hükümet olmayacak. Uzlaşmaya dayalı hükümet demek tüm grupların yer aldığı, muhalefetin olmadığı bir kabine kurulması. Dolayısıyla Irak’ta şimdiye kadar kurulan hükümetlerde parlamentodaki tüm gruplar temsil edildiği için parlamentoda kimin iktidar, kimin muhalefet olduğu belli olmuyordu. Sadr şimdi, “biz çoğunluk hükümeti kuracağız” diyor. Yani “parlamentoda çoğunluk grubu olarak, hükümeti biz kuracağız, başbakanını da biz tayin edeceğiz. İktidar olarak yapacağımız icraatların sorumluluğunu üstleneceğiz” diyor. Yakında hükümet kurma süreci başlayacak, nitekim dün Irak Seçim Kurulu, itirazların neticelendiğini ve sonuç raporunun yargı kuruluna intikal ettiğini, kesin sonuçların açıklanmasının artık yargının yetkisinde olduğunu söylemişti. Nihai sonuçlar açıklandıktan sonra hükümet kurma süreci başlayacak. Bu süreçler içerisinde eğer Sadr grubu kendi söylediği gibi çoğunluk hükümeti kuracaksa, 73 sandalyeyle bunu yapamayacak. Mecburen yeni koalisyon söz konusu olacak. Orada da örneğin Halbusi’nin ittifakı, Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin ittifakı, Hamis Hançer veya diğer gruplarla bir hükümet koalisyonu kurma arayışı başlamış olacak. Burada büyük ihtimalle Halk Seferberlik Güçleri’nin siyasi kanalı olan Fetih İttifakı’nın devre dışı bırakılması söz konusu. Zaten onlar da seçim sonuçlarını tanımadıklarını söylüyorlar. Hatta bütün bir siyasi süreci boykot edebileceklerini söylüyorlar. Bu toplamda bakıldığında Kazımi adı böylesi bir koalisyonda yeniden başbakan olarak çıkabilir. Ama bu halk desteği olduğu için değil de mecburen koalisyon dengeleri içerisinde ve parlamento aritmetiği çerçevesinde söz konusu edilebilir.”'Amerika, 2010 seçimlerinden sonra Şiileri Şiilerle çatıştırmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı'Amerikalıların işgal Irak'ı Şii, Sünni ve Kürt şeklinde ayrıştırarak ve çatıştırarak bir denklem kurmaya çalıştığını ancak bunun Şii grupların işine yaradığını belirten Dursunoğlu, bu denklemin artık değiştiğini belirtti. Dursunoğlu'na göre artık Şiileri Şiilerle çatıştırmaya yönelik bir siyaset izleyen Amerika açısından Sadr grubuna ciddi anlamda bir rol biçiliyor:‘Amerika’nın Irak’ta yaptıramayacağı bir şeyi zaten Türkiye nasıl yaptıracak’Dursunoğlu, Amerika’nın Türkiye’den Irak seçimlerine müdahale etmesini istediğine dair iddialara da değindi. BAE’nin seçim sonuçlarını manipüle etmekle zaten suçlandığını anımsatan Dursunoğlu, iddiaları gerçekçi bulmadığını ifade etti. Dursunoğlu, "'Amerika acaba Irak’ta nüfuz bakımından Türkiye’den daha mı zayıf ki siyasi gruplara Türkiye’den müdahale bekliyor ve bunun karşılığında da 15 milyar dolar teklif ediyor’ diye sordu:“O habere göre Sünni grupları birleştirme kurulacak denklemi değiştirmesi karşılığında Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yatırım vaat ediliyor. BAE, zaten bu seçim sonuçlarını manipüle etmekle suçlanıyor. İkincisi, Amerika acaba Irak’ta nüfuz bakımından Türkiye’den daha mı zayıf ki kendisinin nüfuz edemediği siyasi gruplara Türkiye’den müdahale etmesini istiyor ve bunun karşılığında da 15 milyar dolar teklif ediyor. Bu iddia bana anlamsız geldi. Amerika, Türkiye ve Körfez ülkeleri daha önce Irak’ta belirli bir grubu destekledi. Yani bu bir senaryo değil, tarihsel bir gerçeklik. 2010 seçimlerinde Maliki’ye karşı El Irakiye ittifakını desteklediler. İyad Allavi liderliğindeki el-Irakiye ittifakı, Türkiye, Körfez ülkeleri ve Amerika tarafından açıkça desteklendi. Nitekim Irakiye bir veya iki sandalye farkla seçimleri kazandı. Ancak 2020’de suikastla öldürülen General Kasım Süleymani’nin diplomatik çabaları sonucu Allavi hükümeti kuramadı; hükümeti Nuri el Maliki kurdu. Amerika’nın Allavi liderliğinde bir koalisyon oluşturabilecek böyle bir tecrübesi de varken ne değişti de bunu bu kez kendisi yapamadı ve Türkiye’den rica etti ve üstelik de 15 milyar dolar yatırım vaat etti. 15 milyar dolara gerek yok ki Türkiye zaten bunu gönüllü olarak yapmak ister. İkincisi Türkiye’ye gerek kalmadan BAE bunu zaten yapıyor, zaten elektronik oylamaya müdahale etmekle suçlanıyor. Üçüncüsü de Amerika’nın Irak’ta hem Kürt, hem Sünni hem de bazı Şii gruplar üzerindeki nüfuzu zaten Türkiye’den çok daha fazla. Amerika’nın Irak’ta yaptıramayacağı bir şeyi, Türkiye nasıl yaptıracak? Bu açıdan bu senaryo bana çok inandırıcı gelmedi.”
https://anlatilaninotesi.com.tr/20211110/cumhurbaskani-erdogandan-irak-basbakani-kazimiye-gecmis-olsun-mektubu-1050668650.html
bae
sadr
körfez
irak
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2021
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e5/0b/0b/1050693239_184:0:1117:700_1920x0_80_0_0_8a0a9c4f649aeda910f2f7f8e810345a.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
abd, türkiye, bae, sadr, körfez, irak, saldırı, mustafa kazımi
abd, türkiye, bae, sadr, körfez, irak, saldırı, mustafa kazımi
'Kazımi'ye saldırıda Haşdi güçleri kadar İsrail gibi üçüncü taraflar ve Sadr grubu da anılıyor'
23:12 09.11.2021 (güncellendi: 12:13 11.11.2021) Alptekin Dursunoğlu’na göre, Irak'ta seçim gerilimi üzerine Kazımi'ye yönelik saldırıda dikkatler Haşdi güçlere çevrilmişken, İsrail gibi üçüncü taraflar yahut Sadr grubu da anılıyor. Dursunoğlu, ABD'ye saldırılarda devreye sokulan radar ve hava savunma sistemlerinin neden başbakan saldırıya uğrarken kullanılmadığının sorgulandığını belirtti.
Irak'ta siyaset, Mukteda el Sadr grubunun önde bitirdiği 10 Ekim seçimlerinin ardından durulmazken, hile yapıldığı iddiasıyla sonuçları tanımayan diğer Şii muhalefet gruplarıyla gerilim sürüyor. Hafta sonu başkent Bağdat'taki Yeşil Bölge'de yaşanan protestolarda can kayıpları yaşanırken, pazar günü yine aynı yerde bulunan Başbakan Mustafa el Kazımi'nin evine SİHA'lı saldırı düzenlendi. Başbakan'ın yara almadan saldırıdan kurtulduğu ve sağlık durumunun iyi olduğu saldırının ardından dikkatler İran yanlısı Şii gruplar ve Fetih ittifakında temsil edilen Halk Mobilizasyon Güçleri'ne (Haşdi Şabi) çevrildi.
Kazımi saldırının arkasındakileri 'bildiklerini' söylese de henüz açıkça dile getirmiyor. ABD, Fransa ve Türkiye gibi ülkeler saldırıyı kınadı. İran ise Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı İsmail Kaani'yi Bağdat'a göndererek
Kazımi ile dayanışma mesajı verdi.Irak'ta seçim sonrası kargaşayla bağlantılı gelişmeleri Yakın Doğu Haber sitesinin kurucusu ve araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.
‘Kazımi sadece ima ediyor’
Alptekin Dursunoğlu'na göre, Kazımi'ye düzenlenen suikast girişimiyle ilgili ilk senaryo, seçimi Fetih ittifakının kaybetmesi sonrası dikkatlerin çevrildiği Haşdi güçleri. SİHA'lı saldırının Yeşil Bölge'deki protestoların hemen ertesi günü gerçekleştiğini belirten Dursunoğlu, Halk Seferberlik Güçleri ve bileşenlerinden 'Asaibu Ehl-i Hak'ın ise olayı üstlenmediğini söyledi. Dursunoğlu, bu grubun lideri Kays Hazali'nin ise olayda üçüncü bir taraf olarak İsrail'in varlığından söz ettiğini belirtirken, üçüncü senaryo ise böylesi bir saldırıdan doğrudan Halk Seferberlik Güçleri sorumlu tutulacağı için
Sadr grubunu işaret etmekte:“Resmi anlatı ve özellikle Sadr grubundan yapılan açıklamalar aynen söylediğimiz senaryoyu dile getiriyor. Şöyle bir arka planı var. Seçim sonuçları açıklandıktan sonra Halk Seferberlik Güçleri’nin siyasi kanadı olan Fetih İttifakı seçim sonuçlarına itiraz etti. Daha sonra başka gruplar da buna katıldılar. En son birkaç gün önce Irak Yüksek Seçim Kurulu yapılan itirazların incelendiğini ancak sonuçlarda bir değişim olmadığını söyledi. Fakat seçim sonuçlarına yönelik itirazlar sokaklarda devam ediyordu. Cuma günü Yeşil Bölge’de gösteri yapanlarla güvenlik güçleri arasında çatışma yaşandı ve iki gösterici öldü. Cumartesi gece yarısından sonra Başbakan Kazımi’nin evine insansız uçakla saldırı yapıldı. Bu bağlam içerisinde bakıldığında o senaryo doğru gibi gözüküyor. Hem seçim sonuçlarına itiraz eden göstericilerin öldürülmesinden dolayı hem de seçim sonuçlarını bizatihi kendisi manipüle etmekle suçlanmasından dolayı Başbakan Mustafa Kazımi doğal olarak seçimi kaybetmiş olan Halk Seferberlik Güçleri’nin hedefi oldu ve Kazımi’ye suikast yapıldı. Birinci senaryo bu. Buna karşılık Halk Seferberlik Güçleri bu saldırıyı üstlenmedi. Halk Seferberlik Güçleri bileşenlerinden 'Asaibu Ehl-i Hak' lideri Kays Hazali bugün Al Jazeera televizyonuna bir açıklama yaptı. Bu işte üçüncü bir tarafın olabileceğini belirtti ve amacın da Irak’taki zaten kırılgan olan güvenlik ve istikrarı ortadan kaldırmak olabileceğini söyledi. Ve burada üçüncü taraf olarak İsrail’in adını verdi. Bir diğer söylentiye göre de Halk Seferberlik Güçleri’nin silahını öteden beri hedef alan Sadr grubu bu saldırıyı yaptı. Bu senaryoya göre böylesi bir saldırıdan doğrudan Halk Seferberlik Güçleri sorumlu tutulacağı için Sadr grubu onun silahını tartışmaya açmak için böylesi bir saldırı yaptı."
'Nasıl oluyor da Amerikalılara saldırılarda devreye giren radarlar ve hava savunma sistemleri aktif olmadı?'
Dursunoğlu, Halk Seferberlik Güçleri'nin 'saldırıda üçüncü bir tarafın parmağı' bulunduğu senaryosunu, Amerikan hedeflerine yönelik saldırıda radarların ve hava savunma sistemlerinin derhal aktif hale gelmesine karşılık bu saldırıda suskun kalması olduğunu aktardı. Dursunoğlu, Kazımi'nin ise şimdilik sadece imada bulunduğunu vurguladı:
"Halk Seferberlik Güçleri, kendi senaryosunu şu argümanla destekliyor: Nasıl oluyor da Amerikan hedeflerine yönelik saldırılarda hemen aktif hale geçen radarlar ve hava savunma sistemleri bu olayda neden hiç aktif hale gelmedi? Yeşil bölgede nasıl oluyorsa başbakan vurulabiliyor; ama hiçbir hava savunma sistemi aktif hale gelmiyor? Kazımi’nin evinde bir çizik dahi olmayan patlamamış bir roket bulunduğu söyleniyor. Buradan hareketle bu işin arkasında başka bir komplo olduğu vurgulanıyor. Bir saldırı var, ancak bunun sorumlusu kim tespit edilemiyor. Kazımi, biz bunu biliyoruz diyor ama açıkça şudur demiyor, sadece ima ediyor.”
‘Kazımi'nin bir popülaritesi yok, denge adamı olarak yeniden gündeme gelebilir'
Kazımi'nin suikast girişimi nedeniylel 'popülaritesinin artacağı' görüşüne katılmayan Dursunoğlu, Irak Başbakanı'nın popüler bir kişilik olmadığını vaktiyle istihbarat başkanlığı yapmış gazeteci kökenli birisi olarak denge siyaseti sonucu koltuğa oturduğunu vurguladı. Dursunoğlu, ABD politikaları gereği Irak'ın 'Lübnanlaştırılması' yani yönetilir olmaktan tümden çıkarılması sürecinin söz konusu olduğu değerlendirmesi yaptı:
“Kazımi halk tabanı olan bir figür değil. Kazımi’nin başbakan olabilmesi tamamen tesadüfi gelişen bir şey oldu. Mustafa Kazımi popülaritesi olduğu için başbakanlığa getirilmiş biri değil. Mesela bir Nuri el Maliki değil, bir Ammar el-Hekim değil, hatta bir Haydar İbadi bile değil. Kazımi, İbadi döneminde istihbarat başkanlığı yapmış olan gazeteci kökenli birisi. Irak’ın Lübnanlaştırılması ifadesi son derece doğru. 2019’da Lübnan ile eşzamanlı olarak Irak’ın yönetilemez hale gelmesi için Amerika’nın bir çabası söz konusuydu. Adil Abdülmehdi’nin başbakanlıktan düşürülebilmesi için Irak sokakları ateşe verildi. Gösteriler sebebiyle Abdülmehdi’nin düşürülmesinden sonra Mustafa Kazımi ismi parlamentodaki grupların uzlaşmasıyla ortaya çıkan bir isim oldu. Kazimi bu olaydan dolayı bir mağduriyet yaratarak siyasi figür haline gelebilir mi? Bu, Irak şartlarında çok mümkün gözükmüyor. Ama şu andaki parlamento aritmetiğiyle Kazımi, tekrar bir denge adamı olarak yeniden gündeme gelebilir.
'Sadr uzlaşmaya dayalı kabine yerine çoğunluk hükümetinden bahsediyor'
Dursunoğlu, yeni hükümeti kurmaya en yakın grup olarak Sadr cephesinin göründüğünü anımsatırken, bu grubun bu kez Irak'ta işgal sonrası sürekli gündemde olan 'uzlaşmaya dayalı koalisyon' senaryosu yerine 'çoğunluk hükümetini' anmasına dikkat çekti. Bu durumda Sadr grubunun seçim sonuçlarını boykot eden Şii partiler dışında ortaklara ihtiyacı olacağına atıf yapan Dursunoğlu, böylesi koşullarda Kazımi'nin yeniden 'denge rolü' oynayabileceğini söyledi:
"Yeni hükümet kurma senaryoları söz konusu olduğunda şu an hükümeti kurmaya en yakın grup olarak Sadr grubu gözüküyor. Yüzde 41 katılımlı seçimle 73 sandalye kazanarak Sadr grubu birinci oldu. Sadr diyor ki ‘Biz 2005’ten beri yapılan Irak seçimlerinden farklı bir hükümet kurmak istiyoruz. Hep uzlaşmaya dayalı kabineler kuruldu, biz ilk defa bu seçimden sonra çoğunluk hükümeti kuracağız’. Yani uzlaşmaya dayalı hükümet olmayacak. Uzlaşmaya dayalı hükümet demek tüm grupların yer aldığı, muhalefetin olmadığı bir kabine kurulması. Dolayısıyla Irak’ta şimdiye kadar kurulan hükümetlerde parlamentodaki tüm gruplar temsil edildiği için parlamentoda kimin iktidar, kimin muhalefet olduğu belli olmuyordu. Sadr şimdi, “biz çoğunluk hükümeti kuracağız” diyor. Yani “parlamentoda çoğunluk grubu olarak, hükümeti biz kuracağız, başbakanını da biz tayin edeceğiz. İktidar olarak yapacağımız icraatların sorumluluğunu üstleneceğiz” diyor. Yakında hükümet kurma süreci başlayacak, nitekim dün Irak Seçim Kurulu, itirazların neticelendiğini ve sonuç raporunun yargı kuruluna intikal ettiğini, kesin sonuçların açıklanmasının artık yargının yetkisinde olduğunu söylemişti. Nihai sonuçlar açıklandıktan sonra hükümet kurma süreci başlayacak. Bu süreçler içerisinde eğer Sadr grubu kendi söylediği gibi çoğunluk hükümeti kuracaksa, 73 sandalyeyle bunu yapamayacak. Mecburen yeni koalisyon söz konusu olacak. Orada da örneğin Halbusi’nin ittifakı, Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin ittifakı, Hamis Hançer veya diğer gruplarla bir hükümet koalisyonu kurma arayışı başlamış olacak. Burada büyük ihtimalle Halk Seferberlik Güçleri’nin siyasi kanalı olan Fetih İttifakı’nın devre dışı bırakılması söz konusu. Zaten onlar da seçim sonuçlarını tanımadıklarını söylüyorlar. Hatta bütün bir siyasi süreci boykot edebileceklerini söylüyorlar. Bu toplamda bakıldığında Kazımi adı böylesi bir koalisyonda yeniden başbakan olarak çıkabilir. Ama bu halk desteği olduğu için değil de mecburen koalisyon dengeleri içerisinde ve parlamento aritmetiği çerçevesinde söz konusu edilebilir.”
'Amerika, 2010 seçimlerinden sonra Şiileri Şiilerle çatıştırmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı'
Amerikalıların işgal Irak'ı Şii, Sünni ve Kürt şeklinde ayrıştırarak ve çatıştırarak bir denklem kurmaya çalıştığını ancak bunun Şii grupların işine yaradığını belirten Dursunoğlu, bu denklemin artık değiştiğini belirtti. Dursunoğlu'na göre artık Şiileri Şiilerle çatıştırmaya yönelik bir siyaset izleyen Amerika açısından Sadr grubuna ciddi anlamda bir rol biçiliyor:
“Sadr ile Maliki arasındaki ihtilaflar 2005’e kadar gider. O zaman Birleşik Irak İttifakı diye bütün Şii grupları ortak bir listede seçime girmişlerdi ve Sadr da diğer Şii partiler de parlamentoda çoğunluğu kazanmışlardı. O dönemde bu gruplar arasında bu sefer kim başbakan olacak tartışması başlamıştı. O zaman en büyük Şii grup olan Irak İslam Yüksek Konseyi, Adil Abdülmehdi’yi istiyordu. Dava partisi ise Nuri Maliki‘yi istiyordu. Sadr grubu Maliki’yi desteklemesine rağmen Maliki’nin Sadr grubunun silahlı gücü olan Mehdi Ordusu’na operasyon başlatması üzerine Sadr grubuyla Maliki arasında ciddi çatışmalar başladı. Şimdiye kadar Şii gruplar arasındaki ihtilaf bu noktaya gelmemişti. Siyasi gözlemcilere göre Amerikalılar şimdiye kadar Irak işgalinden beri Şii, Sünni ve Kürt şeklinde ayrıştırarak ve çatıştırarak bir denklem kurmaya çalışıyordu. Bu denklem çoğunluktaki Şii gruplarının işine yaradı. Ama Amerika, 2010 seçimlerinden sonra Şiileri Şiilerle çatıştırmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı. Burada da Amerika tarafından Sadr grubuna ciddi anlamda bir rol biçildi. Gerçekten de Sadr grubunun 2019’daki Abdülmehdi’nin düşürülmesindeki rolü ve Halk Seferberlik güçlerine yönelik tavrı Amerika ile ciddi şekilde örtüşüyor. Sadr, Şiiler arasındaki bir karşıtlığın en dinamik unsuru olarak ortaya çıkıyor.”
‘Amerika’nın Irak’ta yaptıramayacağı bir şeyi zaten Türkiye nasıl yaptıracak’
Dursunoğlu, Amerika’nın Türkiye’den Irak seçimlerine müdahale etmesini istediğine dair iddialara da değindi. BAE’nin seçim sonuçlarını manipüle etmekle zaten suçlandığını anımsatan Dursunoğlu, iddiaları gerçekçi bulmadığını ifade etti. Dursunoğlu, "'Amerika acaba Irak’ta nüfuz bakımından Türkiye’den daha mı zayıf ki siyasi gruplara Türkiye’den müdahale bekliyor ve bunun karşılığında da 15 milyar dolar
teklif ediyor’ diye sordu:“O habere göre Sünni grupları birleştirme kurulacak denklemi değiştirmesi karşılığında Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yatırım vaat ediliyor. BAE, zaten bu seçim sonuçlarını manipüle etmekle suçlanıyor. İkincisi, Amerika acaba Irak’ta nüfuz bakımından Türkiye’den daha mı zayıf ki kendisinin nüfuz edemediği siyasi gruplara Türkiye’den müdahale etmesini istiyor ve bunun karşılığında da 15 milyar dolar teklif ediyor. Bu iddia bana anlamsız geldi. Amerika, Türkiye ve Körfez ülkeleri daha önce Irak’ta belirli bir grubu destekledi. Yani bu bir senaryo değil, tarihsel bir gerçeklik. 2010 seçimlerinde Maliki’ye karşı El Irakiye ittifakını desteklediler. İyad Allavi liderliğindeki el-Irakiye ittifakı, Türkiye, Körfez ülkeleri ve Amerika tarafından açıkça desteklendi. Nitekim Irakiye bir veya iki sandalye farkla seçimleri kazandı. Ancak 2020’de suikastla öldürülen General Kasım Süleymani’nin diplomatik çabaları sonucu Allavi hükümeti kuramadı; hükümeti Nuri el Maliki kurdu. Amerika’nın Allavi liderliğinde bir koalisyon oluşturabilecek böyle bir tecrübesi de varken ne değişti de bunu bu kez kendisi yapamadı ve Türkiye’den rica etti ve üstelik de 15 milyar dolar yatırım vaat etti. 15 milyar dolara gerek yok ki Türkiye zaten bunu gönüllü olarak yapmak ister. İkincisi Türkiye’ye gerek kalmadan BAE bunu zaten yapıyor, zaten elektronik oylamaya müdahale etmekle suçlanıyor. Üçüncüsü de Amerika’nın Irak’ta hem Kürt, hem Sünni hem de bazı Şii gruplar üzerindeki nüfuzu zaten Türkiye’den çok daha fazla. Amerika’nın Irak’ta yaptıramayacağı bir şeyi, Türkiye nasıl yaptıracak? Bu açıdan bu senaryo bana çok inandırıcı gelmedi.”