Facebook, Instagram ve Whatsapp gibi sosyal medya tekelleşmesi de çöker mi?
09:53 06.10.2021 (güncellendi: 17:31 06.10.2021)
Facebook, Twitter, Instagram, WhatsApp, sosyal medya
Abone ol
Özel
Dünya çapında 3 milyar kullanıcısı olan Facebook, Instagram ve WhatsApp’un 7 saatlik en uzun çöküşünü yaşaması, sosyal medya devlerinin tekelleşmesinin karanlık yüzünü yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, bu tekelin kırılmasının antitröst yasaları ve kullanıcıların bilinçlenmesine bağlı olduğunu savunuyor.
Eski bir çalışanının, ‘kullanıcıları yanlış bilgilere ittiği, bunu engellemesi için kullanılan güvenlik sistemlerinin 2020 seçimleri sonrasında gevşetildiği ve karı güvenliğe tercih ettiği’ iddialarıyla gündeme gelen sosyal medya mecrası Facebook, bu sefer de yaşanan erişim sıkıntısı ile de eleştirilerin odağına oturdu.
Neredeyse tüm yaşamı domine eden sosyal medya platformları ise 4 Ekim’de büyük bir krize sürüklendi. 2008’den bu yana en büyük ve en uzun süreli sorun, dünya çapında yaklaşık 7 saat sürdü.
3 milyardan fazla kullanıcısı olan sosyal medya platformları WhatsApp, Facebook ve Instagram'daki global erişim kesintisi şirket sahibi Mark Zuckerberg’in de kişisel servetinden 6.7 milyar dolara mal oldu.
Atlatılan tekelleşme davası
Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg, 2012 yılında Instagram’ı, 2014 yılında ise WhatsApp’ı almasıyla, halihazırda dünyanın en fazla kullanılan sosyal medya ağlarının 3’ünü elinde topladı. Bunun üzerine Eyaletler ve Federal Ticaret Komisyonu tarafından Facebook'a Aralık 2020'de açılan tekelleşme davalarının reddedilmesi üzerine, şirketin piyasa değeri ilk kez 1 trilyon doların üzerine çıkmıştı.
Seçim skandalları, lobicilik faaliyetleri
2020 yılında tüm büyük teknoloji şirketlerinden daha fazla lobicilik faaliyetlerine harcama yapan Facebook, 2019’a göre yüzde 17.9 ile bu harcamalarını 19.68 milyon dolara yükseltti. En çok kullanılan sosyal ağ mecrası konumunu aylık 2.4 milyar aktif kullanıcıyla elinde tutan Facebook, 2016 yılında yapılan ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ın ekibiyle çalışan Cambridge Analytica şirketinin 87 milyon kullanıcısının verilerini usulsüz kullandığının ortaya çıkmasıyla ‘seçimle müdahale’ ile suçlanmış, Kongre ve AB Parlamentosu’nda ifade vermişti.
Başkan hesapları kapatmaktan medyaya yönelik sansüre kadar kabarık sicile sahip
Şimdi ise ‘editoryal bağımsızlığı yok’ bahanesiyle Rusya, İran ve Çin devletinin resmi mecralarını etiketliyor ve kısıtlıyor. Aynı Facebook, eski ABD lideri Donald Trump’ın hesabını ise 2020 seçimlerine ‘hilenin karıştırıldığı iddiasını yaydığı ve şiddeti körüklediği’ gerekçesiyle 2023 yılına kadar kapattı.
Kullanıcılar yeni mecralara yöneliyor
Bu zamana kadar veri güvenliği, seçim skandalları ve ‘demokrasiyi zayıflatması’ gerekçeleriyle eleştirilen sosyal medya tekelinin, son yaşadığı erişim sıkıntısı kullanıcıları alternatif ağlara yöneltti. Telegram yaşanan çökmede, 70 milyon yeni kullanıcının kayıt olduğunu aktardı.
Günlük yaşamın ayrılmaz parçalarından biri ve kullanıcıların kendini ifade etme alanı olarak gördüğü sosyal medyanın tekelleşmesinin önüne nasıl geçilebilebilir?
Konuyu Sputnik’e, Bilgi Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü öğretim üyesi ve Medya Bölümü Başkanı Doç. Dr. Erkan Saka ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen anlattı. Uzmanlar, antitröst yasalarına ve kullanıcıların 6bilinçlendirilmesine vurgu yaptı.
‘İnternet ne kadar desantralize görünse de aslında belli büyük teknoloji şirketlerinin altyapısı ile çalışır halde’
Saka’ya göre, sosyal medya platformları WhatsApp, Facebook ve Instagram'daki global erişim kesintisi bir bakıma ‘normal’. Saka sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Çünkü, internet ne kadar desantralize görünse de aslında belli büyük teknoloji şirketlerinin altyapısı ile çalışır hale geldi. Mesela dünyadaki internet sistemlerinin 3’te 1’i Amazon’un web hosting hizmetlerini kullanıyor. Bundan birkaç yıl önce de Amazon’un başına böyle bir şey gelmişti ve bir anda bir sürü siteye giremez olmuştuk. Bir tür tekelleşmenin sonunda, böyle bir teknik arızanın büyük boyutları olabilir. Sonuçta insan ürünü. Bazen sistem sıkışıp, patlayabiliyor.”
‘Tek bir şirketin altyapısına 3 dev hizmet birden bağlı olunca, tek bir hata hepsini etkiler hale geliyor’
Yaşanan 7 saatlik kesintinin şirketlerin sahibi Mark Zuckerberg’in tüm ürünlerini Facebook bazında toplamak istemesinden kaynaklanabileceğini anlatan Saka, “Geçtiğimiz yıllarda da buna benzer haberlerle karşılaşmıştık. ‘Instagram’ın daha popüler olmasına sinir oluyor’ gibi. Hatta Instagram’ın eski kurucuları satıldıktan sonra da beraber çalışmışlardı ancak öfkeli bir şekilde istifa etmişlerdi. ‘Zuckerberg geliştirmemize engel oluyor’ diyerek. Tek bir şirketin altyapısına 3 dev hizmet birden bağlı olunca, tek bir hata hepsini etkiler hale geliyor. Aslında farklı, desantralize bir model olsa, Facebook da bunu kendi içinde uygulasa daha az zararla atlatırdı. Teknik hatalardan büyük şirketler bile muaf olamıyor. Tabii, saldırı ihtimali de mevcut” dedi.
‘Dijital bir zenginlik var, bundan faydalanmak lazım’
Bunu bireysel olarak engellemenin yolunu dijital araçları çeşitlendirmek olduğunu ifade eden Saka “Çoğu şirket sadece anlık sohbet için değil, belge değiş tokuşlarında dahi WhatsApp kullanıyor. Bu kadar bağımlılık iyi bir şey değil. Bence, sırf kullanımı kolay diye bazı araçlara bağımlı olmamak lazım, daha güvenilir alternatifleri varken. Aslında dijital bir zenginlik var, bundan faydalanmak lazım. Bir şirket kendi mantığı ve karı gereği tabii tekelleşmek isteyecektir var olan düzende. Dün çeşitlendirmenin önemi çok daha net ortaya çıktı. Eğer kullanabiliyorsak, özgür yazılım araçlarını kullansak çok daha iyi olacak” diye konuştu.
‘ABD’de teknoloji şirketleri çok fazla lobi harcaması yapıyor, orada bir bölünme kararının alınması mümkün değil’
Yaratılan bu tekelleşmenin önüne geçmek için yasaların da bir alternatif olduğunu söyleyen Saka’ya göre, bu düzenlemelerin sınırını iyi çizilmeli:
“1940’larda Hollywood’un oligopolünü parçalamak için düzenlemeler getirildi. Zaten Amerika’da da gündemde bu. Facebook ve diğer büyük teknoloji şirketlerine yönelik bir müdahale olabilir. Ama bu rastgele bir yasal düzenleme ile olacak bir iş değil. Gerçekten sınırlarının iyi çizilmesi lazım. Bildiğim kadarıyla, normal şartlarda finansal düzenlemelerde fazla bir tekelleşme oluyorsa oranın parçalanması gerekiyor ki daha önce de yapıldı bu. Ama şunu unutmayalım, büyük teknoloji şirketleri çok fazla lobi harcaması yapıyor, özellikle Amerika’da. Amerika’daki sistem o kadar buna yönelik çalışıyor ki, orada bir bölme kararının alınmasını mümkün görmüyorum. Ancak Avrupa’da olabilir.”
‘Teknoloji şirketlerine kolektif tavırlarla uyarı verilebilir, geçtiğimiz aylarda yaşanan Telegram’a göç güzel bir işaretti’
Sosyal ağlara yasalarda müdahale etmenin çok ince bir çizgisi olduğunu ifade eden Saka, düzgün yapılmaması durumunda sansüre yol açacağını vurguladı. Eninde sonunda bir düzenleme geleceğini savunan Saka, bu süreçte kullanıcı pratiklerinin önemine dikkat çekti:
“Burada ideolojik tutuma göre de, rahatsız oluyorsak bırakalım. Hiç kimse, hiçbir mecra vazgeçilmez değil. Burada kolektif tavır önemli. Mesela topluca arkadaşlarınız Signal kullanıyorsa, artık WhatsApp’a ihtiyacınız kalmaz. Bu kolektif tavırlarla arada bir uyarı verilebilir büyük teknoloji devlerine. Geçtiğimiz Şubat, Mart aylarında Telegram’a bir göç oldu. Çoğu geri geldi ama bu güzel bir işaretti aslında. Facebook da böyle hatalar yapmaya devam ederse, ben eminim ki büyük göçler olacaktır. Bu da şirket açısından kendini düzeltmeye yöneltebilir.”
‘Facebook’un yaşadığını internet altyapısı yaşasaydı dijital bir kaos ortaya çıkardı’
Prof. Dr. Dilmen ise internetin giderek merkeziyetçi bir yapısı olmaya başladığına dikkat çekti. Dilmen “Facebook’un yaşadığını tüm internet altyapısı için yaşandığı düşündüğümüzde dijital bir kaos ortaya çıkar. Bunu bir ‘siber pandemi’ olarak niteleyebiliriz. Bu 7 saatlik bir kesinti gibi Facebook’ta yüzde 5’lik bir zarara yol açtı” diye vurguladı.
‘Tekelleşmeyi önlemeye yönelik antitröst yasalarının sosyal medya alanında da çalışmaya başlaması gerekiyor’
Sosyal medya ağlarına da antitröst yasalarının uygulanmaya başlaması gerektiğine işaret eden Dilmen “Biz ana akımdan ‘sesimizi duyurmuyor’ diye kaçıyorduk. İnternet de bizim için bir özgürlük alanıydı. Ama artık görüyoruz ki, o iş artık böyle yürümemeye başladı. Antitröst yasalarının sosyal medya alanında da çalışmaya başlaması gerekiyor ama bunu Türkiye’nin de yaptığı sosyal medya yasası adı altında kurmaya çalıştığı, özgürlükleri kısıtlamaya yönelik bir yasa gibi değil. Bu tip olayları, yarı tekelleşme ve tekelleşmeyi önlemeye yönelik bir yasadan bahsediyorum” dedi.
‘Yaşanan kesintide sosyal medyanın ne kadar kırılgan olduğunu çok daha net görmüş olduk’
Artık pazarlamanın ‘olmazsa olmazı’ haline gelen sosyal medyanın aslında ne kadar kırılgan olduğunun, yaşanan kesintide daha net ortaya çıktığını ifade eden Dilmen “Bir günde şunu gördük ki, ‘kapandı, açılmadı’ dense milyonlarca dolarlık yatırımlar bir anda havaya uçuyor. Bunlar aslında kendilerine çok fazla yer edinmiş ancak güvenilmez ürünler. Bu kadar kırılgan, bir anda gidebilir şeyler olmaması lazım” dedi ve ekledi:
“Bizim tıkladığımız küçük kutucuklarla elimizde olan tüm gücü veriyoruz onlara. Bu açıdan yasalar kullanıcıların tarafında olmalı. Herbert Marcuse’nin ‘Tek Boyutlu İnsan’ diye bir kitabı vardır. Biz şu anda boyutu yitirmeye başladık.”
‘Eskiden silahla tüfekle yapılan emperyalizm, şimdi bilgi ve teknolojiyle yapılıyor’
Antitröst yasalarıyla ‘dev şirketlerin sonsuz gücünün mantıklı yerlere çekilmesi gerektiğine’ dikkat çeken Dilmen sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Twitter’ı da Amerikan seçimlerinde gördük. Kurtuluş Savaşı’na gittiğinizde de emperyalizmden bahsediliyor. Orada silahla, tüfekle; şimdi de bilgiyle, teknolojiyle. Emperyalizm ya da gücü elinde tutma, insanları manipüle etme arzusu kimin elindeyse o yapıyor. Bu her yerde geçerli.”