Erş: Sorgulamaya başladığınızda rahat olduğunuz alanı terk edip huzursuz bir alana geçebilirsiniz
© SputnikYazar İzzet Erş
© Sputnik
Abone ol
İzzet Erş, “İnandıklarınızla mutlu olabilirsiniz ama inandıklarınızı sorgulamaya başladığınızda ve bunu anlamak adına samimi olarak yaptığınızda rahat olduğunuz bir alanı terk edip bir daha asla aynı rahatlığı yakalayamayacağız huzursuz bir alana geçebilirsiniz” dedi.
Yazar İzzet Erş, ‘Kutsalın Yorumu’ ile Radyo Sputnik'te yayınlanan Serhat Sarısözen’le Gündem Dışı’nda stüdyo konuğu oldu.
Dinler tarihi, felsefe, ezoterizm ve hermenötik alanlarındaki makalelerinden sonra Kutsalın Yorumu adlı kitabıyla adından söz ettiren İzzet Erş, şunları söyledi:
“Farklı dinlerin ve ideolojilerin temsilcisi olan insanlarla tanışma fırsatım oldu ve bu farklılıkların aynı ortamda kavga etmeden konuşabildiklerini gördüm. Kitabın temel noktası da bu: Farklı düşünceler ortak zeminde nasıl buluşabilir? Bunu ben bizzat yaşayarak gördüm.”
Erş, şöyle devam etti:
“Kutsalın Yorumu, kutsal metinlerdeki birçoğumuzun kafasını karıştıran ve gizemle çelişki arasındaki o bulanık alandan çıkmamızı güçleştiren sorulara cevap veriyor. Aynı kutsal kitabın ahlâkçı, tarihsel, felsefi, mistik, sembolik ya da doğrudan okunması insanın inanç karşısında kendini konumlamasını nasıl etkiliyor, kendini ve dünyayı bunun üzerinden nasıl şekillendirmek istiyor daha net bir şekilde görebiliyoruz.”
‘Bu alana girmek risk almayı da beraberinde getiriyor’
İzzet Erş, “Kutsal metinler tarihi etkilemiş, sanatı ve edebiyatı da içinde barındıran çok derin eserler. Bu alana girmek risk almayı da beraberinde getiriyor. Kaybolacağınız bir denizin içine sandalla girmek gibi. Fakat çok doğru insanlarla bu yola çıktım” diye konuştu:
“İnandıklarınızla mutlu olabilirsiniz ama inandıklarınızı sorgulamaya başladığınızda ve bunu anlamak adına samimi olarak yaptığınızda rahat olduğunuz bir alanı terk edip bir daha asla aynı rahatlığı yakalayamayacağız huzursuz bir alana geçebilirsiniz. Sadece başkalarını rahatsız etme adına bir risk değildir bu; kendinizi de bir bilinmezin içini atarsınız. Bundan daha büyük bir risk olamaz.
Din, hayatın kendisinden kopuk değildir. Bize hayatın içinden bir şeylerle konuşur çünkü hayata ışık tutmuyorsa onun bir geçerliliği de yoktur. Din hangi alana aittir? Din hayatın içindeki tüm alanlara aittir. Dinin kendisi ne siyasetten uzaktır ne sanattan ne edebiyattan ne de müzikten uzaktır. Dolayısıyla kutsal metinlerin yazımı sırasında içinde kullanılan imgeler dünyada bizim karşılaştığımız mekanlara, hayvanlara, olgulara işaret eder; bu bütünlükten, hayatın kendisine ışık tutmasından dolayı.
Tanrının kulu olunmadığı zaman ister istemez isteklerinizin kölesi haline gelirsiniz. Bu, bir eleştiridir, manifestodur aslında.”