'Ankara'nın BAE ile temasa geçmesinde Körfez ülkelerinin ekonomik ve siyasi boykotunun etkisi var'
00:11 02.09.2021 (güncellendi: 13:20 25.10.2021)
'Ankara'nın BAE ile temasa geçmesinde Körfez ülkelerinin ekonomik ve siyasi boykotunun etkisi var'
Abone ol
İslam Özkan’a göre, Ankara'nın BAE ile temasında Mısır'la başlayan süreç ve Libya'daki durum kadar Sedat Peker vakası da etkili olabilir. Ankara'nın Mısır'ın şartlarına boyun eğmesi ile ekonomik ve siyasi boykota uğramasına atıf yapan Özkan, Erdoğan yönetiminin Körfez'le barışmak için Libya'dan asker çekmek durumunda kalabileceği görüşünde.
Türkiye'deki Erdoğan yönetimi, Mısır'ın ardından ilişkilerin uzun süredir ‘düşmanlık’ seviyesinde olduğu Birleşik Arap Emirlikleri'yle de 'normalleşme' için kolları sıvamış görünüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önce 18 Ağustos’ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun Bin Zayed Al Nahyan'ı kabul etti, 31 Ağustos’ta ise Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmelerin ardından iki taraftan da olumlu mesajlar verilmesi dikkat çekti.
Ankara, son yıllarda Suriye'den Libya'ya uzanan hattı BAE ile karşı karşıya gelirken, Erdoğan yönetiminin Arap dünyasının işlerine karışması en önemli itiraz konusu haline gelmişti. Körfez hattında Suudi Arabistan ile birlikte BAE, Türkiye'ye yönelik boykota varan hamleleri devreye sokan ülke olmuştu
Türkiye-BAE ilişkileri ve normalleşmeye yönelik adımları gazeteci İslam Özkan ile konuştuk.
‘BAE en az Türkiye kadar ilişkileri iyileştirmek istiyor görünüyor’
İslam Özkan'a göre, Birleşik Arap Emirlikleri de en az Türkiye kadar ilişkileri iyileştirme istediğinde görünüyor. Türkiye ile BAE arasındaki yumuşamanın tam olarak nedeninin ne olduğunun henüz anlaşılamadığını belirten Özkan, Mısır'la başlayan normalleşme girişimleri ve parçalanmış Libya'yı yeniden birleştirmeyi hedefleyen yeni sürecin bu durumda etkili olmuş olabileceğini söyledi:
“Birleşik Arap Emirlikleri, BAE'den Enver Gargaş gibi yetkililerin tweetlerine bakıldığında son derece teşvik edici bir yaklaşımla Türkiye’yle barışmaktan yana olduklarını görüyoruz. Özellikle Gargaş'ın son telefon görüşmesiyle ilgili tweeti, Arapça kullandığı ifadeler, 'ekselansları' gibi Erdoğan’a karşı kullanmış oldukları dil gereken diplomatik üslubun da ötesinde saygılı idi. Bu ilk defa olan bir şey. Dolayısıyla BAE’nin en az Türkiye kadar istekli olduğunu görüyoruz. Arka planına bakıldığında bunun nedenini tam olarak ne olduğu konusunda açıklama yok. Daha doğrusu bu sürece ilişkin belli ekonomik yatırımlar dışında, dışarı sızan bilgilere rastlamak çok da fazla mümkün değil. Spekülasyonların ötesinde çok gizli tutuyor. Fatih Altaylı da yazdı. Beklenmeyen bir gelişme. Al Jazeera de 'sürpriz görüşme' diyerek verdi. Burada bir taraftan mutlaka siyasi ya da jeopolitik bir arka planı var. Mısır’la Türkiye’nin yakınlaşma çabaları, Türkiye’nin samimiyetini göstermeye çalışması, en azından bu noktada çaba göstermesi gibi Bunun dışında Libya’da bir takım gelişmelerin olması. Bütün grupların da Libya’da bir araya gelip seçimlerin 24 Aralık’ta yapılması noktasında konsensüse ulaşmaları da. Libya’da şu anda ciddi ciddi barışa doğru gidiliyor. Bütün bu unsurların bölgesel gerilimi düşürdüğünü görüyoruz. Husumet içerisinde olan, birbirlerine düşman olan ülkelerin de aslında yavaş yavaş düşmanlıklarını bir kenara bırakmaları için uygun bir zemin oluşuyor. Türkiye de geçen seneden itibaren yumuşak mesajlar veriyordu; Mısır olsun, Körfez ülkeleri olsun. Bunun da meyvelerini yavaş yavaş alıyor.”
‘Sedat Peker ile ilgili bir arayışın tetiklediği bir durum var algısı yaratıyor'
Türkiye ile BAE arasındaki yakınlaşmanın mutlaka jeopolitik arka planı bulunduğunu dile getiren Özkan, diğer tarafdan doğru cevaplara ulaşabilmek için doğru soruların sorulmasının faydalı olacağını vurguladı. BAE ile görüşmelerin önce istihbarat kanalıyla başladığının anlaşıldığını belirten Özkan, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in BAE'deki varlığı ile Ankara'nın 15 Temmuz'un arkasında gördüğü Muhammed Dahlan meselesine dair soruların açık olduğunu kaydetti:
“Jeopolitik bir arka plan var. Ama akıllara takılan soruları dile getirmek lazım. Doğru soruları sorarsak doğru cevapları da veririz. İlk görüşmelerin istihbarat örgütleri arasında yapıldığı bilgisi geliyor. Neden istihbaratlar arasında? Bunun bir teamül olduğunu zannetmiyorum. Mısır ile Türkiye arasında da istihbarat örgütleri görüşmüştür ama var olan diplomatik misyona katkı anlamında. Ama BAE ile görüşmeler önce istihbarat kanalıyla yapılmış. Bu da akıllara başka bazı şeyleri getiriyor. Türkiye’den kaçan organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in BAE'de bulunuşuyla ilgili bir durumun ortaya çıkardığı bir pozisyon, bir arayışın tetiklediği bir durum gibi bir algıya yol açabiliyor. Ya da böyle bir soru akla takılabiliyor. Yine Filistinli Muhammed Dahlan var, FETÖ’nün, 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçlandı. Dahlan hakkında yanlış hatırlamıyorsam, Interpol’e bildirim gitmişti. Ama bu talep ne kadar karşılandı bilmiyorum. Türkiye’de hükümete yakın medyada bugüne kadar atılan manşetler ve yazılan yazılar ortada. Yetkililerin üst perdeden dile getirdikleri suçlamalar ortada. Çok ilginç, Erdoğan BAE Ulusal Güvenlik Danışmanını kabul ediyor. Tahnoun Bin Zayed’in Türkiye’deki muadili, MGK Genel Sekreteridir. Onunla görüşmesi gerekir ama Erdoğan ile görüşüyorlar. Dolayısıyla burada da başka bir soru işareti var. Bu toplantıyla ilgili kamuoyuna pek bir açıklama yapılmaması, buradan bir bilgi sızmaması da insanın aklına takılan sorulardan bir tanesi.”
‘Ankara'nın Mısır’ın şartlarına boyun eğmesi BAE ile ilişkileri de etkiliyor'
İslam Özkan, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin Ortadoğu'yu şu anda etkilemese de ortada bir süreç bulunduğu görüşünde. Özkan, Türkiye'nin BAE ile ilişkilerinin bozulmasına yol açan Müslüman Kardeşler örgütü faktörünün, Ankara'nın Mısır karşısında attığı geri adımların ardından BAE ile normalleşme yolunda da etkili olacağı değerlendirmesinde bulundu:
“ABD'nin Afganistan’dan çekilmesi doğrudan Ortadoğu’yu şu anda hemen etkileyecek bir şey değil ama bu bir süreç. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’den çekileceğine dair de güçlü sinyaller alıyoruz. Mutlaka iç içe geçmiş bir yapı var. Müslüman Kardeşler konusu zaten BAE ile Türkiye arasındaki ilişkilerin husumete evrilmesi ya da iyileşmesi noktasında kilit bir noktayı temsil ediyor. Müslüman Kardeşler meselesi BAE’nin Türkiye ile neden arasını bozduğunu açıklayan unsurlardan bir tanesi, en önemli unsur. En başından beri Müslüman Kardeşler de Müslüman Kardeşleri destekleyen ülkeler de Mısır darbesinin arkasında finansör olarak BAE ve Suudi Arabistan’ı gördüler. Bölgede Müslüman Kardeşler networkünün nasıl bir noktaya evrileceği Türkiye-BAE ilişkilerinin de geleceğini belirleyecekti. Nitekim öyle de oldu. Bir kısım Müslüman Kardeşler üyelerinin yurt dışına çıktığını biliyoruz. Bazı kuruluşların yavaş yavaş kapatıldığını da biliyoruz. Bazı programların durdurulduğu açıklandı. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler’in Türkiye’den çıkmayı kabul etmesi ya da Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’in bazı kurumlarını kapatmayı kabul ederek Mısır’ın şartlarına boyun eğmesi aslında kısmen BAE ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmeye evrilmesinde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
‘Sanki ilk adımı atan Türkiye’ymiş gibi geliyor’
Özkan, Mısır'ın Türkiye ile normalleşme konusunda Suudi Arabistan ve BAE'ye danışmadan hareket etmeyeceğini belirtirken, Körfez hattının boykotuyla yara almış Ankara'nın hamlelerinin geldiği görüşünde:
“Türkiye’nin İhvan ile ilgili talepleri kabul etmesi büyük ölçüde Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmesine yönelik bir sinyaldi. Biz Türkiye-Mısır ilişkilerini irdelerken Körfez’den ayrı tutamayız. Çünkü Mısır, bağımsız bir ülke olsa da Sisi Mısır Cumhurbaşkanı olarak bağımsız karar alma yeteneğine sahip olsa da Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme aşamasında bunu asla Riyad ve Abu Dabi yönetimlerine danışmadan, koordineli hareket etmeden yapacağını düşünemeyiz. Bu herhangi bir siyasi yönelimin yorumu değil, bu apaçık bir gerçek. Muhtemelen Türkiye Mısır’dan önce Körfez ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmek istedi. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin ekonomik ambargoları muhtemelen Türkiye’yi zor durumda bırakıyordu. Bunun dışında jeopolitik nedenler de var gerek Suriye gerek başka yerde. Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin kötü olması Ankara'yı Ortadoğu’nun birçok ülkesinde, birçok konuda zor durumda bırakıyordu. Türkiye’nin hasım bellediği güçleri konsolide edecek bir şeydi. O yüzden Türkiye hem Körfez yatırımlarıyla içerideki ekonomik krizi atlatmak hem de bölgede daha rahat hareket edebilmek adına bence böyle bir hamlede bulundu. Türkiye’ye sorsanız belki ilk adımı atan BAE’dir. Ama bunun böyle olduğundan çok emin değilim. Sanki ilk adımı atan Türkiye’ymiş gibi geliyor."
‘Türkiye, Körfez ile barışmak için Libya’dan askerlerini çekmek durumunda kalacaktır’
Özkan'a göre Türkiye'nin normalleşme arzuları büyük ölçüde Libya'daki tavrına bağlı olacak ve Körfez ile barışmak için Libya'dan asker çekmek durumunda kalacak:
"Türkiye’nin bu adımları atması büyük ölçüde Libya’daki tavrına bağlı, Mısır ile olan ilişkilerine bağlı, Suriye’de nasıl bir pozisyon alacağına bağlı. Hiçbir ülke Türkiye ya da herhangi bir ülkeyle olan ilişkilerini herhangi bir karşılık beklemeden Allah rızası için yapacak hali yok. Dolayısıyla Türkiye’den birtakım talepleri olacaktır. Bu taleplerin başında da ben Türkiye’nin Libya’daki pozisyonunu değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin orada askeri varlığı var. Ama taraflar orada barış imzalamış durumda. Buna göre de bütün yabancı unsurların Libya’yı terk etmesi gerekiyor. Ama Türkiye, meşru bir hükümetle bu anlaşmayı imzaladığından dolayı ‘Hükümet bizi çağırdı, biz Libya’yı terk etmeyiz’ pozisyonunda. Bu pozisyonunu mutlaka gözden geçirmesi istenmiştir. Türkiye’nin de bu konuda taviz vermeden, geri adım atmadan Körfez ülkeleriyle herhangi bir şekilde bir sonuca ulaşması da mümkün değil. Benim şahsi kanaatim Türkiye, Körfez ile barışmak için Libya’dan askerlerini çekmek durumunda kalacaktır.”