Prof. Dr. Ergin Çiftçi: Aşılanamayan çocuklara koza stratejisi uygulanmalı
© SputnikErgin Çiftçi
© Sputnik
Abone ol
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ergin Çiftçi, aşılama konusunda Türkiye’nin hızının iyi olduğunu belirtti. Çiftçi, “Çocuklarda hastalık genel olarak hafif ilerliyor, aşılar da güvenli. Çocukları aşılamadan kontrol zor olacak” dedi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı ve Çocuk Enfeksiyon Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ergin Çiftçi, RS FM’de Sinan Onuş’la Ankara Masası programının konuğu oldu.
‘Çocukları aşılamadan salgının kontrol edilmesi zor’
Sağlık Bakanlığı, koronavirüsle mücadele kapsamında 15 yaş üstüne ve kronik hastalığı olan 12 yaş üstü gençlere aşılama sürecine başladı. Kararı olumlu karşılayan Prof. Dr. Çiftçi, şunları söyledi:
“15 yaşından büyük çocuklar, ciddi hastalık geçirebiliyor, özellikle obezite gibi rahatsızlıklar varsa. Aşılama yaşı kademeli olarak daha da aşağı yaşlara düşecek. Peki, ne kadar inecek, bunu salgının gelişi belirleyecek. Çocuklarda hastalık genel olarak hafif ilerliyor, aşılar da güvenli. Çocukları aşılamadan kontrol zor olacak. Hiçbir solunum yolu enfeksiyonu, Kovid-19 kadar ağır değil. Öldürücülüğü azalır ve nezle gibi zararsız bir virüs haline gelirse bu uğraş durur.”
‘Önemsenmesi gereken bir yan etki değil’
Özellikle çocukların aşılanması konusunda aşının yan etkileri de aileleri endişelendiriyor. Çiftçi ise bu konuda net konuştu:
“Genç erişkin erkeklerde, kalpte iltihaplı romatizma oluşturması gibi bir gözlem var. Kızlara göre, erkeklerde daha fazla. Kalbi çevreleyen zarın iltihabı bu. Milyonda 25 gibi bir oran olduğunu söyleyebiliriz. Rakam çok düşük. Önemsenmesi gereken bir yan etki değil. Virüsün kendi de kalbi çok önemli oranda etkiliyor. MIS-C diye adlandırdığımız bir hastalık var. Bununla karşılaştırınca bu yan etkiler ihmal edilecek düzeyde düşük.”
‘Anne babaları da okuldaki personel de aşılanmalı’
Kovid-19 konusunda bir diğer gündem maddesi ise okulların açılacak olması. Ortak endişe, okulların açılmasıyla vaka sayısının artma ihtimali. Salgında kontrolün şu an için aşıyla olacağını belirten Prof. Dr. Çiftçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öğretmenlerin çoğu aşılandı. Aşısız öğretmen, öğrenci ile yüz yüze gelmemeli. Sadece öğretmeni aşılamak da yeterli değil. Şoför var, veliler gelecek okula. Büyük bir nüfus harekete geçiyor. Anne-babaları da okuldaki personel de aşılanmalı. Biz boğmacada buna, koza stratejisi diyoruz. Aşılayamadığımız çocuğun çevresine ipek bir koza örüyoruz. Çocukla karşılaşabilecek çevresindeki kişileri aşılıyoruz. Yine bulaşlar olacaktır ama olabildiğince çok insanı aşılamaya çalışmamız gerekiyor” dedi.
‘Zorunluluk olmadıkça 4. doza gerek yok’
3. dazdan sonra 4. doz olunmalı mı, olunmamalı mı tartışması da bu hafta Türkiye’nin gündem başlıklarından oldu. Prof. Dr. Ergin Çiftçi, kaç doz aşı olunması gerektiği konusunda şu açıklamayı yaptı:
“Gelişmiş ülkeler mRNA yapıyor ve 3. doz önermiyor ama biz inaktif aşı ile başladık. Tek başına inaktif aşı yetersiz kaldığı için de 3. dozu önerdik. Aşılamaya ne kadar devam edeceğiz? Bu konuda veri çok yok. Yapılsa bir şey olmaz da diyemeyiz. Salgının dinamiğine bakarsak, bir çıkarım yapabiliriz. mRNA çok yüksek antikor oluşturuyor. Zorunluluk olmadıkça 4. doz aşıya gerek yok diye düşünüyorum. Aşı yaptırmamış olanları ikna edip onları aşılamalıyız.”
Türkiye’nin aşılama hızının da iyi olduğuna dikkat çeken Çiftçi, “Aşılama hızımız çok iyi. Aşı temininde zorlandık ama aşı üretmiyorsanız size kimse öncelik tanımaz. Sağlık altyapısı çok iyi. Sağlık çalışanları zor koşullarda çalışmaya alışkın. Bunu yavaşlatabilecek tek şey aşı tereddüdü. O yenilebilirse, toplumun büyük kısmı aşılanır” dedi.
‘Kovid-19’u soğuk algınlığından ayırmak zor’
Ankara Masası programında Prof. Dr. Çiftçi’ye Kovid-19 ile soğuk algınlığı virüsünün nasıl ayırt edileceği de soruldu. Çiftçi’ye göre, bu ayrımı yapmak çok da kolay değil:
“Soğuk algınlığı dediğimiz şey, boğaz ağrısı ve hapşırık. Bu virüslerin çok farklı tipleri var. Grip biraz daha farklı. Soğuk algınlığında yüksek ateş olmaz ama grip biraz daha ağırdır. Koronavirüs de aslında soğuk algınlığı. Kovid-19’a sebep olan bu virüsün farklı özellikleri var ama bulgular soğuk algınlığı bulguları. Koku ve tat almada azalma oluyordu, Delta varyantında bunun azaldığına dair gözlem var. Soğuk algınlığı ile Kovid-19’un ayrılabileceğini pek düşünmüyorum, bu da durumu karmaşık hale getiriyor. Test yapmadan hangisi olduğunu anlamak mümkün değil.”