'Türkiye, Afganistan'ın karanlıktan çıkmasına yardımcı olmalı, karanlığın daha da artmasına değil'
23:23 17.08.2021 (güncellendi: 12:03 27.10.2021)
‘Türkiye, Afganistan’ın karanlıktan çıkmasına yardımcı olmalı, karanlığın daha da artmasına değil’
Abone ol
Metin Gürcan'a göre ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ‘mağlubiyet-zafer’ ikilemine sokulmamalı. ABD, Çin ve Rusya ile 'büyük güç mücadelesine' giriştiği için Türkiye gibi yerel müttefiklerine yöneldi. 'Taliban ılımlılaştı' temasına katılmayan Gürcan'a göre, Kabil Havaalanı misyonu artık mümkün değil ve NATO bünyesindeki Türk askeri acilen çekilmeli.
ABD’nin Afganistan’dan, belirlediği sürenin öncesinde çekilmesi ve Taliban’ın kolayca ülkeye hakim olmasının yankıları sürüyor. ABD yönetiminin Afganistan yenilgisinin sebeplerine dair tartışmalar sürerken, Biden yönetimi dahil Batılı ülkeler, Taliban'ın İslam Emirliği'ni belli koşulları yerine getirmesi halinde muhatap alacaklarını açıkça dile getiriyorlar. Taliban da şimdiden dünyaya militanlarının lunapark eğlenceleri görüntüleri eşliğinde insan haklarına saygılı olacağı mesajları vermeye çalışıyor. Elbette şeriat düzeni altında hareket edileceğinin altı çiziliyor.
Taliban'ın koordinasyonu eşliğinde ABD ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kabil Havaalanı'ndan tahliye uçuşlarının yapıldığı haberleri gelirken, Ankara'nın Afganistan'da oynayacağı rol de merak konusu. Şimdilik daha önce ortaya atılan Kabil Havaalanı'nı 'işletme' misyonu netleşmiş değil ancak Erdoğan yönetimi de Taliban'ı tanımak ve iş yapmak istediğini açıkça dile getiriyor.
Gelişmeleri uluslararası ilişkiler ve güvenlik analisti ve DEVA Partisi kurucu üyesi Metin Gürcan ile konuştuk.
‘Amerika’nın Afganistan’dan zafer mağlubiyet ikilemine sokmamak gerekiyor'
Metin Gürcan'a göre, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ‘mağlubiyet-zafer’ ikilemine sokulmaması gerekiyor. Biden yönetiminin Afganistan hükümetinin bu kadar çabuk çökeceğini öngöremeyerek çuvalladığını belirten Gürcan, “Bunun arkasında bir stratejik okuma, bir üst akıl okumuyorum, bence yok” değerlendirmesinde bulundu:
“Şimdi Afganistan bir sıvıya dönüştü, her yere akacak. Yani hem insan hareketliliği hem de güvenlik riskleri açısından. Gelişmeler de çok hızlı. Günler, ayları sığdırmamız gereken gelişmeleri bu kadar hızlı yaşamak pek hayırlı değil. Türkiye’de özellikle jeopolitik okumalarda ABD’nin büyük yenilgisi tarzında yaklaşımlar var. Bunu Amerika bilerek yaptı, üst akıl, Amerika’nın mutlaka bir planı vardır şeklinde yorumlar var. Öncelikle Amerika’nın Afganistan’ın ani ve hazırlıksız çekilmesini hatta resmen sıvışmasını, illa zafer mağlubiyet ikilemine sokmamak gerektiğini düşünüyorum. Hem sahada hem de diplomatik olarak Biden yönetimi büyük çuvalladı. Biden yönetimi hem Amerika’da iç kamuoyunda halk nezdinde hem de Cumhuriyetçilerin ağırlıklı olduğu Senato’da hem de uluslararası ortamda çok ciddi şekilde karizmayı çizdirdi. Temmuz ayı başında Biden yönetiminden gelen sinyallere baktığımızda ‘Her şey yolunda, Amerika çekilse bile Afgan hükümeti güçlü yerinde duruyor. Afgan ordusu Kabil’i savunabilir, Taliban ilerlemesini durdurabilir’ gibi bir resim vardı. Ben medyamızda meseleleri ideolojik gözlüklerden okuyan ve bana göre küresel okumada renk körü olan bir kısmın Afganistan yorumlarına baktığımda üst akıl ABD dizaynına katılmıyorum. Net bir şekilde Amerika net çuvalladı. Biden yönetimi bile bu çöküşü beklemiyordu."
'ABD çok ciddi bir karizma kaybına uğradı'
Gürcan, milyarlarca dolarlık savunma ve istihbarat bütçesi bulunan ABD'nin büyük makinesinin yaşananları nasıl öngöremediğinin sorgulanmasının daha doğru olduğu görüşünde. Bunda da karamsar raporların hasıraltı edilmesi ve siyasi gizleme faaliyetinin etkili olduğunu söyleyen Gürcan, Biden yönetiminin çok ciddi bir karizma kaybına uğradığını vurguladı:
"Amerika’nın yıllık 80 milyar dolarlık istihbarat bütçesi var. 750 milyar dolarlık askeri savunma bütçesi var. Bu kadar büyük bir makine nasıl bu yaşananları öngöremedi? Niçin Amerika’nın güvenlik ve istihbarat bürokrasisi yaşananları öngöremedi, bu bence daha doğru bir soru. Amerikan kaynaklarına baktığımızda bazıları Afgan yönetimi ve ordusuna ciddi zafiyetle yaklaşan çöküşe dair gerçekçi raporların bürokrasi içerisinde hasır altı edildiğini söylüyor. Bazıları Biden yönetiminin kendilerine ulaşan bu karamsar raporları görmezden geldiğini, bunu hem kamuoyu hem de uluslararası ortama aktarmadığını söylüyor. İçeriden bürokrasi çalışmış fakat siyasi bir gizleme faaliyeti diyor bazıları. Afgan hükümeti, ordu yetkililerinin Amerikalıları kandırdığını yani ‘mış gibi’ davrandıklarını, güçlü imajını verdiğini söylüyor. Burada görünen şu, Afgan hükümeti Amerikan istihbaratının öngörüsünün aksine aylarca dayanamadı. Afgan ordusu ise bir ayda buharlaşıverdi. Bu Biden yönetimi için çok ciddi bir karizma kaybı diye değerlendiriyorum. Bunun arkasında bir stratejik okuma, bir üst akıl okumuyorum, bence yok. Olay direkt Biden yönetiminin karizması büyük çizildi ve bu işi öngörmüyorlardı.”
'ABD bu işi yerel ittifaklarla sürdürmek istiyor'
ABD’nin artık 11 Eylül saldırıyla başlayan küresel terörle mücadele dönemini kapatmak istediği görüşündeki Gürcan'a göre, bunun sebebi ekonomik ve siyasi. ABD'nin Çin ve Rusya gibi küresel rakipleri çevrelemek hedefiyle büyük güç mücadelesine hazırlandığı görüşündeki Gürcan, Afganistan gibi meselelerin ise yerel ittifaklarla yürütülmek istendiğini vurguladı. Gürcan, Türkiye’nin bu kapsamda ön plana çıktığını vurguladı:
“Belki şu soruda anlamlı. Amerika niçin şimdi Afganistan’dan çıkmak istiyor? Bunu biraz Amerika’nın küresel tehdit algılamaları ve iç siyasetle ilgili olduğunu düşünenlerdenim. Amerika artık 2000’lerin başında 11 Eylül saldırısıyla başlayan küresel terörle mücadele dönemini kapatmak istiyor. Küresel jandarma rolü, iddialı ulus devlet inşa projeleri, küçük savaşlar artık hem siyaseten hem ekonomik anlamda Amerika’ya çok maliyetli gelmeye başladı. Aslında Biden dünkü tweeti'nde itiraf etti. ‘Artık 20 yıllık küresel terörle mücadele, küçük savaşlar, ulus devlet inşa dönemi kapandı. Ben bunu devam ettiren beşinci Amerikan başkanı olmayacağım. Artık Amerika’nın 30 yılda gerçek yönelişi büyük güç mücadelesi ve temel hedefi konvansiyonel güçlerle, yerel ittifaklarla küresel terörle mücadeleyi yapmak. Burada Ankara’nın taşeron rolü Afganistan’da ön plana çıktı. Çin ve Rusya gibi küresel rakipleri çevrelemek. Artık Amerika büyük güç mücadelesine hazırlanıyor. Afganistan’dan bu nedenle çekildi. Seçim vaadiyle iç siyasette Biden’ın Asya-Pasifik, Çin’e kuvvet kaydırma gibi yönelişi var. Afganistan’da görev yaptım, 11 Eylül saldırılarından sonra Kazakistan, Kırgızistan’da görev yaptım. Afganistan’da Amerika sadece çuvallamadı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu uluslararası koalisyon yani modern dünyanın tüm ilerici çabaları koyu bir karanlığa teslim oldu. Bunu sağcı, solcu, Amerikancı, Rusyacı demeden söylüyorum. Burada bana göre Türkiye, Afganistan’ın karanlıktan çıkmasına yardımcı olmalı, karanlığın daha da artmasına değil.”
‘Afganistan’da bir iç savaş yaşanmaz ancak Taliban içindeki radikaller ile ılımlılar çatışması mümkün’
Taliban'ın değişip ılımlılaştığı iddialarının kendisinin sahadaki deneyimleriyle örtüşmediğini söyleyen Gürcan, İslamcı hareketin temel sorununun güç ve iktidarla olduğunu, örgütün gücü ele geçirdiğinde çok dayatmacı ve aşırı ideolojik hale geldiğini ifade etti. Taliban’ın hibrit hükümete sıcak bakmadığını anımsatan Gürcan, "Taliban muhalefetteyken sevgi pıtırcığına dönüştü, baya, ılımlaştı gibi söylemler inandırıcı gelmiyor. Asıl test şimdi başlayacak" diye ekledi. Gürcan'a göre Taliban çatısı altında radikaller ve ılımlıların çatışmaları yaşanabilir ve bu çatışmanın alevlenmesi durumunda uluslararası müdahale ‘kaçınılmaz’ hale gelebilir:
“Taliban olayı ılımlaştı, değişti diyorlar. Benim sahadaki tecrübem bana bu konuda biraz temkinli hatta endişeli olmayı dayatıyor. Taliban değişti söylemi neye göre, bir sene öncesine kadar. Ama Taliban’ın temel sorunu güç ve iktidarla. Gücü ele geçirdiğinde, iktidara geldiğinde Taliban çok dayatmacı ve aşırı ideolojik hale geliyor. Bunu 1996-2001 döneminde yaşadık. Taliban muhalefetteyken sevgi pıtırcığına dönüştü, baya, ılımlaştı gibi söylemler inandırıcı gelmiyor. Asıl test şimdi başlayacak. Görebildiğimiz kadarıyla Kabil’de yeni bir hükümet kurulacak. Ama Amerika bunu çok istedi. Bir hibrit olsun. Eski Afgan hükümetinden yetkililerle Taliban ortak. Hatta bence Türkiye’nin de istediği müzakereci Gulbuddin Hikmetyar, Ankara destekliyor, onlar da hükümette olsun diyorlar. Ama Taliban’ın buna sıcak baktığını söyleyemem. Geçiş hükümeti gibi bir düşüncesi yok. Taliban güç ve iktidarla buluştuğunda nasıl bir yönetim sergileyecek? Benim karamsar bir kehanetim var. Afganistan’da bir iç savaş beklemiyorum. Ordu tamamen bozguna uğramış ve tasfiye edilmiş durumda. Afganistan’daki bütün Taliban karşıtı aktörlerin bir araya gelerek koalisyon kurup Taliban’a karşı direnişe geçmeleri çok zor. Üç yıl kadar Taliban yönetimi altında Afganistan gidecek. Böyle olunca da ne olacak? Kabil’de Taliban çatısı altında radikaller ve ılımlılar arasında bir çatışma olacağını düşünüyorum. Kadının statüsü, vergiler, bankacılık sistemi, yargı sistemi, şeriat mı modern hukuk mu gibi bütün bu tartışmalar zaten İslam ile modernitenin arasındaki 300 yıllık tartışmalar. Bu kadim tartışmalar Kabil’de tartışılmaya başlanacak ve bir yarılma yaşanacak ılımlılar ve radikaller. Şu anda Taliban’ın ılımlıları güçlü gibi gözüküyor. Uluslararası diyalog ve meşruiyet arama çabaları. Amerika, Rusya ve Çin ile ilişkiler, yerel dengeleri gözetme, çok fazla Afganistan içinde ve küresel kamu diplomasisine dikkat etme, kadınların okula gitmesi gibi değişik mesajları iyi gidiyor. Ama günün sonunda şöyle endişeliyim. Yönetimi ele geçirdiğinde Taliban içinde radikaller de güçlenirse, bu çatışmanın kesinlikle yaşanacağını değerlendiriyorum. Bu çatışma sertleştikten sonra iki yıl içinde iki opsiyon çıkacak karşımıza. Ya Taliban’ın radikal unsurlarına karşı Afganistan’da bir iç ayaklanma yaşanacak ya da Afganistan’a uluslararası askeri bir müdahale yaşanacak. Bu kaçınılmaz. Afganistan’ın yetmişlerden beri patterni böyle zaten.”
‘NATO Afganistan misyonunu bitirdi, Türkiye’nin ülkede meşruiyeti yok’
Türkiye’nin NATO çerçevesinde bulunduğu Kabil Havalimanı görevinin artık mümkün olmadığına işaret eden Gürcan, askerlerin acil bir şekilde geri çekilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin Taliban’la Afganistan’ın daha fazla ‘karanlığa’ düşmemesi için uğraşması gerektiğini söyleyen Gürcan, Türkiye’nin bu durumu ‘araçsallaştırmaması’ görüşünde:
“Durum değişti. Kabil Havalimanı hepsi yalan oldu. Bu pazarlıkların hepsi Amerika ile yapılıyordu, ortada Amerika yok artık. Tam da Amerika’nın Türkiye’ye öngördüğü oldu. Amerika şunu söylüyordu: 'Batılı misyonlar başta Amerika büyükelçiliği kapanmayacak, Kabil Havalimanı’nın sivil bölümün işletmesi ve güvenliğinden Türkiye sorumlu olacak'. Elçilikler arasındaki güvenliği de biz alacaktık. Ama şu anda durum değişti. Sanılanın aksine ve öngörülemeyen şekilde Taliban hızla kontrolü ele aldı. Şu an havalimanının kontrolü de onlarda. Bana göre bizim oradaki askerlerimiz ivedilikle çekilmeli. Çünkü askerlerimizin şu anda orada uluslararası meşruiyeti yok. 650 asker, NATO’nun destek misyonu kapsamında oradaydı. NATO iki hafta önce bu misyonu sona erdirdiğini açıkladı. Zaten Aralık 2021’de tezkere Meclis’ten bu maksatla çıkmıştı. Şimdi yeni bir görev tanımı yapılması gerekiyor yeni asker gönderilebilmesi için. Taliban’ın da net ve uzlaşmaz bir mesajı var. Bu konuda hiç yumuşama göstermedi. ‘1 Eylül’den itibaren koalisyon kapsamında Afganistan’da görev yapan askerleri, eğer hala terk etmedilerse, düşman olarak kabul edeceğiz’. Tam da Ankara burada Taliban ile bir müzakere çabasında. Taliban ile müzakere ve diyalog olmalı. Çünkü biz Afganistan’ın daha da karanlığa düşmesini istemiyoruz. Masada gerekirse defacto Taliban’ın tanınması anlamına gelebilir. Bence bunda da bir sıkıntı yok. Ama günün sonunda Taliban’ın niyeti şu, zaten temel stratejisi o. Afganistan’daki yabancı silahlı unsurların mutlaka dışarı çıkmasını istiyor. Bir asker gönderme fikrine Taliban evet der mi bilemiyorum."
'Ankara kendisine uluslararası itibar ve meşruiyet devşirmek için arabuluculuğa soyunuyor'
Türkiye'de bütün bu tartışmaların ülke çıkarları, insanlığın temel kazanımlarından hareketle değil tek bir kişinin siyasi bekasından hareketle ele alındığını düşünen Metin Gürcan, geçen sene Libya tartışmaları yapılan Türkiye'de şimdi de 'güvenliğimiz Afganistan'dan geçer' söylemlerinin ortaya sürülmesine dikkat çekti. Taliban'la ilişki kurulsa bile bunun Afganistan'ın karanlıktan çıkması hedefli yapılması gerektiğini belirten Gürcan'a göre Erdoğan, uluslararası meşruiyeti için Taliban'la küresel aktörler arasında arabuluculuk ve denge sağlamaya soyunacak:
"Biz geçen sene tam da bu zamanlar Libya konuşuyorduk. Libya’yı fethedecektik. Trablus hükümetini koruyacaktık. Libya’da böyle bir fetih hikayesi yazıp büyük ekonomik imtiyazlar kazanacaktık. 3 ay önce piyasada hiç Afganistan yokken şimdi Libya-Afganistan eşittir beka meselesi. Türkiye’nin güvenliği Afganistan’dan geçer hikayesi var. Libya unutulmuş gibi duruyor. Burada Ankara artık dış meseleleri Türkiye’nin ali çıkarları, dış politikası veya temel insanları, insanlığın temel kazanımları perspektifinden değil de tek kişinin bekası perspektifinden bakıyor. Günün sonunda Ankara tek kişinin siyasi bekası için yani Cumhurbaşkanı’nın uluslararası meşruiyeti için yürütülen dış ilişkiler kapsamında Afganistan’ı Taliban ile müzakereleri kullanmak, Taliban’la küresel aktörler Amerika ve Avrupa arasında arabuluculuğa soyunarak iktidarın, Ankara’nın kendisine uluslararası itibar ve meşruiyet devşirme niyetinde olduğunu düşünüyorum. Buradaki amaç Taliban ile müzakere yaparak arabulucu rolünü tahkim etmek, ‘Taliban sizle görüşmez, isterseniz ben arabuluculuk yapabilirim. Taliban’a meramınızı daha iyi anlatırım’ tarzında bir rol kapmak niyetinde. Bu Türkiye’nin de çok dış politika çıkarlarına uygun değil. Ama aynı zamanda bu temel insan hakları ve insanlığın ortak kazanımlarına da uygun değil. Türkiye, Afganistan’ın bu karanlıktan çıkmasına yardımcı olmalı, karanlığın daha da artmasına değil. Şu anda diyalog ve müzakere Taliban ile mutlaka olmalı. Afganistan yalnız bırakılamayacak kadar kıymetli. Böyle bir dürüst arabulucu rolüyle, etnik, mezhep, dini, ideolojik görüşlerden sıyrılarak bütün taraflarla diyalog, Afganistan’ın huzur ortamının korunması Türkiye’nin ana çıkarı olmalı. Siz bunu araçsallaştırırsanız, kendi meşruiyetiniz için, Amerika ile pazarlıklarda koz olarak kullanıp ‘Yap bana S-400’lerde bir iyilik, yapayım sana Afganistan’da bir iyilik’ tarzında al külah ver tekke işine sokarsanız, bunun hem Taliban nezdinde kabul görmeyeceğini hem de Türkiye’nin uluslararası itibarını çok ciddi aşındıracağını düşünüyorum.”