Deyimin aslını 'balta asmak' olarak veren kaynaklardan biri de Refik Halid Karay’ın, 12 Ekim 1947’de Akşam gazetesindeki köşesinde, “Bizim zamanımızda tarih okurken öyle kelimelere rastladık ki manasını anlamadan geçmeye, kendiliğimizden yarım yamalak bir mâna vermeye mecbur kalırdık. Kime soracaksın? Hangi kitaba başvurup kolayca öğrenivereceksiniz? Şimdi ismini yazdığım lügati açıp bir göz attınız mı tamam… öğrendiniz gitti” cümleleriyle işaret ettiği, Mehmet Zeki Pakalın’ın 'Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'nden başkası değil.
Peki, bu deyim nereden geliyor?
Refik Halid Karay’ın işaret ettiği gibi, Pakalın’ın hazırladığı lügati açıp göz atalım:
"Yeniçerilerin, temeli yükselen yapılarla limana gelen gemilere birer balta asmak suretiyle yapı ve gemi sahiplerinden para koparmalarını ifham eden bir tâbirdi. Yeniçeriler bilhassa gemi azıya aldıkları son zamanlarda ve hemen bütün esnafı haraca kestikleri sırada muhtelif vesilelerle istifade teminine koyulmuşlardı. Bina sahiplerinden ve kullandıkları ameleden kendileri için birer hisse almak da o vesilelerden biriydi.
Vapurda ve trendeki bir yerin işgal edilmemesi için gazete, paket, şemsiye kabilinden olarak vaktiyle sarayda çevre, yemeni, tespih gibi şeyler konulur ve bunlardan biri bulunan yere saraylılardan başkası gelip oturmazdı. Saray ıstılahı olarak bu alâmete “balta” denildiğine göre nişan tahtasına balta denilmesi bu tâbirin yeniçeriler ve belki de halk arasında da kullanılmakta olduğuna da delâlet eder. Gerek binalara ve gerek gemilere balta asıp para koparmak yeniçerilerin ilgasına kadar devam etmiş, onlarla birlikte tarihe karışmıştır.”
Türk şair, filozof ve devlet adamı Rıza Tevfik Bölükbaşı 'Baba Nasihati' şiirinde şöyle der:
Haksızlık ölümdür; hak, yaşamaktır,
Sürünüp yaşayan millet alçaktır.
Gözûnû aç, oğul, düşman allâktır.
Devletli kapıya balta asmasın.