Batı'nın ve Ortadoğu'daki mutlak monarşilerin 'demokrasi taşıma' iddiasıyla tarafı oldukları rejim değişikliği girişiminin başarısızlığa uğradığı Suriye'de, son 10 yılda ikinci kez cumhurbaşkanlığı seçim sandığı kuruldu. Ülkenin kuzeyinde Türkiye'nin ve cihatçı grupların kontrolündeki İdlib ile kuzeydoğusunda ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrol ettiği bölgelerde seçime izin verilmedi. BM'de temsil edilen hükümeti devirmeye çalışan Batılı ülkeler de 10 yıllık savaşta ülkeden ayrılmak durumunda kalmış Suriye vatandaşları için sandık kurulmasına geçit vermediler. Suriye içindeki seçimi Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Venezuela, Küba, Nikaragua, Bolivya, Ekvador ve Ermenistan'dan gözlemciler izledi.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, eşi Esma ile birlikte oyunu Suudi destekli İslam Ordusu üzerinden kimyasal silah sahnelemesi yapılmış olan Duma'da kullandı. Seçimlerde sürpriz yoktu, Esad oyların yüzde 95'ini alarak yeniden cumhurbaşkanı seçildi, diğer adaylardan Mahmud Ahmet Marei oyların yüzde 3.3'ünü alırken, Abdullah Sallum Abdullah 1.5'unu elde etti. IŞİD ve el Kaide gibi cihatçı örgütler büyük ölçüde yenilgiye uğramışken, Suriye topraklarındaki işgal hali eşliğinde dikkatler katılım oranındaydı ve bunun da yüzde 78'i bulması dikkat çekti. 'Açık/kapalı' oylama ve meşruiyet tartışmalarının yürütüldüğü bir ortamda 14 milyona yakın Suriyelinin sandıklarda uzun kuyruklar oluşturması dikkat çekti.
Suriye seçimlerini araştırmacı gazeteci ve yazar Ömer Ödemiş ile konuştuk.
‘Suriye savaş koşullarında da seçimleri aksatmadan yaptı, bu seferki farklıydı’
Ömer Ödemiş, Suriye yönetiminin 10 yıllık savaş koşullarında dahi seçimleri aksatmadığını belirtirken, bu kez radikal cihatçı örgütlerin büyük ölçüde temizlendiği bir ortamda seçimin daha rahat geçtiğini dile getirdi:
“Suriye’deki geçen seçimleri de izlemiştim. Yaklaşım 30 civarı sandık dolaşmıştık. Değişik bölgelerde seçmenlerle reflekslerini ölçmek için röportajlar da yapmıştık. Türkmen bölgesi, Kürt mahallesi, Guta’nın Sünni mahalleleri olmak üzere değişik mahallelerde halkla konuşma fırsatım olmuştu. İzleyip sonuçlarını değerlendirmiştik. Suriye yönetimi 10 yıllık bir savaş içerisinde yine kendi sistemini koruyup yaşatmak için bugüne kadar seçimleri aksatmadan yaptı. Daha zor dönemlerde yaptı. Şam’ın etrafı kuşatılmıştı. Terör çeteleri Şam’a sürekli roketler atarken de yaptı. Bugün nispeten daha rahat bir dönem. Şam çeperi tamamen temizlenmiş durumda. Oradaki cihatçı çeteler temizlendi. Şu an Suriye’de sadece İdlib’de bu radikal İslamcı çetelerin bir varlığı var. Bunun dışında hiçbir mevziiye sahip değiller. Tamamen IŞİD, Nusra benzeri türevi örgütler, Suriye’nin genel coğrafyasından temizlenmiş durumda.”
‘Sandık kurulmasına izin verilmemesi halkın iradesinin görülmesi istenmemesinden
Ödemiş, ABD destekli PYD'nin hakim olduğu kuzeydoğu bölgelerindeki durumun karışıklığına atıf yaptı. Suriye’deki Kürtlerin Irak ve İran’a göre daha sisteme entegre olduğunu anlatan Ödemiş, Kamışlı'nın büyük kısmında sandık kurulmasına izin verilmemesi yüzünden halkın oy kullanmak için Haseke'ye gitmesine dikkat çekti:
“Kuzeydoğuya ilişkin çok geniş konuşmak gerekir. Suriye Kürtlerini iyi tanıyorum. Onlardan bir Irak-İran Kürtleri gibi refleks beklemek çok doğru olmaz. Çünkü sisteme daha entegre bir Kürt halkı var orada. Oradaki Kürt halkı tarihinde hiçbir zaman çatışma, katliam ya da toplu kıyım yaşamamış bir halktır. 50 yaşın üzerindeki Kürt erkeklerinin neredeyse tamamına yakını Sovyetlerde Marksizm, Leninizm eğitimi almış, Sovyet akademilerinde eğitim almış ve çoğu Sovyetlerde evlenip aile kurmuş bir nesildir. 2006’daki Kamışlı olaylarına kıyım diyemeyiz. Bir de devletle Kürtler arasındaki bir çatışma değil, Arap aşiretleriyle Kürt aşiretleri arasında bir çatışmaydı. Bir futbol maçında başlamıştı. Daha sonra büyüdü. Bu notada da müdahale oldu. Çok kısa bir sürede de sonuçlandı. Kürt devletinin ayaklanması ve bastırılması şeklinde üç boyutlu bir şey yaşanmadı. Haseke’de oy kullanıldı. Kamışlı’nın üçte ikisinde sandık kurdurmamışlar. Kamışlı karışık bir yer. PYD’nin askeri anlamda yoğunlaştırdığı bir bölge. Haseke aslında 2 milyona yakın nüfusuyla o bölgenin en büyük kentidir. Haseke, Suriye ordusunun kontrolündedir. Kamışlı, Suriye ordusu ve PYD’nin askeri gücünün kontrolünde olan bir bölgedir. Oradan Haseke’ye gelerek oy kullanan bir yoğunluk var. Kamışlı’nın belli bölgelerine yine sandık konuldu. Geçen seçimde de PYD, Kamışlı’ya sandık koymamak için çok uğraştı. Nedense oradaki halkın tercihini kullanmasını engelliyor. Bırak, sandık koysun, istemiyorsa istemediğini yazsın, protesto tavrını içeren notlar atsın, ama halk bir şekilde o sandığın başına gitsin."
'Türkiye'de çıkacak sonucu kaldırabilme tavrına sahip değiller. Artık liderleşmiş bir Esad var'
Ödemiş'e göre eğer izin verilseydi, Türkiye'deki Suriyeliler diplomatik temsilcilikleri gidip oy atma şansına sahip olacaklardı. Ürdün ve Lübnan'da oylamaya geçit verildiği için uzun kuyruklar oluştuğuna dikkat çeken Ödemiş, Türkiye'de böyle tavır alınmasının çıkacak sonucu kaldıramayacak olmakla izah etti. Ödemiş'e göre, Beşar Esad faktörünü sadece 'devlet başkanlığı' üzerinden anlamak zor, artık 'liderleşmiş bir Esad' var:
"Türkiye’de de böyle oldu. Eğer izin verilseydi Türkiye’deki Suriyeliler Suriye elçiliğine gidip oy atma şansına sahip olacaklardı. İstenmedik şey görülürse ne olacak? Temel sıkıntı orada. Çıkacak sonuçları kaldırabilme tavrına sahip değiller. AKP iktidarı şöyle bir şey diyecektir. Öyle vermez ama Suriye’de yönetim öyle açıkladı. Sonuçların gerçek olmadığı yönünde iddialar devam edecektir. Ürdün ve Lübnan’da bulunan Suriyeliler oy kullandı ve uzun kuyruklar oluştu. Bu şu açıdan önemli. Beşar Esad faktörünü sadece bir devlet başkanı olarak görmemek gerekir. Bundan 20 yıl önce bir devlet başkanıydı, seçilmişti. Babanın kimliğiyle seçilmişti. Ama şu an gelinen noktada Suriye’de liderleşmiş bir Beşar Esad var. Yaşamın her alanında varlığını ve sevgisini hissettiren bir Beşar Esad var. Sandık başında çok ilginç hikayeler de gördük. Genç nüfus kasaturasını çıkartıp kalbinin üzerine çizgi atıp kanıyla Beşar Esad diyen seçmenlere de tanık olduk. Bir sevgi var.”
'İhvan mantığının neresinde demokrasi var ise...'
Suriye'ye 'demokrasi' götürme iddiasındaki Suudi Arabistan, Katar, Emirlikler ve Mısır gibi ülkelerin hiçbirisinde 'demokrasi' bulunmadığını anımsatan Ödemiş, Türkiye'deki durumun da en son İstanbul'daki yerel seçimlerde ortaya serildiğini vurguladı. Ödemiş, "İhvan mantığının neresinde demokrasi var ise Suriye’deki seçimlerin demokratik olmadığını da söyleyen genellikle bu İhvancı kesim oluyor” diye konuştu:
“Suriye’ye demokrasi götürmeye kalkan Suudi Arabistan, Katar, Emirlikler ve Mısır gibi devletlere baktığımızda, hiçbirinde demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Türkiye’de de İstanbul seçimlerinde gördük. Seçimlere ne kadar 'özenli' davranıldığını gördük. Bunların tamamı Suriye’deki seçimlerin kabul edilemez olduğunu söylüyor. Seçimlerin izlenmesi için 300’e yakın dünyadan gözlemci çağırıldı. Orada bir yargı heyeti var. Hakim ve savcılardan oluşmuş yüksek kurul var. Seçim sonuçlarını onlar açıklıyorlar. Devletin herhangi bir biriminde seçim sonuçları açıklanmıyor. Suriye içinde Suriye’deki seçimlerin aldatmaca olduğunu düşünen kesim, oy kullanan kesim içerisinde yok. Türkiye’de belli bölgelerde kendisini muhalif diye adlandıranlar seçimlerin demokratik olmadığını söylüyor. Seçimlerden önce Beşar Esad af çıkardı. Gidip oy kullanabilme, aday olabilme, vatandaşlık hakları ve yetkilerini koruma hakkına sahiplerdi. Bir kısım insan gitti, Türkiye’den çok az gidenler oldu. Ağırlıklı olarak diğer Arap coğrafyalarından bu aftan yararlanarak dönenler oldu. İhvan mantığının neresinde demokrasi var ise Suriye’deki seçimlerin demokratik olmadığını da söyleyen genellikle bu İhvancı kesim oluyor.”
‘Arap coğrafyası Esad eksenindeki devletin yıkılması çabasından vazgeçti, ısrarlı olan bir tek Türkiye kaldı’
Ödemiş, Arap coğrafyasının artık Esad eksenindeki devletin yıkılmasına dönük çabalarından vazgeçtiği, bu konuda ısrarlı olanın bir tek Türkiye kaldığına vurgu yaptı. Son dönemde Şam ile Riyad arasındaki temaslara da dikkat çekerken, Mısır'ın bu konuda etkinliğine atıf yaptı. Ödemiş'e göre Mısır, Türkiye'yle normalleşme için Suriye kartını da ortaya koyuyor:
“Suudlarla ilişki noktasında herkesin beklentisi var. Bir adım atıldığına dair bilgiler geliyor, istihbarat anlamında da görüşmeler olduğu bilgisi var. Mısır’ın yoğun çaba gösterdiği söyleniyor. Mısır, Türkiye’ye de kendisiyle ilişkileri düzeltmesi için Suriye kartını masaya koymuştu. Suriye’de yürütülen politikalardan vazgeçilmesini Türkiye’nin önüne koymuştu. Artık Arap coğrafyası Suriye’de Beşar Esad eksenindeki devletin yıkılmasına dönük çabalardan el eteğini çekmiş görünüyor. Bu konuda ısrarlı olan bir tek Türkiye kaldı. Amerikalılar da şunu kabul ettiler, Beşar Esad gitmiyor. 10 yılda -ki geçmiş tarihte benzerine rastlamadığımız yöntemler kullanılarak- Beşar Esad iktidardan gönderilmeye çalışıldı. Dünyanın her tarafından radikal unsurlar oraya taşınarak, -ki benzeri hiçbir yerde yoktur- iktidarın devrilmesi, İslami bir yapının kurulması için uğraş verildi. 10 yıllık süreçte 150 bine yakın Suriye askeri yaşamını yitirdi, yaklaşık 50 bin çocuk ve sivil öldü, yerini yurdunu kaybeden milyonlarca insan oldu. Buna rağmen devlet yıkılmadı, ayakta kalmayı başardı.”
'ABD'de Esad'ı deviremeyeceğini kabullendi, kafalarındaki Kürtler için özerklik ve askeri üsleri korumak'
Ödemiş'e göre ABD de artık Esad'ı deviremeyeceğini, alternatifinin sıkıntı yaratacağını kabullendi ama derdi Irak'taki gibi özerk Kürt bölgesi elde etmek ve askeri olarak üslenmeye devam etmek. Ancak Suriye'deki sosyolojik yapının Irak'tan farklı olduğuna Kürtlerin Araplar, Süryaniler ve Hıristiyanlarla birlikte yaşadıklarına atıf yapan Ödemiş, etnik yapıya dayalı bir federasyonu olası görmüyor:
“Bundan sonraki süreçte ABD’nin devleti değiştirmeye dönük çok hevesli adımları olacağını düşünmüyorum. Varlığını kabullenme ekseninde bir politika geliştireceğini düşünüyorum. Beşar Esad'sız bir Suriye’nin artık onların da istediği bir Suriye olmayacağını gördüler. Kafalarında tek şey var; ‘Kuzey bölgesinde belli bir özerk alan edebilir miyiz, Kürtlerin üzerinden orada bir askeri üs oluşturabilir miyiz’ şeklinde. Kürtler hem Suriye hükümeti hem Rusya hem de Amerika ile görüşüyorlar. Kuşkusuz daha önceki süreçte artık Kürtlerin Suriye’deki varlığı farklı olacaktır, ilerlemiş bir noktada olacaktır. Ama federasyon anlamına bir biçimleniş olacağını düşünmüyorum. Çünkü Suriye’de bir Diyarbakır yok. Kürt kenti yoktur. Karışıktır, Araplar, Süryani ve Hristiyanlarla birlikte yaşayan bir Kürt halkı vardır. Böyle bir durumda da etnik yapıya dayalı bir federasyonun var olması, yaşaması söz konusu olmaz. Ben o sorunun çok daha rahat çözülebileceğine inananlardanım. Suriye’de örgüt meselesi çok rahat çözülebilecek şeylerden birisidir."
‘Eğer Esad kabul ederse, Türkiye Suriye’yle normalleşme sürecine girmeli'
Ödemiş'e göre, asıl sorun Türkiye'nin asker bulunduğu İdlib. Ankara'nın asker bulundurduğu bölgeyi TL'yi dolaşıma sokarak, bankalar, üniversiteler açarak ve vali atayarak adeta Türkiye'ye bağladığını söyleyen Ödemiş ancak bu politikanın yürümeyeceği görüşünde. Ödemiş'e göre akıllıca olan, eğer Suriye kabul ederse Türkiye'nin bu ülkeyle ilişkisini düzeltmesi:
"Asıl önemli olan sorun Türkiye’nin asker bulundurduğu bölge ve İdlib meselesidir. Çünkü İdlib’de Türk parası dolaşıma sokuldu, banka açtı, millet bahçesi açtı, üniversite açtı, vali atandı. Tam bir işgalci yönetimin yapacağı her şeyi İdlib’de adını koymadan yapıyor şu an için. Sadece İdlib’de değil El bab’da da. Geçen günlerde kampta kalan Suriyeliler isyan ettiler, Türk kontrol noktalarını bastılar. Artık politika gitmiyor, her taraftan dökülüyor. Türkiye’nin de çok fazla ısrar etme şansının kaldığını düşünmüyorum. Bu ısrar kendisine bir şey kazandırmayacak. Bugünkü noktadan farklı bir noktaya Türkiye’yi bölgelerinde de ilişkilerinde de götürmeyecektir. Daha akıllıcası Mısır’ın baskı ve telkiniyle artık Suriye ile bir normalleşme sürecine girmiş bir Türkiye olmalı, Beşar Esad eğer kabul ederse.”