AP’nin tavsiye kararı niteliğinde olan 2019-2020 Yılı Türkiye Raporu, 19 Mayıs’ta AP Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Raporda Türkiye’ye önceki yıllara oranla daha sert eleştiriler yöneltildi. Eleştirilerin başında ise temel haklar, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları geldi. Raporda, "Türkiye, bu mevcut olumsuz eğilimi tersine çevirmezse Komisyon, katılım müzakerelerinin resmi olarak askıya alınmasını önermelidir" denildi.
Türk Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklama ile raporda yer alan ifadelere tepki gösterdi. Açıklamada, “Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin, AB’ye üyelik perspektifi temelinde olumlu bir gündem çerçevesinde yeniden canlandırılmasına yönelik çaba harcandığı bir dönemde, tek taraflı ve nesnellikten uzak olan söz konusu tavsiye kararının kabul edilmesi mümkün değildir” ifadeleri kullanıldı.
‘Hayal kırıklığına uğramış hissediyorlar’
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “AB’yi yekpare bir birlik olarak görmemek lazım” dedi ve şunları kaydetti:
“Üye ülkeler ve üye ülke liderlerinin olduğu Avrupa Konseyi, Türkiye’ye özellikle mülteci konusunda muhtaç olduğunun farkında. Bir de bu grup için Doğu Akdeniz ve dış politikadaki istikrar önemli. Bu yüzden onlar, Türkiye, Doğu Akdeniz’de istikrarı bozmasın, Avrupa’dan geri gönderilecek mülteci göçmeleri de kabul etsin istiyorlar. Onlar için içerideki demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konular önemli değil. AP ise AB’nin vicdanı gibi hareket ediyor. Bu kararın çıkmasında etkili olan AP’deki parti grupları; sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller ve yeşiller. Bunlar zamanında Türkiye reformlar yaparken Türkiye’nin üyeliğini çok desteklediler. Türkiye’yi kimlik, din, kültür bazında dışlayanlara karşı durdular. Bunun için kendilerini biraz hayal kırıklığına uğramış hissediyorlar.”
‘Müzakerelerin tekrar açılması için oybirliği gerekiyor’
Rapor için “Bugüne kadar çıkan en sert rapor ama gözden kaçırılmaması gereken birkaç şey var” notunu düşen Eralp, bu noktaları şöyle anlattı:
“AP’nin Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin askıya alınması yönünde hiçbir yetkisi yok. Ancak tavsiye edebilir. Müzakerelerin askıya alınması için ya komisyon öneride bulunacak ya da üye ülkelerin 3’te 1’i bunu isteyecek. Bunun ardından Türkiye’nin savunması dinlenecek ve nitelikle çoğunlukla karar alabilecekler. Ama müzakerelerin tekrar açılması için oybirliği gerekiyor. Yani bir defa askıya alınırsa tekrar açılması biraz zor. Bu raporun AB’nin diğer kurumlarına da bir uyarı olduğunu ifade ediyorlar. Türkiye ile ilişkilerde demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü durumunu ön koşul olarak ele almazsanız, Türkiye ile yapılacak işbirliğini engelleyeceklerini söylüyorlar. Mesela AB liderleri Türkiye ile Gümrük Birliği’nin modernizasyonunu düşünüyorlar. Diyelim ki bu müzakereler başarıyla sonuçlandı. Nihai onay mercii AP’dir. Vizelerin kaldırılmasında da aynı durum var. Türkiye’de şöyle bir algı var: AB ilk kurulduğunda, AP, karar alma mekanizmasında önemli bir kurum değildi. Ama zaman içinde yetkileri artırıldı ve şu anda AB Bakanlar Konseyi ile neredeyse eşit derecede karar alma yetkisini sahip.”
Tam üyelik süreci müzakerelerinin askıya alınmasını beklemediğini ifade eden Eralp ancak hâlihazırda bu müzakerelerin yürümediğini ve fiilen dondurulduğunu da söyledi.
'Ermeni Soykırımı'nı tanıma' çağrısı yanlış’
Raporda, AP’nin Türkiye'ye 'Ermeni Soykırımı'nı tanıma' çağrısında bulunduğu da kaydedildi. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Doğu Perinçek kararında, bunu ifade özgürlüğü olarak kabul ettiği de biliniyor. Eralp, bu konuda, “AP, yanlış yapmıştır. Hiçbir amaca hizmet etmeyen, Türkiye’de karşılığı olmayacak bir ifade. Fikir özgürlüğünün bu kadar üstünde dururken bu konuda doğru bir adım attıklarını düşünmüyorum” dedi.