Türkiye’nin milli mücadele döneminde Güney Kafkasya’da Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasındaki askeri ittifakın anlatıldığı ‘Kafkasya’da Türk-Sovyet Askeri İşbirliği (1919-1922)’ kitabının yazarı Moskova Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Perinçek ile Türkiye devletinin kurucusu Mustafa Kemal ile Sovyet lider Vladimir Lenin’in, Batılı emperyalist devletlerin kurmaya çalıştığı ‘Kafkas Seddini’ nasıl yıktığını ve tarihin günümüze yansımalarını konuştuk.
‘Tarihten beri Türkiye ile Rusya arasında var olan Tunç Kanunu’nu tersine Mustafa Kemal ve Lenin çevirdi’
Geçmişten günümüze Türkiye ve Rusya’nın savaş halinde olması durumunda her iki tarafın da kazanamadığına, bu rekabetin tek kazananının Batılı emperyalistler olduğuna dikkat çeken Perinçek “Tarihten bugüne kadar Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilere baktığımızda bir ‘Tunç Kanunu’ ile karşılaşıyoruz. Türkiye ile Rusya’yı çarpıştırdıkları zaman bu iki ülke zayıflıyor, tüm dikkatlerini ve güçlerini birbirlerine ayırıyorlar. Batılılar da tüm istediklerini gerçekleştiriyor. Bu iki ülkenin savaşması, potansiyel ittifakı da zedeliyor. Bu ittifak, Batılıların bölgedeki planlarına asla izin vermez. Bu ‘Tunç Kanunu’nu tersine çeviren iki isim ise; Mustafa Kemal Atatürk ve Lenin. Bunun da en önemli ayağı Kafkas Cephesi’nde cereyan ediyor” diye konuştu.
‘Mustafa Kemal, Lenin’e gönderdiği mektupta Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’da Sovyet iktidarları kurulmasını önerdi’
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, İngiltere başta olmak üzere galip devletler Güney Kafkasya’da Türkiye ve Sovyetler arasında kendilerine yakın hükümetler kurarak set çekmeye çalıştıklarını ifade eden Perinçek “Mustafa Kemal bunu Kafkas Seddi olarak nitelendiriyor ve bu set ortadan kaldırılmadığı takdirde Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşamayacağını söylüyor. Mustafa Kemal Lenin’e bir teklifname gönderiyor, 26 Nisan 1920’de, yani meclis kurulduktan 3 gün sonra. Bu aynı zamanda TBMM’nin ilk dış politika eylemi oluyor. Mustafa Kemal, Türk ve Kızıl orduların ortak hareketiyle Azerbaycan’da, Gürcistan’da ve Ermenistan’da Sovyet iktidarlarının kurulmasını ve buradaki işbirlikçi iktidarların ortadan kaldırılmasını öneriyor. Bu tabii, Sovyet tarafından da kabul görüyor” dedi.
‘Batılı emperyalist devletler bu işbirliğini bozmak için, aynı bugün olduğu gibi, kışkırtmalarda bulunuyorlar’
Bu askeri işbirliği ile Sovyet iktidarlarının kurulduğunu söyleyen Dr. Perinçek, bu sebeple Türkiye’nin Doğu Cephesi’ni sağlama aldığını belirtti:
“Sonuç olarak iki ülkenin askeri işbirliği ile Türk orduları güneyden, Kızıl orduları ise kuzeyden gelerek sırasıyla Azerbaycan’da Müsavat, Ermenistan’da Taşnak ve Gürcistan’da Menşevik hükümetleri yerine Sovyet iktidarları kuruluyor. Bu da Türkiye’nin Doğu Cephesi’ni sağlama almasına yol açıyor, bu sayede de tüm gücünü Batı Cephesi’ne vermesine sebep oluyor. Kafkas Cephesi’nde Türk ve Kızıl ordular ortak harekatlar düzenliyorlar. Tek bir komutalık kademesinin olduğu birlikler kuruluyor. Sıkı koordineli bir işbirliği yaşanıyor. Batılı emperyalist devletler bu işbirliği bozmak için, aynı bugün olduğu gibi, iki ülkeyi birbirine düşürmek için kışkırtmalarda bulunuyorlar. Sık sık Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye saldıracağı ya da yığınak yaptığı şeklinde dedikodular yayıyorlar. Tam tersini Sovyet tarafına yapıyorlar. Hatta Sovyet tarafının iç yazışmaları da bu temelde var.”
‘Kafkas Seddi yıkıldıktan sonra da kışkırtma çabaları devam etti ama Ankara hükümeti bu oyunlara gelmedi’
Sovyet iç yazışmalarında da bu kışkırtmalara değinildiğini anlatan Perinçek, Kafkas Seddi yıkıldıktan sonra da bu çabanın devam ettiğine dikkat çekti:
“Türkiye’ye, ülkenin himayesinde bir Kafkasya Federasyonu öneriliyor. ‘Sevr’i biraz hafifletelim’ şeklinde Türkiye’ye bir havuç uzatıyorlar. Ama tabii, Ankara hükümeti hiçbir şekilde bu tür oyunlara gelmiyor.”
‘11. Kızıl Ordu’nun Bakü’ye girişinde Türk subayları büyük rol oynuyor’
Türkiye’nin Azerbaycan’a gönderdiği Halil Paşa’nın İngiliz destekçisi Müsavat hükümetinin Anadolu hareketine zarar verebileceğini belirttiğini ifade eden Perinçek “Bolşeviklerin ise tam tersi şekilde Anadolu’daki hareketi desteklediklerini, dolayısıyla orada bir Sovyet iktidarının kurulmasının Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nın lehine olacağını ifade ediyorlar. Raporlar yazıyorlar ve Türk subayları, daha Sovyet iktidarı kurulmadan Bolşeviklerle gizli toplantılar yapıyorlar, Müsavat’a karşı harekete geçiyorlar. 11. Kızıl Ordu’nun Bakü’ye girişinde de Türk subayları büyük rol oynuyor. Halkı teskin etmek açısından, Kızıl Ordu’nun Türkiye’ye yardıma geldiğini, Doğu halklarının kurtuluşu için burada olduklarının propagandasını yapıyorlar” diye konuştu.
‘İki ordu arasında samimi bir işbirliği var, birlikte Enternasyonal Marşları okunuyor, Türk Kızıl müfrezeleri adı altında birlikler kuruluyor’
Perinçek sözlerine “Ayrıca Sovyet iktidarının kurulmasında ve Müsavat iktidarının yenilmesinde de somut rol oynuyorlar. Bunun arkasından da Sovyet Azerbaycanı, Taşnak harekatında da ortak bir üs görevi görmüş oluyor. Diğer bir önemli nokta da, iki ordunun Nahçıvan'da bir araya gelmesi, Mustafa Kemal TBMM kürsüsünden diyor ki, ‘Türk ve Kızıl ordular Nahçıvan’da buluşmuşlardır’. Burada da iki ordu arasında samimi bir işbirliğini görüyoruz. Hatta birlikte Enternasyonal Marşları okunuyor, Türk ordularında Sovyet sisteminden etkilenerek apoletler sökülüyor, kızıl yıldızlar takılıyor, Türk Kızıl müfrezeleri adı altında birlikler kuruluyor” diye devam etti.
‘Hem bugün hem tarih açısından Ankara, Bakü ve Moskova ekseni bütün sorunları çözebiliyor’
Türkiye, Azerbaycan ve Rusya işbirliğinin, 100 yıl öncesiyle oldukça benzerliği bulunduğunun altını çizen Perinçek “Türk-Rus işbirliği bölgedeki her sorunun çözümünde tek formül. 1920’de Türkiye, Azerbaycan ve Sovyet Rusya işbirliği yaparak, İngiliz işbirlikçisi Taşnak iktidarını ortadan kaldırdı, bunun yerine Türkiye’yle dost bir Sovyet iktidarı kuruldu. Bugünle de kıyasladığımızda o kadar benzerlikler var ki. Türkiye’nin Taşnak Ermenistan’ı üzerine harekatı 29 Eylül’de başladı ve 17 Kasım’da bitti. Bundan 100 sene sonra, Azerbaycan’ın son kurtuluş savaşı 28 Eylül’de başladı ve yine Türkiye, Rusya, Azerbaycan’ın koordineli bir şekilde hareket ettiklerini görüyoruz. Bunun sonucunda da 10 Kasım’da, Taşnak Ermenistanı’nın devamı olarak nitelendirilebilecek, Batı’nın güdümündeki Ermeni güçleri işgal ettiği bölgelerden temizlendi. Burada hem işbirliği formülü aynı hem de neredeyse tarihler. Hem bugün hem tarih açısından Ankara, Bakü ve Moskova ekseni bütün sorunları çözebiliyor” ifadelerini kullandı.
‘Ermenistan’ın Batı’nın kucağından kurtarılmasının ve ilişkilerin normalleştirilmesinin elzem olduğunu görüyoruz’
Bugün olduğu gibi Ermenistan’ın tüm bu olan olaylar üzerinde ciddi bir muhasebeye giriştiğini anlatan Perinçek, Batı planlarına uymanın ilk önce Ermeni halkına zarar verdiğini söyledi:
“Ermenistan’da bugün Türkiye ile Azerbaycan’a siyasetlerinin, bakışlarının değiştirilmesi gerektiği, işlerin normalleştirilmesinin bir ihtiyaç olduğu konuşulmaya da başlandı. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Ermenistan hepsi bir araya geldiler ve anti emperyalist bir temelde Kars Antlaşması’nı imzaladılar. Bugün de bir 6’lı platform önerisi var. Bunun içerisine Ermenistan’ı da dahil ettiler. Bu da Ermenistan için bir fırsattır. 100 sene önce yaşananların şimdi de yaşandığını, bugün de Ermenistan’ı Batı’nın kucağından kurtulması gerektiğini ve bu bakımdan Ermenistan’la artık ilişkilerin normalleştirilmesinin de bir ihtiyaç olduğunu, Ankara, Bakü, Moskova ile oluşturulmuş bölge inisiyatifine dahil edilmesi gerektiğini de görüyoruz.”
‘Biden’ın ‘soykırım’ açıklaması Ermenistan’ın bölgesel işbirliğine entegre olmasını engellemek için yapıldı, amaç 6’lı platformu akamete uğratmak’
ABD lideri Joe Biden’ın 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak nitelendirmesinin, Ermenistan içerisindeki Batı yanlılarına cesaret verdiğini belirten Perinçek, bu grupların yaklaşan seçimlerde iktidar olup Türkiye ve Azerbaycan’a karşı çizgide durmak istediklerini ifade etti:
“Paşinyan hükümetinin Dışişleri Bakanlığı, ABD’deki kendi büyükelçiliğinde 24 Nisan ile ilgili etkinliklere olabildiğince az katılım talimatı verdi, ilk defa. Ermenistan’ın kendisi asgari etkinlik düzenlerken Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkileri normalleştirmek adına, Biden çıkıp 24 Nisan konusunu alevlendirip Ermenistan çevresindeki Türkiye ve Azerbaycan düşmanı güçlere bir sinyal vermiş oluyor. Bu da Ermenistan’ı tekrardan kendi kucağına oturtmak ve 6’lı platformu akamete uğratmak, Ermenistan’ın bu bölgesel işbirliğine entegre olmasını engellemek için yapılmış oluyor. Türkiye, Rusya ve Azerbaycan işbirliği yaparak Batı’nın bütün müdahale olanaklarını kestiler. Aslında Astana sürecinin bir benzeri yaşandı. Şimdi ABD soykırım açıklamasıyla tekrardan Güney Kafkasya’ya girebilmenin ve söz sahibi olabilmenin olanaklarını yaratmak istedi.”
‘Türkiye’nin PKK/PYD’ye karşı vatan savaşının da soykırım olarak nitelendirilmek istendiğini görüyoruz’
Türkiye’nin bir asır önceki vatan savunmasının ‘soykırım’ olarak nitelendirildiğine işaret eden Perinçek “Bugün de Türkiye PKK/PYD’ye karşı vatan savaşı veriyor. Bu vatan savaşı emperyalist devletler tarafından bir soykırım olarak nitelendirilmek istendiğini görüyoruz. Bu bir yönü, Biden’ın açıklamasının diğer bir yönü ise, Amerika bu açıklamayla Ermenistan’a ‘yine bizim planlarımızda rol oyna, Türkiye’ye, Azerbaycan’a karşı tavır sergile’ diyor” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye ile Rusya’nın bütünsel bir strateji izlemeleri izlemeleri gerekiyor, Mustafa Kemaller her yerde emperyalist güçlere karşı duruş sergilediler’
Mustafa Kemal'in asıl tehdidin Batı emperyalizmi olduğunu gördüğünü ve sadece Türkiye’ye karşı değil, tüm çelişkilerinde durdurulması gerektiğinin anladıklarını söyleyen Perinçek “Bugün açısından da Türkiye ile Rusya’nın bütünsel bir strateji izlemeleri gerekiyor. Mustafa Kemaller emperyalist güçlerle Rusya arasında çelişkilerin hepsinde de anti emperyalist bir çizgi izliyorlar. Mesela, Kazım Karabekir Paşalar, Doğu Cephesi’nde radyodan Rus Kızıl Orduları’nın Leh Cephesi’ndeki zaferlerinin sonuçlarını bekliyorlar. Leh Cephesi’nde Türkiye savaşmıyor. Ama burada Kızıl Ordular zafer kazandığında bunu büyük bir mutluluklar karşılıyorlar ve bunu bütün birliklerine genelge olarak gönderiyorlar. Bu bir moral kaynağı ve strateji. Bu bugün açısından da önemli” diye konuştu.
‘Türkiye bugün Karadeniz ve Ukrayna’da Batı çizgisine yakın siyaset izliyor ama Kurtuluş Savaşı Leh Cephesi’nde bile Rusların mücadelesi desteklenerek kazanıldı’
Perinçek “Türkiye bugün Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Ege’de emperyalist güçlerle savaşıyor. ABD’nin desteklediği PKK/PYD ile savaşıyor, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu kuvvetler belli. ABD, İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri… Burada Türkiye anti emperyalist cephede. Ama Karadeniz, Ukrayna meselesinde bu çizgide bir siyaset izlemiyor. Burada Batı’nın çizgisine daha yakın siyaset izliyor. Ama Kurtuluş Savaşı nasıl başarıldı? Leh Cephesi’nde de Rusların anti emperyalist mücadelesi desteklenerek kazanıldı.
Orası da Türkiye’nin bir cephesi olarak görüldü. Bugün de Ukrayna, Karadeniz’deki cepheleşme sadece Rusya ile Batılı güçler arasında değil. Amerikalılar Karadeniz ve Ukrayna üzerinden Rusya’yı kuşatırken Türkiye’yi de kuşatmış oluyorlar. Kurtuluş Savaşı’nda da bu bakış açısı vardı. Bugün de aynı bütünsel stratejiye sahip olmak çok önemli. Bu da bütün cephelerde, çatışmalarda Amerika’nın attığı adım, kazanacağı her zafer aslında Türkiye’ye karşı da bir zafer olduğunu görmek lazım” diye sözlerine son verdi.