Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türkiye ve ABD’nin; Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Libya, Dağlık Karabağ, FETÖ ve S-400 konusu gibi birçok konuda karşı karşıya olmasının, Biden’ın bu açıklamayı yapmasının arkasında yatan etkenler olduğunu belirtti.
‘Uluslararası hukuk açısından baktığımızda soykırım demek mümkün değil’
“Bu sebeplerle birlikte değerlendirdiğimizde ABD’nin soykırım dememesi mümkün değildir” diyen Halaçoğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Biz, Türk Tarih Kurumu’nda çok ciddi araştırmalar yaptık. Amerikan arşivleri başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Milletler Cemiyeti, Rusya, İran arşivlerinin tümünü araştırmış bir kurumun başkanı olarak soykırımın yapılmadığı konusunda elimizin çok rahat olduğunu söyleyebilirim. 1922’de 1 milyon 200 bin Osmanlı Ermenisi’nin hayatta olduğu kayıtlarda var. Kaldı ki ABD ve İngiltere’nin o dönem hazırlanan raporunda belirtilen başka bir rakam daha var; Türkiye dışında yer alan Ermenilerin sayısı 817.873 olarak veriliyor. Ayrıca 100.000 civarında bir Ermeni’nin de Müslüman olduğunu ve bunların yukarıdaki rakama dahil olmadığı belirtildiği gibi, bir de eli silah tutacak olan kişi sayısı belli değil ve bunlar da bu sayının üzerine eklenebilir deniliyor. Dolayısıyla bir buçuk milyon ya da 600.000 kişiyi öldürme hareketi yok. Dolayısıyla uluslararası hukuk açısından baktığımızda soykırım demek mümkün değil.”
“Hükümet, ABD’ye tekrar sıcak bir şekilde yaklaşamaz”
“Biden’ın bu hareketiyle zaten çok iyi olmayan ilişkiler daha da kopacak” ifadelerini kullanan Halaçoğlu, Türkiye’nin ne gibi adımlar atması gerektiğini ise şöyle anlattı:
“Hükümet kamuoyunun desteğini alamadığı için artık ABD’ye tekrar sıcak bir şekilde yaklaşamaz. Bu açıdan baktığımızda hükümetin ne yapıp yapmayacağından daha öte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türk halkının bu işe nasıl bakacağı önemlidir. Kamuoyu eğer baskı yapmaya devam edecek olursa bu baskı sonucunda Türk hükümetlerinin artık ABD’ye yaklaşması mümkün olmaz. 14 Haziran’da NATO görüşme sözü verilmiş ama bizim Cumhurbaşkanımız oraya gittiğinde ABD Başkanı’nın herhangi bir sözüne inanmamalıdır. Biden, soykırım açıklaması ile ilgili ‘ben yanlış konuştum, özür diliyorum’ demeyecektir. Biden’ın açıklamasında ‘bunlar geçmişte oldu, bir daha olmasın diye bu açıklamayı yapıyorum’ demesi özrünün kabahatinden büyük olduğunu gösteriyor. O kadar tutarsız, öylesine kötü bir açıklama yaptı ki Biden, belki Amerikan tarihinde en kötü açıklamalardan biri olarak not edilmiştir. Zira yaptığı bu açıklama aynı zamanda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesinin 1. fıkrasına terstir. Bu fıkrada, ‘Suçlanan herhangi bir kimse, savunma hakkı tanınmadan ve mahkemelerce yargılanmadan suçla addedilemez. Masumdur’ deniliyor. Ermenilerin soykırıma uğradığına dair hiçbir mahkeme kararı olmadan, sadece parlamentoların bu kararı vermesi veya Biden’ın bunu söylemesi aslında nefret suçuna giriyor. Önyargıyla bir kişi veya bir toplum hakkında yapılacak suçlamalar nefrete giriyor. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Biden’ı, nefret suçundan mahkemeye vermesi gerektiğini düşünüyorum. ‘Devlet başkanları başka ülkelerin mahkemelerinde yargılanamaz’ diye bir hüküm var ama devlet başkanı olmak suç işlemeyi meşru kılmaz. Böylesine adi bir suçla birilerini suçlama hakkını kimseye vermez. Eğer hukukun üstünlüğü varsa böyle bir suçlamayı hangi devlet başkanı olursa olsun yapamaz. Eğer kendilerine çok güveniyorlarsa uluslararası mahkemeye, adalet divanına başvururlar, mahkemelerde herkes delillerini ortaya koyar ve savunma hakkı tanınmış olur. Mahkemenin sonucuna göre karar verilir. Ama bunu yapacak delilleri yok.”