CHP Rize İl Başkanı Saltuk Deniz, Çaykur’un 300 işçi alımı için açtığı ilana gelen 35 bin başvuruyu, alım sürecinde yapılan kuranın hile tartışmalarına konu olmasını ve Çaykur’un 2017’den sonraki sürecini RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında yorumladı.
Deniz, Çaykur’un 300 kişilik iş ilanına gelen 35 bin başvuru konusunda “Çaykur’da bu kadar başvurunun nedeni Türkiye’nin genel durumu, Adana’da da yapılan bir kura çekimine 40 binden fazla kişi katıldı. Bu Türkiye’nin işsizlikte gelmiş olduğu durumu gösterir. Her 4 gençten biri, belki her 2 gençten birinin işsiz olduğu, üniversite mezunlarının işsizlik oranlarının çok yüksek olduğu, pandemi dolayısıyla insanların sürekli işten çıkarıldığı ve işyerlerinin kapatıldığı bir ortamda 300 kişilik bir iş için 35 bin küsur insan başvurdu. Bu aslında Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu işsizlikle ilgili acı gerçeğin çok somut bir göstergesidir. Bu insanlar içerisinde hiç çalışmayan, işten çıkarılmış güvencesiz çalışan insanlar var. Şu an devletin kurumları özel sektörün içinde bulunduğu durum nedeniyle insanlar açısından sığınabilecekleri bir limana dönüşmüş. Bu sadece erkeklerin alımında bir kura çekimi oldu, çünkü beden işçiliği. Genel bir alım olduğu zaman çıkacak olan rakamın korkunçluğunu hep birlikte görmüş oluyoruz” dedi.
‘Çaykur’un işe alım kurası hakkında somut bir açıklamanın yapılması gerekiyor’
300 işçinin alımı için gerçekleşen kurada tartışmalara sebep olan görüntülerin kamuoyunu şüpheye düşürdüğünü söyleyen Deniz, somut bir açıklama yapılması gerektiğini “Noterliğin açıklaması; plaka şeklinde numaralar yapmışlar. Çeken arkadaş çektiği zaman iki tane plaka yapışmış geliyor. Bunları yerine bırakıyor. Daha önce mutabakata varmışlar, aynı anda iki taş çekilirse yerine gidecek diye, fakat tabii orada sağa sola bakmalar bir şüphenin oluşmasına yol açıyor ama dediğim gibi burada hiçbir şey olmamış da olabilir. Çok net bir şekilde noter ve İş-Kur tarafından açıklanması gerekiyor. Dört saatlik çekimde hemen hemen tek bir sahnede böyle bir şey var, şu ana kadar kamuya yansıyanlarda. Bu herkesin o anda canlı olarak izlediği bir program. Viral olmuş, bu konuda ciddi somut bir açıklamanın yapılması gerekiyor” diye belirtti.
‘Varlık Fonu’na geçtikten Çaykur sonra sürekli olarak bankalara borçlandırılmış’
Deniz, Çaykur’un yıllık zararlarının tartışma konusu olmasının sebebinin zararın boyutu olduğunu açıkladı:
“Aslında Çaykur genelde zarar eden bir kurum, 1992 yılından bu yana sadece 7 kere kar etmiş: 2003, 2004, 2005, 2006, 2014, 2015, 2016. Burada mesele 2017’de Varlık Fonu’na geçtikten sonra aşırı derecede zarar etmiş. 2016 yılında yanılmıyorsam, 82 trilyon kar eden kurum, 2017’de neredeyse bunun iki katı kadar bir zarar oluşturmuş. Bu neden kaynaklanıyor? Çünkü Varlık Fonu’na geçtikten Çaykur sonra sürekli olarak bankalara borçlandırılmış. AKP, Türkiye’yi nasıl kötü yönetiyorsa Çaykur’u da o şekilde kötü yönetmiş. 2008 yılında banka kredileri 324 trilyonken, 2019 yılında 3.4 katrilyona çıkmış. Bunun kredi maliyetleri de 400-500 trilyona çıkıyor. Ayrıca yönetimden, imalattan ve Çaykur’un pazar payının küçülmüş olmasından kaynaklanıyor. Çay pazarının yarısı Çaykur’un, üretilen çayın birçoğunu Çaykur alıyor ama pazar payınız daralmış. İstediğiniz zamanda istediğiniz fiyatla satamıyorsunuz ama temel neden birleşik zararlarınız 1.7 katrilyon.”
‘Ürettiğiniz her şeyi satabiliyorsunuz ama buna rağmen zararla karşılaşıyorsunuz’
Deniz “Cumhuriyet tarihinin tüm zararlarından on katı kadar zarar etmişsiniz. 1971 yılında kurulmuş olan Çaykur 2002 yılına kadar oluşan zararların on katı kadar 2002-2020 döneminde zarar etmişsiniz. Türkiye’de Çaykur ve özel sektörün üretmiş olduğu toplam çay miktarı 240-250 bin ama toplam talep bunun çok üstünde olduğunu biliyoruz. Ülkeye 20-25 bin bazen daha fazla yurtdışından ithal Seylan çayı getiriyorsunuz. Aslında ürettiğiniz her şeyi satabiliyorsunuz ama buna rağmen zararla karşılaşıyorsunuz. Yerli özel sektörü de kendilerini geçindiremeyecek boyuta getiriyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Özel sektörün Çaykur’un açıkladığı fiyatın altında alımını yasaklayan bir kanun teklifi önerdik, reddedildi’
Deniz, Çaykur’un mevcut sorunlarını çözme amacıyla yaptıkları çağrıları, şöyle anlattı:
“Ocak ayında ‘Gelin bu çayın sorunlarını hep beraber parti ayrımı gözetmeksizin Çaykur üreticileri, çalışan işçiler, esnaf yani bu işin tüm tarafları kimse konuşalım. Birlikte bir çözüm üretelim ve üretmiş olduğumuz çözümün muhatapları da çay üreticileri olsunlar yani bu çay üreticilerinin çözmüş olduğu bir soruna dönüşsün. Bir siyasi parti kendine manevra alanına dönüşmesin’ diye çağrı yaptık. Hiç kimse bu çağrımıza kulak asmadı. Çay kanunu için ‘Sonuçta çıkartmış olduğumuz kanun, hepimizin kanunu olsun. Sokaktaki adamın da kanunu olsun ama adı çay üreticilerinin kanunu olsun’ dedik. Tabii, ortada hiç kimse yok. İki gün önce Çaykur’un açıkladığı fiyatın altına özel sektörün alımını yasaklayan bir kanun teklifi önerdik. Bu önerimiz AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Çaykur’un geçen sene açıklamış olduğu fiyat 3.27 iken özel sektörün almış olduğu fiyat 1.7-1.8, yarı yarıya fark ediyor. Bunu aslında çok basit bir kanun değişikliğiyle çözebilirdik. Sayın Cumhurbaşkanı bir gecede İstanbul Sözleşmesini kaldırabiliyorsa bunu da yapabilirdi.”