Washington Post gazetesi, 3 Nisan'da, eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin ve 20 kişinin "ülkenin istikrarına tehdit olduğu gerekçesiyle" gözaltına alındığını yazdı. Ürdün Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ahmed el-Huneyti ise Prens Hamza'nın gözaltına alınmadığını ancak kendisinden ülkenin güvenliğine zarar verebilecek faaliyetlerini durdurmasının istendiğini açıkladı.
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi ise 4 Nisan'da yaptığı açıklamada, yürütülen soruşturma neticesinde, Prens Hamza'nın dış güçlerle ülkenin güvenliğini hedef alan birtakım faaliyetlere karıştığının ortaya çıktığını söyledi.
Peki, Ürdün’de neler oluyor? Darbe girişiminin arka planında ne var? 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı emekli Kurmay Albay Ünal Atabay ve Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Platformu (ODAP) Direktörü Ali Semin, Ürdün’deki gelişmeleri Sputnik için yorumladı.
‘Ürdün, Birinci Dünya Savaşı sonrası cetvelle çizilmiş bir ülke’
Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, “Ürdün uzun zamandır Ortadoğu’da sessizliğini koruyan ülkelerden biriydi” yorumunda bulunarak, “ABD’nin eski başkanı Donald Trump’ın, Ürdün’le çok fazla muhatap olmadığını görüyoruz. Fakat Joe Biden’ın iktidara gelişi ile birlikte Ortadoğu’da nasıl bir politika uygulayacağı merak konusu olurken bir anda görüyoruz ki Ürdün’de bir darbe girişimi oldu” dedi.
Kral Abdullah ile üvey kardeşi Prens Hamza’nın arasında önceden kalan bir çekişme olduğuna dikkat çeken Atabay, şunları söyledi:
“Bu girişime uzun zamandır hazırlandığı görülüyor. Ürdün, Birinci Dünya Savaşı sonrası cetvelle çizilmiş bir ülke. Suudi Arabistan’daki Haşimi ailesinin adeta oraya siparişle getirtilip oturtulduğu ve uluslararası anlamda da destek gören bir ülke. ABD ve Avrupa ülkelerinin birçoğu desteğini çeksin, iktidar ortadan kalkar. Ürdün, Suudi Arabistan için bir modeldir. Ürdün kraliyetinin çökmesi demek Suudi Arabistan kraliyetinin de büyük yara alması anlamına gelir. Bunu gören Suudi Arabistan oradaki bir değişime ve krize doğrudan müdahale eder. Bu olayda da muhtemelen Suudi Arabistan’ın etkisi de büyüktür.”
‘Amaç, iktidardan indirmek için değil sopa göstermek’
“Darbe girişiminin İsrail planı olduğunu ABD’nin de bu konuda bilgisi olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullanan Ünal Atabay, şunları ekledi:
“Darbe planının arka planında, İbrahim Anlaşması’nın ilerletilmek istenmesi var. İsrail ile Ürdün arasında 1994 yılında bir normalleşme anlaşması vardı ama bu kağıt üzerindeydi. İsrail ve Ürdün’ün arası çok da iyi değil. İbrahim Anlaşması ile İsrail’in Ürdün’le daha yakın işbirliği beklentisi vardı. Ama Kral 2. Abdullah yönetimi, İsrail’in beklentisini karşılamadı. Bunun için Kral Abdullah’a karşı bir darbe girişimi yapmak ve onu sıkıştırmak istediler. İktidardan indirmek için değil sopa göstermek için yapılan bir girişim. Bunun üzerinden İbrahim Anlaşması’nda isteklerini dikte edeceklerdir.”
“Batı Şeria’nın Ürdün topraklarına dahil edilmesi” planının devam ettiğini de söyleyen Atabay, “Böylelikle İsrail oradaki çıban başından kurtulmak istiyor. Bunu gerçekleştirmek isteyecekler. Ürdün’ün yüzde 70’i Filistinlidir. Batı Şeria’yı da buna eklemlediğiniz zaman yeni bir Filistin Devleti ortaya çıkıyor. Bu da İbrahim Anlaşması’nın bir parçasıdır” diye ekledi.
‘İki mesaj verilmek istendi’
ODAP Direktörü Ali Semin ise darbe girişimini, “Kraliyet ailesi içindeki bir anlaşmazlığın dışavurumu olarak” değerlendirdi.
Semin, “Darbe girişiminin arkasında İsrail ve BAE olduğu ve Kral Abdullah’a mesaj verilmek istendiği ifade ediliyor. Bu mesaj da Filistin konusunda çok aktif bir rol almaması ve Suriye’de Beşar Esad’la yakınlaşmamasına yönelik” dedi.
‘Ürdün, siyasi olarak istikrarlı bir ülkeydi’
Semin, Ürdün’ün demografik yapısı ve ekonomisine yönelik ise şunları söyledi:
“Ürdün’de 650 bin Suriyeli mülteci mevcut. Çok ciddi anlamda Filistin’den de göç aldı. 2020’nin resmi verilere göre 17 milyon 750 bin nüfuslu Ürdün’de, Filistinli nüfusun sayısı 10 milyon 750 bin. Ürdün’de yaşayanların yaklaşık 2 milyon 500 bini yerli Ürdünlü. Ciddi bir ekonomik kriz söz konusu. 2020 yılında işsizlik oranı yüzde 22,7. Bu senenin sonuna kadar bunun yüzde 24-27 bandına çıkacağı ifade ediliyor. Bütün gelişmelere baktığımızda bu girişimin önlenmesindeki en büyük sebeplerden biri de ekonomik krizin altından kalkılamayacağı şeklinde. Ürdün ekonomik anlamında istikrarsız ama siyasi olarak istikrarlı bir ülkeydi. Ürdün, Esad ile diyalog kanalları açtı çünkü bir milyona yakın Suriyeli mültecisi vardı. Bu diyalogla 350 bin Suriyeliyi geri gönderdi.”
“Ürdün, coğrafi olarak hem Filistin sorunu hem de bölgedeki gelişmeler açısından oradaki ABD üsleri açısından önemli bir ülke” diyen Semin, “ABD ile İngilizlerin bu darbede çok fazla parmaklarının olduğunu düşünmüyorum” diye de ekledi.