Farklı ülkelerin İran petrolünü alma olasılığını ve ABD yaptırımlarının İran ekonomisine etkisini değerlendiren Sözcü, bu konuda şunu söyledi:
“Şüphesiz İran dış ticaretini genişletmek için tüm fırsatlardan yararlanacak. İran Petrol Bakanlığı, petrol pazarındaki payını ve potansiyel alıcılarını ciddiye alıyor. Bu, petrol sorununun bir yönü. İkinci yönü, ABD’nin, yaptırım taktiklerini aşırı kötüye kullanarak uluslararası ekonomide sindirme ve boyun eğdirmeye başvurması, ABD dolarını uluslararası ticarete karşı kullanması. Ama bu durumda bile yaptırımları gederek daha yararsız hale geliyor. ABD’nin maksimum baskı politikası başarısız oldu”.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü’nün, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili rapora da değinen Hatibzade şu yorumda bulundu:
“ABD’nin bu tür durumlarda ne ölçüde müdahale etme hakkı var ve bunu hangi amaçlarla yapıyor? ABD’nin her zaman ve her konuda çifte standart politikası izlediği unutulmamalı. ABD hiçbir zaman başkalarının yararına hareket etmez. Her türlü sorunu dış politika aracına dönüştürüyorlar, ama bunu sadece onlara yarar sağlayacak ve uygun olan yerlerde yapıyorlar. Kendilerine fayda sağlamayacağını gördükleri bir konuyu hemen bırakıyorlar. Mesela son yıllarda ABD, İsrail yönetiminin Kudüs’te işlediği şiddete veya bazı bölgesel müttefiklerinin yasa dışı eylemlerine göz yumuyor. Bu yüzden kesinlikle ABD’den iyi niyet beklemiyoruz.”
Filistin’deki durumun, bölgenin en karmaşık ve zor sorunlardan biri olarak kaldığını dile getiren İranlı diplomat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz sadece Filistin’i tanıyoruz. Filistin, İslam dünyasının başlıca sorunu olmaya devam ediyor. Kudüs’teki işgalci İsrail rejimi bu sorunu, bazı tavizlerle, Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirerek veya casusluk ve keşif programlarıyla ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın Filistin, Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar başlıca sorun, İsrail ise bu bölgedeki tüm mevcut sorunların ana kaynağı olmaya devam ediyor. Bu nedenle İran’ın Filistin sorununun çözümüyle ilgili planını Birleşmiş Milletler’e sunduk ve tescil ettik. Planımız 4 maddeden oluşuyor, kendi geleceğini belirleme hakkı ve BM Antlaşması’na dayanıyor. Planımıza göre, istisnasız tüm Filistinli sığınmacılar, şu anda işgal altında olan kendi topraklarına dönmeli, Filistin topraklarının tüm yerli sakinlerinin katılımıyla referandum düzenlenmeli, halkın oy hakkına dayanan hükümet oluşturulmalı, ardından yerli olmayan Filistin sakinlerinin geleceği belirlenmeli. İran’ın görüşüne göre bu, Filistin halkının haklarını hayata geçirmenin tek yolu ve bu yol, halihazırda işgal altındaki topraklarda yaşananların tam tersi."
Hatibzade, “Ortadoğu bölgesindeki tüm sıkıntıların, sorunların, savaşların, çatışmaların ve kaosun ana kaynağı İsrail rejimi. Birçok ülke, topraklarının İsrail rejimi tarafından işgal edilmesi nedeniyle evlerini terk ederek komşu ülkelere göç eden Filistinli mültecilerin akınına maruz kalmaya devam ediyor” diye ekledi.
İran’ın, Körfez’in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme olasılığına değinen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
“İran, birçok Körfez ülkesiyle çok iyi ilişkilere sahip. İran’ın Umman, Kuveyt, Katar ile ilişkiler, net bir şekilde karşılıklı saygı temeli üzerine inşa edildi. BAE’nin başlıca ticaret ortaklarımızdan biri olması nedeniyle bu ülkeyle temelli bir ilişkimiz var. Bu bağların düzeyini iyileştirme yönünde etkili adımlar atıldı. Elbette BAE ile siyasi ilişkilerimizde iniş çıkışlar yaşadık, ama diğer yandan da ticari ve ekonomik bağlarımız daha da güçlü ve daha da iyi hale geliyor”.
Suudi Arabistan ile ilişkilerin çok farklı olduğunu kaydeden Hatibzade, “Maalesef iyi olduğunu söyleyemeyiz. Suudi Arabistan Krallığı birkaç yıldır düşmanlık yolunu seçmiş durumda, en fakir komşusu olan Yemen’e karşı savaş açtı, diğer komşusu Katar’ı ablukaya aldı. Suudi Arabistan yanlış olarak Amerikan silahı ve savaş olmadan barışın sağlanamayacağını, bölge ülkelerinin ise ona kucak açacağını düşünüyor” ifadesini kullandı.
“Katar’a gelince, bu ülkeyle çok saygılı ve yakın ilişkilerimiz var” diyen İranlı diplomat, “Katar her zaman imkanlarını, bölge ülkeleri arasındaki ihtilaflarda arabuluculuk görevi için kullanmaya çalıştı ve söz konusu olan sadece İran değil. Bu nedenle Katarlı dostlarımızın çabalarını ve iyi niyetlerini her zaman memnuniyetle karşılıyoruz” diye ekledi.
ABD Ulusal İstihbaratı’nın, İran’ın ABD’deki başkanlık seçimlerini etkileme çabalarıyla ilgili raporunu da değerlendiren Hatibzade, bu konuda şunu dedi:
“Bu tür suçlamaların en güvenilmez ve yalancı kaynağı CIA. Biz, CIA’nin tarihinin en büyük darbesini planladığı bir ülkede yaşıyoruz. Ve bu, ülkemizin ve bölgemizin geleceğini değiştirdi. Onlar sürekli farklı darbelerde yer alıyor, bölge ülkelerin seçimlerine karışıyor ve aynı zamanda bu tür eylemlerden diğer ülkeleri suçluyor. ABD’nin iç politikası ilgimizi çekmiyor ki onunla bir işimiz olsun."