Kovid-19 pandemisiyle geçen bir yılda aşıların devreye girmesi ve kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılmasıyla yaza hazırlıklar da başladı. Küresel çapta turizm ve havacılık sektörü ağır bir krizden çıkabilecek mi soruları gündemin en baş sıralarında yer alıyor. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu turizm sektörünün öne çıktığı ülkeler yaza daha bir kaygıyla hazırlanıyor. Diğer yandan yine özellikle AB ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke 'aşı pasaportlarını' devreye sokmaya hazırlanması, kimi aşıların henüz onay almadığı bir ortamda tartışma yaratıyor.
Pandemide aşı ayrımcılığı, ufukta görünen dijital pasaportlar ve turizm ve ulaştırma sektöründeki gelişmeleri eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel ile konuştuk.
'Özellikle büyük tesisler için kolay olmayacak'
Bahattin Yücel, Doğu Akdeniz'in en önemli turizm merkezi olan Antalya'nın Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği'nin (AKTOB) her yıl uluslararası tur operatörlerinin en üst düzey temsilcilerinin de katıldığı toplantıya ev sahipliği yaptığını belirtirken, bu yıl bunun online yapılmak zorunda kalındığını aktardı. Turizm sektörü için büyük önem taşıyan sivil havacılık sektörünün geçen sene 100 milyar dolar zarar yaptığını belirten Yücel, Kovid-19 krizi yüzünden geleceğin de belirsiz olduğunu vurguladı. Yücel, uzun karantina sürelerinin geçen sene seyahatlerde yarattığı sıkıntılara dikkat çekerken, özellikle büyük turizm tesislerinin sorunlar yaşayacağı görüşünde. Yücel, Türkiye’nin 2021’deki turizm hedefine ulaşmasının çok mümkün olmadığını dile getirdi:
“Antalya’daki AKTOB toplantısı, Türkiye’de son genel katılımı olan toplantıydı. Uluslararası bir toplantıdır, her sene tekrarlanır. O günden bugüne kadar iki toplantı geldi. İkisi de online yapılmak zorunda kaldı. Bu zaten durumu gösteriyor. Dünyada özellikle Türkiye’de en güçlü olan yabancı tur operatörlerinin geldiği bir toplantıydı. Havayolu ve bankacıların yani sektörle ilişkili olan ve doğrudan sektörde olan kuruluşların en üst düzey temsilcilerinin katıldığı bir toplantıydı. Antalya, kapasite ve talep olarak Avrupa’da da özellikle Doğu Akdeniz’in en önemli turizm merkezidir. Dünyada sivil havacılıkta kullanılan 25 bin 500 adet uçak var. Bunlar orta ve büyük gövdeli uçaklar. Bizim gördüğümüz bütün hava trafiğini bunlar gerçekleştirirler. 2020’deki zararları 100 milyar euroydu. Sektör toplamda 1.1 trilyon dolar gelir kaybına uğradı. Bütün bunlar çok ciddi rakamlar. Bunlardan 15 bini şu anda Amerika’da ve bir miktarı da Ürdün’deki çöllerde bekletiliyorlar. Orada iklim koşulları bekletmek için uygun, nem yok. Yalnız biz bunları henüz daha trafiğe almadık. Önümüzdeki nisan ayı için bir yarısının en azından trafiğe tekrar katılması öngörülüyordu. Ama şu anda onu da gösteren bir gelişme yok. Bir kere talep düştü. Bir, hastalık korkusundan düştü. İnsanlar kendi kontrol edebilecekleri, kendi denetimlerinde olacak hijyenik koşullardan emin olmak istiyorlar. Büyük tesislerde özellikle bu o kadar kolay değil. Son dönemde hem gemilerde hem uçaklarda seyahat sırasında bu virüsün bulaştığına ilişkin birtakım duyumlar var. En düşüğü bir haftalık, üç haftalık karantina süreleri var. Bu da işi iyice çıkmaz hale getirdi. Şu anda gelişmiş ekonomiler bile zorlanırken kendi yurttaşlarına kapanma kararlarıyla ilgili yaptıkları yardımlar nedeniyle, bizim gibi turist almak ve ekonomisinin bu konuda dayanak noktalarından biri olan bu sektörde beklentileri maalesef 2021’de de gerçekleşmeyecek gibi. Her ne kadar yöneticilerimiz tam tersine bir tablo çiziyor olsalar da şu ana kadar dünyadaki durum bu.”
'Avrupa aşı pasaportunu turizm gelirlerinin birlik üyesi ülkelerde kalması için de tercih ediyor’
Yücel'e göre Avrupalılar pandemi döneminde turizm açısından talep ve tüketici azalmasından kaynaklı olarak bu sektör gelirlerinin Avrupa Birliği içerisinde kalmasını istiyor. Özellikle İtalya ve İspanya'nın salgında zor duruma düştüğünü vurgulayan Yücel, aşı pasaportunun bu sebeplerle öne çıkartıldığını kaydetti. Yücel, Yunanistan'ın da aşı pasaportu meselesini yükseltmesinde en büyük rakibinin Türkiye olmasının etkili olduğunu vurguladı. Avrupalıların yakın çevrelerindeki tatil beldelerini tercih edeceği öngörüsünde bulunan Yücel, Türkiye'nin de yakın çevresindeki komşuları ve başta Rusya olmak üzere bir yapılanmaya gidebileceğini belirtti:
“Tüketici ya da talep azaldığı için çok basit bir deyimle para Avrupa Birliği içinde kalsın istiyorlar. Burada Yunanistan ‘farklı bir pazarlama taktiği’ deniyor. Çünkü İtalya ve İspanya salgın sırasında çok zor duruma düştüler. Başlangıçta ciddiye almadılar, çok kayıplar verdiler, sağlık sistemleri sarsıldı. Bu ülkelerle ilgili olarak soru işaretleri var. Geçtiğimiz yıl biraz serbest bırakıldığı dönemde bile İngilizlerin en fazla başvurdukları, gittikleri yer İspanya idi. Onlar bize döndüler, gitmediler oraya. İspanya’nın çok büyük bir kaybı oldu. Yunanistan aşı pasaportu gibi bir uygulama ile AB’nin onay vermiş olduğu aşıları olanların Avrupa Birliği topluluğunun içinde hareket etmelerini istiyor. Hem gidilen ülkedeki aşılar uygulanmış olacak hem de o ülkeye giden turistler aşılandıklarına ilişkin belge gösterecekler. Buna aşı pasaportu deniyor. PCR testleri yapılmış, negatif çıkmış, aşı olmuş insanların pasaport bilgilerini de birleştiriyorlar, optik okuyucularla gümrüklerden kolaylıkla geçer deniyor. Bu aslında bir kontrol mekanizması. Bu bölgede en güçlü rakip biziz turizmde. Bizim gardımızı düşürmek istiyor. Rus aşısına karşı çıkıyorlar. Rusya’dan da bir talep bekliyor Yunanistan. Bize gelen turist profili orta ve alt gelir grubundan onlar çok ciddi gelir kayıplarına uğradılar. Salgın öncesinde olduğu gibi aynı şekilde gelirlerine kavuşup da birkaç kez üst üste kendi ülkeleri dışında, örneğin gidip Türkiye’de tatil yapabilecek bütçeye sahip olacaklarını sanmıyorum. Bu konuda da bir eksikliğimiz var. Azalan talep nedeniyle uçak maliyetleri de çok artıyor. Bu artan maliyetler yüzünden bu iş zorlaşacak. İnsanlar belli bir süre yakın yerlere gidecekler belli bir süre. Salgın geçtikten sonra da. Almanya’da geçtiğimiz yıl İtalya uzun aradan sonra tekrar gidilen bir numaralı ülke konumuna geldi. Fakat bir araştırmada Almanların yüzde 87’sinin kendi araçlarıyla birazının da trenle seyahat ettiğini, uçak talebinin neredeyse sıfıra indiğini gösteriyor. Bu da yakın çevre seyahatlerini arttırabilir. Türkiye de bu yüzden kendi yakın çevresindeki komşularından gelebilecek olan başta Rusya olmak üzere bir yapılanmaya gidebilir.”
‘Yunanistan Rus turist talebini kaybettiği için Sputnik V aşısını Avrupa’daki aşılarla eşit düzeyde değerlendirme kararı aldı’
Yücel, Yunanistan’ın Sputnik V aşısını Avrupa’daki aşılarla eşit düzeyde değerlendirme kararının ülkenin Rus turist talebini kaybettiğini için verildiğini söyledi. Turizm çalışanlarının aşılama sürecinde öncelikli konumda olması gerektiğine işaret eden Yücel'e göre, Türkiye’deki asıl sorunu aşıyı getirmemiş olması. Yücel, ‘Açıyoruz kapılarımızı, biz kimseden aşı kartı da istemeyeceğiz’ yaklaşımının düş kırıklığına yol açacağını dile getirdi:
“Rus talebini kaybetti. O talebi kaybetmek Yunanistan’ın işine gelmedi. Sağlık, bilim, insan hayatı bu tür tartışmaların dışında tutulması gereken konular. Ama Yunanistan bunu yapıyor, bizde de yapılıyor aynı şey. Biraz geç kaldılar, daha önce de önerildi. Ben de kişisel olarak önermiştim, turizm sektöründe çalışanların öncelikli aşılanması gerektiğine ilişkin. Özellikle burada belli pilot bölgeler çekilebilirdi; Antalya çevresi. Antalya’nın havaalanı ve kapasitesi son derece elverişli. Bu yapılmadı. Şimdi öncelikliler listesine almışlar. Türkiye’nin asıl derdi aşıyı getirmemiş olması. Aşı yeterli ölçüde olsaydı ve bize başlangıçta ilan edildiği biçimde uygulamış olsalardı, insanlar şimdi ikinci aşılarını da olmuşlardı. 55 milyon insanı aşıladığımız zaman zaten salgın hızı duruyordu. Bu yapılmadı. Bu yapılmadığı gibi bir de kapatmayı yapmadık. İki hafta kapansaydık, çok daha makul sonuçlar alacaktık hastalığa karşı, bu da olmadı. Yani bir kötü yönetim söz konusu. Bu tehlikeden uzaklaşmak lazım. Geçen gün bakan da açıkladı. 200 gemi İstanbul’a yanaşacak, Galataport’a. ‘Tekrar bekliyoruz, açıyoruz kapılarımızı, biz kimseden aşı kartı da istemeyeceğiz’ gibi yaklaşımlar turist getirmez. İçerideki birtakım beklentileri belki belli bir süreliğine canlandırır. Ama sonunda düş kırıklığına yol açar. Ona dikkat etmesi lazım Türkiye’yi yönetenlerin. Bazen toplu yerlere giriş çıkışlarda ciddi anlamda HES kontrolü yapılıyor. İnsanlar ısı ölçüyorlar. O konuda çok ciddi. Bu biraz daha dijitalize edilip tek merkezden kontrol edilebilir hale getirilir. Türkiye’nin bu gücü var, bunu yapabilirdi. Aşılamayı takip ettiği birtakım yazılımlarla bunu gerçekleştirebilirlerdi, yapmadılar. Ondan çok işletmelerin bu işle ilgili gerçekten ciddiye alarak hijyenik koşulları sağlayabilecek biçimde donanmaları ve desteklenmeleri lazım. Yani çalışan personellerin aşılanması, hazırlık yaptıkları yerlerin, insanların temas ettikleri yerde çalışanlar dahil hijyenik kontrollerin, virüsü önleyecek önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu biraz maliyetli bir iş. Ama belediyeler üzerinden Türkiye’nin çok geniş kadroları var. Bunları eğiterek yapabilirler, insanları uyarabilirler. Onun tersine her gün muhalefet de iktidar da kahvehaneler açılsın, öbür taraf kapansın diyerek anlık polemiğe gidiyor. Burada toplu bilinçlendirme yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.”