Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Türkiye'de 70'li, 80'li kuşağı çok etkileyen, bugün de hala etkisini sürdüren 'Tutunamayanlar' romanının yazarı Oğuz Atay'ın 13 Aralık 1977'de hayatını kaybettiğini hatırlattı.
O geceye ait bir olayın Türk edebiyat çevrelerinin hala çok konuştuğu bir sır olarak kaldığını belirten Özkök, 'En ünlü edebiyat güncesini o gün ölü evinden kim aldı' başlığıyla yayımlanan yazısında tam anlamıyla bir 'Upper (Yukarı) Cihangir dedektifliği' yapacağını söyledi.
"Yıllardır gizli kalmış bu olay, dün Hürriyet’in kültür yazarı İhsan Yılmaz’ın yazısı ile yine Cihangir gündemine oturdu. O da Sefa Kaplan’ın yeni kitabından almış. Sefa Kaplan, Oğuz Atay’la ilgili yeni bir kitap yazmış, o olay orada anlatılıyormuş" ifadesini kullanan Özkök, şunları kaydetti:
"İhsan biraz temkinli yazmış. Ben olayı ondan alıp tam anlamıyla bir 'Upper Cihangir seviyeli magazinine' çevireceğim. Tabii özel uzmanlık alanım olan 'olay yeri inceleme' bilgilerimi de katarak.
1) Yeniköy'de banyodan ses gelmeyince ne oldu?
Olay bir 'Upper Cihangir' olayı ama olay mahalli Yeniköy....
13 Aralık 1977...
Oğuz Atay uzun süredir beynindeki bir tümörle yaşıyordu.
O gece bazı arkadaşları ile birlikte Yeniköy’deki evindeydi.
Bir ara banyoya gitti.
Uzun süre dönmeyince arkadaşları merak edip banyonun kapısını çaldı.
Ses gelmeyince kilidi kırıp içeri girdiler.
Türk edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Oğuz Atay yerde cansız yatıyordu.
2) Salondaki sehpanın üzerinde duran kahverengi dosya
O gece evinde kimler vardı tam bilemiyoruz.
Ama şunu biliyoruz. Onu evinde sık sık ziyaret eden bazı genç hayranları vardı.
Bunlardan özellikle üçü dikkati çekmektedir.
Engin Ardıç, Barlas Özarıkça ve Ayhan Aktar...
Bu isimler şundan önemli...
O gece evde kahverengi kaplı bir dosya vardır.
Kimine göre salondaki sehpanın üzerinde, kimine göre ise çalışma masasının üzerinde durmaktadır.
O günlerde Oğuz Atay’ın güncesini yazdığı söylentileri dolaşmaktadır.
Tabii herkes bu gizemli yazarın mahrem dünyasını merak etmektedir.
Ama Cihangir ahalisinin kültür ve sanat insanlarının asıl merak ettiği şey, güncede kimlerin ismi geçmektedir...
Eve girip çıkanların söylediğine göre, o günce işte o kahve renkli dosyanın içindedir.
Ve Oğuz Atay’ın öldüğü gece o kahverengi dosya kaybolur.
3) Balkona tırmanan esrarengiz kişi kimdi
O dosyayı kim almıştı?
O gece evde bulunanlardan biri mi, yoksa bir başkası mı?
Aynı günlerde Upper Cihangir sokaklarında şu dedikodu da dolaşmaya başlar:
Atay’ın ölümünden sonra teşhis edilemeyen biri evin balkonuna tırmanıp içeri girmiş ve dosyayı almıştı.
Daha iyi niyetli yorumlar da vardı.
Yakın çevredeki hayranlardan biri, bu güncenin başka ellere geçip kaybolmasını önlemek için almıştı.
Kimdi öyleyse bu “İyi niyetli Arsen Lüpen”...
Kayıp günlük 7 yıl sonra ortaya çıktı...
4) Kayıp dosya yedi yıl sonra ortaya çıkıyor
Herkesin merak ettiği günce Gürsel Göncü’nün elindeydi. Göncü bu sırrını önce ünlü çevirmen ve yazar Cevat Çapan’a açtı.
Belki de onun tavsiyesi ile günceyi o günlerde Milliyet gazetesinde çalışmakta olan Enis Batur ve Ömer Madra’ya götürmüştü.
1977 yılında ölüm gecesi Yeniköy’deki evden esrarengiz şekilde kaybolan günce 1984 yılında Milliyet gazetesinde dizi olarak yayınlanacaktı.
Enis Batur ve Ömer Madra daha sonra günceyi Murat Belge’ye götürecek ve o da 1987 yılında, İletişim Yayınları’ndan yayınlayacaktı.
Günce artık biliniyor.
Ama o gece o kahverengi kaplı dosyayı ölü evinden alan kimdi? Yedi yıl sonra günceyi Milliyet gazetesine götüren Gürsel Göncü’ye kim vermişti?
Bunlar hâlâ sır.
O nedenle Sefa Kaplan’ın kitabını merakla bekliyorum.
Kitabı beklerken de ölüm evinde başlayan ve bir Agatha Christie romanı haline dönüşen bu Upper Cihangir thriller’ının kahramanlarının kim olduğuna bir bakalım.
Kimdir bu sırrın 'olağan şüphelileri' ve bugün ne yapmaktadırlar...
5) O gece evde olduğu sanılan olağan şüpheliler
Engin Ardıç: Gazeteci ve yazar. Cumhuriyet, Politika, Dünya, Star gazetelerinde çalışmış. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde okumuş. Bu arada Playmen dergisinde de yazmış. Şimdi Sabah gazetesinde yazıyor ve iktidarın en hızlı kalemşoru.
Barlas Özarıkça: Kütüphaneci, roman yazarı ve gazeteci. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı. Varlık dergisinde “Seks Aşkı Öper” ve “Ayna Giyinen Şişko” başlıklı denemeleri yayınlandı.
Ayhan Aktar: Profesör, yazar ve gazeteci. Boğaziçi mezunu, ünlü sosyolog Prof. Mübeccel Kıray’ın asistanıydı. Taraf gazetesinde yazıları yayınlandı. Halen Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.
6) 7 yıl sonra kahverengi dosyayı getiren adam
Gürsel Göncü: Kaybolan günceyi 7 yıl sonra Enis Batur’a o götürdü. Cumhuriyet gazetesi ve Aktüel dergisinde sayfa sekreterliği yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinde yazıişleri müdürü olarak çalıştı. Gezi olayları üzerine yazdığı yazıların sansürlenmesi üzerine NTV Tarih dergisinden ayrıldı. Dönemin liberal diye bilinen yazarlarından biri.
7) 7 yıl sonra dosyayı gören iki Ankaralı entelektüel
Enis Batur: 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’dan İstanbul’a göç eden Türkiye’nin “yeni felsefe” ekibinden. Türk entelektüel dünyasının en tanınmış şair ve denemecilerinden. 1970’lerin en ünlü kültür ve felsefe dergisi olan Yazı’yı çıkardı. Daha sonra Gergedan dergisinin editörlüğünü yaptı. Cumhuriyet gazetesinde yazıları yayınlandı. Yapı Kredi Yayınları’nı yönetiyordu ve şimdi de Kırmızıkedi Yayınları’nın başında.
Ömer Madra: O da Ankara kökenli yazar, akademisyen, gazeteci... Ama herkes onu Cihangir’in TRT’si olarak bilinen Açık Radyo’nun kurucusu olarak tanıyor. Büyük bir iklim aktivisti. Yeni Binyıl gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Bu arada Engin Ardıç’ın Playmen geçmişi gibi onun da bir Playboy dergisinde yazarlık mazisi var.
8) Dosya eski solcu yeni liberal ekibe geçiyor
Murat Belge: Oğuz Atay’ın ölümünden 10 yıl sonra günceyi basan İletişim Yayınları’nda ön planda görünen isim. Demokrat Partili bir milletvekilinin oğlu. Ama sonradan Türk sol tarihinin en önemli teorisyenlerinden biri oldu. Türk solunun ilk Althusser’cisi. Ünlü Birikim dergisinin gayriresmi başyazarı. Cumhuriyet ve Taraf gazetelerinin yazarı. Şimdi T24’te yazıyor.
Osman Kavala: Bir de bu olayda hiç adı geçmeyen biri var. Osman Kavala. Türkiye’nin en zengin ailelerinden birinin oğlu. Ama bütün hayatını ve servetini Türkiye’de demokrasinin ve insan haklarının gelişmesine vakfetmiş. 1987 yılında Oğuz Atay’ın güncesini basan İletişim Yayınları’nın gizli finansörü de o. Halen cezaevinde.