"İnsanı Ararken - Doğan Cüceloğlu" kitabını yazan Canan Dila’nın anlattıklarından satırbaşları şöyle:
- Doğan bey düşünüp, gelişmesini devam ettiren, sürekli öğrenen ve öğrenmekten hiç vazgeçmeyen bir insandı. Silifke'de zor bir hayata başlangıç. 11 çocuğun en küçüğü. Kendi yolunu kendisi çizmiş. Annesini erken kaybetmiş. Kendi kendinin öğretmeni olmuş. Çalışmaları Amerika'ya kadar uzanıyor, Amerika'daki doktora eğitimi ve sonrasında Amerika üniversitelerindeki hocalığı ama daha sonra öğrendiğini aktarmak üzere kendi ülkesine dönüyor. Benim Doğan beyde gördüğüm, dünyanın neresinde olursa olsun ayaklarının altındaki toprak, hep Silifke'nin o mukaddem mahallesinin toprağıydı.
'Sürekli öğrenir vaziyetteydi'
- Doğan beyin o samimiyeti, içtenliği, ünvanlarının arkasına sığınmadan konuşması, bilgeliği, sürekli öğrenir vaziyette olması, kendi alanında mükemmel bir bilim insanı olması ama o öğrendiklerini kendi insanına anlatmanın çok içerden bir gözle buranın has evladı olarak aktarması paha biçilemez diye düşünüyorum. Çok az insana nasip kan bir şey karşılığını bulması anlamında yani aktardığı zaman bunu insanlara aktarmanın yolunu arayıp bulduğu zaman, işlediğiniz konu ne olursa olsun karşıya aktarmanın bir yolu var ve o yol nasıl oluru düşünmüş bir beyindi ve aktarabildi.
'Beni en çok etkileyen...'
- Doğan bey, çalışmasının karşılık bulduğunu görüyordu. Dokunduğu hayatlarda dönüşümler yarattı. O dönüşümlerin tanığı oldum ben o süreçte ve beni en çok etkileyen o oldu. Çalışma sırasında seminerlerine de gittim. İstanbul, Van, Bursa ve bütün seminerleri hınca hınç dolu. Bin kişilik bir düğün salonunda seminer veriyordu. Bin kişi daha içeri girmeye çabalıyordu. Bu herkese nasip olacak bir şey değil.
'Ürkek, boz benizli annesiz bir çocuk'
- Göz yaşları içinde koşup gelen, elini sıkan, 'çocuğumun hayatı kurtuldu sizin sayenizde' diyenler çok önemli. Bir rol model oldu. Bilim dalında öğrendiğini kendine saklamayıp, sadece akademik literatürle o literatürün diliyle sınırlı kalmayıp bunu göze alıp o bilgiyi yayma konusunda incelenmesi ve örnek alınması gereken bir rol model olduğunu düşünüyorum. Kendini tanımlarken boz benizli, ürkek bakışlı, annesi olmayan bir çocuk diye tanımlamıştı. Herkesi memnun edebilecek tarzda davran ki arkanda kimsen yok gibi geliştirmiş ama geliştirdiğinin farkına çok uzun yıllar sonra bir psikolog gözüyle kendine baktığında bu davranışının nedeni buymuş diye. Hep sorgulayan, geriye dönüp bakan sürekli tavrı böyleydi.
'Anlamaya çalışıyorum derdi'
- Gündelik hayat içerisinde, bakışında yargılayan bir yanı yoktu. Onca yıl onu öfkeli, yargılar, yakınır gibi hiç görmedim. 'Ben sadece neden diye bakıyorum, anlamaya çabalıyorum, arkasında ne var diye görmeye çabalıyorum' diyordu. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, çok insan odaklıydı. Karşısındakiyle insan odaklı bir yerden konuşunca, herkesi kucaklıyordu.