Uzun süredir siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü Yemen'de Husiler, Eylül 2014'ten bu yana başkent Sana dâhil olmak üzere bazı bölgelerin denetimini elinde bulunduruyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap koalisyonu güçleri ise Mart 2015'ten bu yana Husilere karşı ‘Yemen hükümetine’ askeri ve ekonomik destek veriyor.
Biden’ın başkanlığındaki ABD’nin ilk icraatlarından biri de Yemen’deki Husileri yabancı terör örgütleri listesinden çıkarmak oldu. ABD'nin politikasının, Yemen'e insani yardımları engellememesi için Husilere yönelik böyle bir adım attıklarını kaydeden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, tarafların diyaloğa başlamasını beklediklerini belirtti.
Bu adımın, ABD’nin Donald Trump döneminde çekildiği İran’la nükleer anlaşmaya yeniden dönmesinin gündemde olduğu döneme denk gelmesi dikkat çekiyor.
‘Husilerin terör örgütü listesinden çıkarılması Tahran’a jest’
Sputnik’e değerlendirmelerde bulunan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal’a göre Biden, İran politikasında, eski Başkan Barack Obama’nın kaldığı yerden devam edecek gibi görünüyor. Uysal, ‘İran destekli’ Husilerin terör örgütü listesinden çıkarılmasıyla da Tahran’a jest yapıldığını düşünüyor.
İran’ın ise ABD’nin sınırlarını test etmek istediğini savunan Prof. Dr. Uysal, şunları söylüyor:
“Önceki gece Erbil Havalimanı saldırısında ABD’yi hedef alan füze atışlarının da İran bağlantılı milisler tarafından yapılmış olması muhtemel. Bu durum, ABD'yi de hedef aldığı şeklinde görülebilir. Biden da kendi şartlarında İran’ı masaya oturtmak istiyor. İran ise ABD’nin şartlarını hemen yerine getiremez. Bu konuda ABD’yi anlaşma için zorlamak istiyor. Trump yaptırımlarından çok yıpranan İran, ambargodan direkt vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor. ABD de bir şey almadan vermek istemiyor. Husilerin terör listesinden çıkarılması bu açıdan jest ama İran’ı çok rahatlatacak bir şey değil. İran daha fazlasını istiyor.”
‘ABD ağırlığını koyarsa çözüme yönelik gelişmeler de olabilir’
ABD’de iktidardaki Demokratlarda, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’a karşı “ciddi bir antipati” olduğunu savunan Uysal, İran’la yürütülen bu sürecin Riyad’a yönelik ciddi bir olumsuz mesaj taşıdığını ekliyor.
Yemen’de yıllardır süregelen savaş, binlerce kişinin ölmesine veya sakat kalmasına yol açtı. Peki, ABD’nin bu adımı krizi çözer mi?
ABD’nin genellikle krizleri çözmediğini sadece dondurduğunu ifade eden Uysal, “ABD ağırlığını koyarsa çözüme yönelik gelişmeler de olabilir” notunu düşüyor.
Son dönemde hem İran hem de Suudi Arabistan tarafının çözüme yönelik olarak istekli olduğunun altını çizen Uysal, anlaşma için ABD veya Rusya gibi güçlü bir devletin arabuluculuğuna ihtiyaç olduğunu da kaydediyor.
‘Arap koalisyonu içinde ciddi fikir ayrılıkları var’
İran konusunda çalışmaları ile bilinen gazeteci Ramazan Bursa da Biden yönetiminin Yemen’de “ucu açık ve sonucu olmayacak bir savaşı bitirmek” için masa kurmak istediğini belirtiyor. Masanın diğer ucunda da Husiler olacağı için ABD’nin, grubu terör örgütü listesinden çıkardığını savunuyor.
Arap koalisyonu içinde ciddi fikir ayrılıkları olduğuna dikkat çeken Bursa, şöyle devam ediyor:
“Suudi Arabistan, Yemen’de kendi kontrolünde bir hükümet kurmayı amaçlarken Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Yemen’i Kuzey ve Güney Yemen olarak ikiye bölmeyi amaçlıyor. Kuzey Yemen’de Suudi Arabistan kontrolünde bir hükümet kurulması, Aden merkezli Güney Yemen’de ise kendi kontrolünde bir hükümet kurulmasını öngörüyor. Son dönemde de iki ülkenin desteklediği gruplar arasında ciddi çatışmalar oldu.”
‘İsrail, Husilerin iktidarda olmasını istemez’
Biden yönetiminin Muhammed Bin Selman’ı istemediği konusunda Prof. Dr. Uysal ile hemfikir olan Bursa, “Husiler’in terör listesinden çıkarılması İran’a yönelik olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir” diye ekliyor.
Bu gelişmeler, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli müttefiki İsrail’in tavrının da merak edilmesine neden oluyor. Bursa, bu konuda, “İsrail, elbette Husilerin iktidarda olmasını istemez. Dolayısıyla ABD, İsrail’e önümüzdeki dönemde Husilerin yönetimde etkin olmayacağı yönünde bir garanti verirse İsrail bu politikaya ciddi bir şekilde karşı durmaz. Zira İsrail’in kendi içinde de ciddi politik sıkıntılar var” yorumunda bulunuyor.