Güney Asya ülkesi Myanmar'da ordu kasım ayındaki seçimlere hile karıştığı iddialarıyla iktidardaki Ulusal Demokrasi Birliği hükümetini devirdi. 1990'lardan bu yana sivil itaatsizlik eylemleriyle tanınan, ülkenin fiili 'lideri' konumundaki kadın lider Aung San Suu Çii ile Devlet Başkanı Win Myint gözaltına alınırken, ülkenin bir yılın ardından seçime taşınacağı vaatleri ortaya atıldı. Myanmar'ın pek çok kentinde cunta yönetimine karşı eylemler başladı.
ABD'nin başını çektiği Batı bloğu darbeyi kınarken, Myanmar'daki etkisi büyük olan Çin, taraflara sorunlarını 'anayasal çerçevede çözme' çağrısı yaptı. Pekin yönetiminin Kadın lider Aung San Suu Çii'yle de iyi ilişkileri bulunuyor. Diğer yandan sivil itaatsizlik eylemleri nedeniyle 1991'de Nobel Barış Ödülü almış olan kadın lider, karmaşık etnik yapıdaki ülkesinde Rohinyalı Müslümanlarla ilgili son yıllarda ortaya atılan iddialar yüzünden yine Batı tarafından 'soykırımla' suçlanmıştı.
Myanmar’da gerçekleşen darbe, Aung San Suu Çii’nin Batı ile sancılı ilişkilerini ve Çin ile ABD’nin Hint Pasifik bölgesindeki rekabetini Dumlupınar Üniversitesi’nden Asya politikaları uzmanı Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.
‘Myanmar için darbeler değil, demokrasi alışılagelmemiş bir durum’
Adıbelli’ye göre, Myanmar karman çorman bir siyasi yaşama sahip ve aynı zamanda darbeler ve askeri yönetim ülkenin politik yaşamında alışılagelmiş bir durum. Myanmar için farklı olanın demokrasi olduğunu söyleyen Adıbelli, ülkede olan darbenin sebebinin ordunun desteklediği partinin Kasım’da yapılan seçimlerde istenen oyu alamaması olduğunu ifade etti. Myanmar’da darbeden daha önemli olan şeyin ülkenin jeopolitik konumu olduğunu vurgulayan Adıbelli, ülkenin konumu sebebiyle Hint Okyanusu’nda kontrol sağlayabileceğini belirtti:
“Myanmar farklı isimlerle tarih boyunca adlandırıldı. İngiliz sömürgesiyken Burma’ydı. Aslında bilinen ismi bu dünyada. 1989’da Myanmar’a döndürüldü. Fransızlar Hindiçin bölgesinde bir zaman sömürge bağlı gücü oldukları için onlar da Birmanya demişler. Birmanya ismi de kullanıldı. Dolayısıyla böyle bir karman çorman isim olayı var. Aslında siyasi yaşamı da böyle Myanmar’ın. Darbe ve özellikle askeri yönetim vs. Myanmar’da gündelik hayatta ve politik yaşamda alışagelmiş bir durum aslında. Yabancı olan ve aşılmamış olan Myanmar için demokrasi. Başından itibaren hep askeri yönetimlerle, cuntayla yani darbelerle anılmış, öyle gelmiş, böyle bir politik yaşamın olduğu bir ülke. Çin çok ilginç bir ülke. Anayasa orduya, silahlı kuvvetlere parlamentonun dörtte birini tahsis etmiş. Yani Çin ne kazanırsa parlamentoda dörtte bir sandalye orduya veriliyor. Yani ordunun belirlediği eski askerlere. Savunma, İçişleri ve Sınır İşleri Bakanlıkları da her zaman asker kökenliler tarafından işgal edilen pozisyonlar. Yani sivil hükümetler buraya sivil bakan atayamıyor. Bunlar da orduya tahsis ediliyor. Darbenin gerekçesi şu. Ordunun kendi desteklediği bir parti var. Bu parti kasım seçimlerinde istenilen oyu alamayınca ister istemez bugünkü bu darbe yaşanıyor. Aslında mesele, Myanmar Genelkurmay Başkanı’nın bu yıl yaş haddinden emekli oluyor olması ve bu parti tarafından da cumhurbaşkanlığına getirilecek olması. Suu Çii’nin başında bulunduğu parti bunu kazanınca otomatikman dengeler bozuldu. Myanmar’daki darbeyi bir tarafa bırakırsak, darbeden daha kıymetli bir şey var; o da Myanmar’ın jeopolitik konumu. Bengal Körfezi’nin hemen kenarında. Aynı konuyu 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde analiz etmişiz, oradaki ifadenin aynısını söyleyeceğim. Myanmar kontrol eden hükmeden Bengal Körfezi’ne hükmeder. Bengal Körfezi’ne de hükmeden Hint Okyanusu’na hükmeder, kontrol eder. Özellikle de ticari deniz yollarını. Bu Çin’in buradaki Myanmar ve Hint Okyanusu politikasının temeli. Bu sadece Kuşak ve Yol ile ilgili de değil. 30 yıl geriye gidersek, politikası.”
‘Çin’in dış politikası diğer ülkelerin iç işlerine karışmamak, Myanmar’da istikrarı bozacak bir şey yapmaz’
Adıbelli, Hindiçin bölgesinde gerçekleşen siyasi hareketlenmelerin Soğuk Savaş döneminden gelen geleneğin izlerini taşıdığını belirtti. Çin’in Myanmar’la olan ekonomik koridoru sebebiyle ülkeyi destekleyeceğini söyleyen Adıbelli, Çin ve Rusya’nın BM’den gelebilecek yatırımları veto edeceğini ifade etti. Çin’in ülkede istikrarı bozacak bir şey yapmayacağına işaret eden Adıbelli, Çin’in halihazırda yürüttüğü dış politikasının diğer ülkelerin iç işlerine karışmak ilkesi üzerinden şekillendiğini anımsattı. Pekin ynetiminin Aung San Suu Çii ile ilişkilerinin de gayet iyi olduğunu anımsatan Adıbelli, kadın liderin Batı ilişkilerinin ise Rohingya meselesinde koptuğunu vurguladı:
“İkinci Dünya Savaşı’nda önemli bir köprü var, Burma yolu. Kısa bir aralıkta Japonya’nın işgali var bu bölgede. Myanmar denince işler değişiyor. Burma’yı unuttuk. Soğuk Savaş ikliminde İkinci Dünya Savaşı’nda Asya’daki köprü başı olma özelliğini unuttuk. Hemen yanı başında bir ülke var, Tayland. 1932’den 2014’e tam 13 adet askeri darbe gerçekleşmiş. Hindiçin bölgesi dediğimiz o bölge yani Laos, Kamboçya, Tayland üstü Myanmar, hatta bir üstü de Bangladeş. Dolayısıyla buralarda gerçekleşen siyasi hareketlenme, askeri faaliyet Soğuk Savaş döneminden gelen geleneğin izlerini taşıyor. Bugün acaba bu kadar etti mi o konuda çok tartışma var. Çin, ‘Kim olursa olsun yönetimde bu Myanmar’ın iç işleridir. Biz karışmıyoruz’ dedi. Ancak Çinli uzmanlar diyor ki ‘Baş ağrısı yaratabilir mi acaba askeri yönetim, cunta’. Çin, Myanmar ile ilişkileri zaten askeri yönetimle yapılmıştı. Çin bunda bir sıkıntı yaşamayacak. Bunun arkasında Çin mi vardır? Suu Çii ile de Çin’in ilişkileri çok iyiydi. Suu Çii hatta Kuşak Yol’a destek verdi. Rohingya meselesinde Myanmar’a destek verdi Çin. Şimdi de Çin diyor ki ‘Birleşmiş Milletler’den eğer Myanmar’a bir yaptırım kararı gelirse veto ederiz’. Geçmişte zaten Rusya ve Çin her zaman veto ettiler, Myanmar’ı desteklediler. Dolayısıyla Myanmar’ı destekliyor. Çünkü Çin-Myanmar ekonomik koridoru var. Bengal Körfezi’nden başlayıp Çin’in en refahı yüksek eyaletlerinden biri olan Yunnan eyaletine kadar gidiyor. Dolayısıyla Çin burada istikrarı bozucu bir şey yapacağını zannetmiyorum. Çin’in geleneksel dış politikasını iyi anlamak lazım. Çin hiçbir zaman ülkelerin iç sorunlarına, polemik konulara, iki ülke arasındaki kadim sorunlara taraf olmaz. Bu Türkiye’de de çok tartışılan bir şey. Şöyle yaparsak Kıbrıs sorununu destekler; hayır desteklemez Çin. Çünkü hiçbir zaman ne Türkiye ne Rum Kesim tarafı olur. Çin’in böyle bir özelliği var. Myanmar’da da acaba askeri tarafta mıydı, demokrasi tarafında mıydı? Suu Çii bu uluslararası ceza mahkemesinde Rohingya meselesi tartışılırken çıktı Myanmar’ın politikalarını haklı buldu. Soykırım iddiaları var. Batı şok oldu, hayal kırıklığına uğradı. Suu Çii ile Batı arasındaki köprüler burada atıldı. Burada bitti iş.”
‘Batı darbelerle ancak kendi çıkarlarıyla örtüşmediği zaman iyi geçinmez’
Batı’nın darbelerle ancak kendi çıkarlarıyla örtüşmediği zamanlarda iyi geçinmediğini anımsatan Adıbelli, Batı’nın Myanmar’a karşı eleştirilerde bulunduğunu ama yapıcı davranmadığına ve yaptırımlar uyguladığına dikkat çekti:
“Amerika’da Senatör McCain vardı, hayatını kaybetti. McCain’in bir değerlendirmesi var. diyor ki, ‘Sordular Suriye meselesiyle ilgili, ‘Değerlerimize uygun mu bu hareket, Amerika niye müdahale etmiyor?’. Aynen şunu söyledi: ‘Değerlerimiz, çıkarlarımızdır, çıkarlarımız değerlerimizdir’. İnanılmaz bir Amerikan dış politikası özetidir bu. İki şeyle Amerika’yı özetledi. Dedi ki yani Batı dünyası bu. Değerler dediğiniz şey çıkarlarıdır, çıkarlar dediğiniz şey değerleridir. Amerika Birleşik Devletleri şimdi bakıyor, mesafeli. Biden bir şeyler söyledi ama mesafeli. Darbelere bakar iyi darbe ya da bizim çocukların darbesiyse Amerika ve Batı o zaman o darbe yönetimiyle iyi geçinmişlerdir. Örnek, 12 Eylül’e bakın. Amerika ve Batı’nın darbeler antidemokratiktir, demokrasiye aykırıdır gibi bir durumları yok. Onlar için Batı’nın çıkarları. Aung San Suu Çii, Asya’nın Nelson Mandela’sıydı. Babası da Japon işgalinden kurtaran adam. O da darbeyle gitti. Dolayısıyla burada sanki aynı gelenek onu da etkiledi. Aslında çok direnseydi, ülkeye demokrasi gelebilirdi. Myanmar’da politik yaşamda insanlar demokrasinin ne olduğunu bilmiyorlar. Dolayısıyla burada bakanlıklar, sivil hükümet denen bir şey yok. Yarı sivil hükümet o da askeri yönetimin geri planda tanımladığı bir manevra sahasında manevra yapıyorsunuz. Yani Batı’nın biraz da bu konuyu düşünmesi lazım. Bush 2006’da Hindistan’ı ziyaret ettiğinde Myanmar’a eleştirdi. Kuzey Kore ile birlikte andı. Yani Batı’nın da çift standartlı, ne yaptığı da belli olmayan şeyi var. Myanmar’a ağır yaptırımlar koymuşlar hem Avrupa Birliği hem Amerika. Hem de eleştiriler var, ama yapıcı yönde hareket yok. Mesela ekonomik yönde hiçbir hareket yok.
‘Rusya ve Çin geçmişteki birlikteliklerinden ötürü Asya’yı tanıyor'
Asya’nın kendi dinamikleri içerisinde anlaşılabilecek bir coğrafya olduğunu vurgulayan Adıbelli, Batı’nın bu sebeple Asya’yı anlayamadığı ancak Rusya ve Çin’in geçmişteki birlikteliklerinden ötürü bölgeyi iyi tanıdığını belirtti. Adıbelli’ye göre Çin ASEAN ülkelerini birer birer yanına çekiyor ve bu sebepler Çin Myanmar’ın en önemli garantör devleti konumunda. Adıbelli’ye göre, Batı’ya rüştünü kanıtlayamamış olan Aung San Suu Çii’nin miadı doldu. Mevcut ABD yönetiminin Myanmar hakkında net açıklamalarda bulunmadığına işaret eden Adıbelli, Trump yönetiminin Hint Pasifik bölgesine karşı daha net olduğunu hatırlattı:
"Kuşak ve Yol açısından Myanmar inanılmaz değerli. ABD’de de Hint Pasifik stratejisi var. Dolayısıyla Biden yönetimi tam ne yapacaklarını da anlayamadılar. Asya’da bir askeri darbe depremi var özellikle Hindiçin ülkelerinde. Çin ve Rusya gibi ülkeler geçmişte de birliktelikleri olduğu için bu ülkeleri çok iyi tanıyorlar. Fakat Batı dünyası o değerler üzerinden yaklaşmaya geldiği zaman Asya’yı tanıyamıyor. Asya, Asya’nın kendi dinamikleri içerisinde anlaşılacak bir coğrafya. Yani Batı gözlüğüyle buraları birtakım kalıplar içine oturtamıyorsunuz. Çin diyor ki ‘Demokrasi kavramını biz batılıların anladığı şekilde anlamıyoruz’. Asya da Çin’in bu anlayışına çok taraflı ülke ortaya çıkmaya başladı. Yavaş yavaş bu tarafa kayıyor. Myanmar, ASEAN ülkesi yani Güneydoğu Asya Ülkeler Birliği ülkesi. Güney Çin Denizi sorunu nedeniyle ASEAN ile Çin karşı karşıya. ASEAN ülkelerini topluca değil Çin, teker teker tabiri caizse avlıyor ya da yanına çekiyor. Bu noktada Çin, Myanmar’ın en önemli garantör devleti gibi ortaya çıktı. Çıktı dedi ki ‘Ben Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nde yaptırıma karşıyım’. Muhtemelen Rusya da aynı şeyi belirtecek. Aung San Suu Çii acaba tekrar demokrasiye döner mi? Suu Çii bence yavaş yavaş miadını doldurdu. Aung San Suu Çii, Batı’ya rüştünü ispat edemedi. Asya’ya Batı gözüyle bakarsanız bazı şeyleri görmezsiniz. Biraz daha Myanmar’ın kendi dinamikleri içinde baktığınızda o kadar da kolay olmadığını görürsünüz. Politik yaşam, gelenek çok farklı. Aung San Suu Çii’nin hayatı tamamen mücadele ve ev hapsi, hapishanede geçti. Bu bugünün meselesi değil. 80’lerin sonundan bu tarafa, babasının isminin ağırlığını da taşımış. Gerçekten Suu Çii’ye bir zemin verildi mi ki Aung San Suu Çii, Batı standartlarında o istenilen demokratik değerlere ulaşma çabası gösterebildi mi? Myanmar kapalı bir ülke. Uzun zaman askeri cuntayla yasaklamalar, sansürlerden dolayı sağlıklı bilgi de alınamıyor. Bugünden sonra zaten hiçbir bilgi alınamayacak. Daha çok Myanmar’ı tartışacağız gibi önümüzdeki günlerde. Biden yönetimi nasıl cevap verecek bilmiyorum. Trump olsaydı nasıl cevap verirdi? Sorulması gereken soru belki öyleydi. Trump’ın Biden’dan daha açık cevap vereceği açıktı. Çünkü onlar Hint Pasifik’e oldukça önem veriyorlardı. Pompeo hemen gider bir şeyler yapardı. Ama bugün Biden çok ağız ucuyla bir şey söylüyor ama tam ne olduğu anlaşılmıyor. Onlar biraz daha Amerika’nın iç politikasıyla herhalde şu anda çok haşır neşir olacaklar. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.”