Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen İrfan Fidan için AYM Yüce Divan Salonu'nda yemin töreni düzenlendi.
Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muharrem Akkaya, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, yüksek yargı üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, başkanvekilleri ve yeni üye İrfan Fidan, konukları kapıda karşıladı.
Törende konuşan AYM Başkanı Arslan, Fidan'ı tebrik etti. Devlet yetkisini kullananların Anayasa'yı koruyacaklarına dair milletin huzurunda söz vererek görevlerine başladıklarını anımsatan Arslan, Anayasa'nın ruhunu ve kimliğini oluşturan ortak değerlerin bulunduğuna dikkati çekti. Zühtü Arslan, bu değerlerden birinin de İstiklal Marşı olduğunu vurguladı.
İstiklal Marşı'nın kabulünün 100. yıl dönümü olduğunu anımsatan Arslan, "İstiklal Marşımız bu birleştirici ve bir araya getirici fonksiyonunu kısa bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda da icra etmiştir. Meclis'te grubu bulunan tüm partilerden milletvekillerinin ortak önergesiyle içinde bulunduğumuz 2021 yılı, İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edilmiştir" diye konuştu.
İstiklal Marşı'nın Anayasa'yla güvence altına alındığını, marşın toplumu birleştiren bir sembol olduğunun vurgulandığını kaydeden Arslan, "İstiklal Marşı adı üstünde bir bağımsızlık manifestosudur. Bu manifestonun şiarı ise hiç kuşkusuz hürriyettir" dedi.
İstiklal Marşı'nda geçen, "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım" sözlerini marşın özü olarak niteleyen Arslan, "'Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım' diye başlayan üçüncü dörtlük, kanaatimce İstiklal Marşı'nın özünü oluşturmaktadır. 'Hür yaşadım, hür yaşarım' sözü aynı zamanda Anayasa'nın da fikri özeti gibidir. Bu bağlamda İstiklal Marşı'nın temel kavramlarından biri olan hürriyetin birey toplum ve devlete dönük üç anayasal boyutunun olduğu söylenebilir" ifadelerini kullandı.
Bireysel açıdan hürriyet kavramının temel hak ve hürriyetlere sahip olmayı ifade ettiğini vurgulayan Arslan, Anayasa'nın temel amacının fertlerin doğuştan sahip olduğu bu hak ve hürriyetleri güvence altına almak olduğunu bildirdi.
Toplumsal açıdan hürriyet kavramına da değinen Arslan, Türk milletinin en son 15 Temmuz direnişiyle hürriyetine ve istiklaline canı pahasına sahip çıktığını kaydetti.
Arslan, "1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'ndan bu yana tüm anayasalarımızda egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu değişmez bir ilke olarak yer almıştır. Mevcut Anayasa'nın Egemenlik kenar başlıklı 6. maddesi uyarınca da 'Türk milleti egemenliğini Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır" diye konuştu.
'Anayasa'ya sadakat, aynı zamanda İstiklal Marşı'na vefanın ve onun ruhuna bağlılığın da zorunlu bir sonucudur'
Anayasa'nın, İstiklal Marşı'nda ifadesini bulan "milletin hürriyetinin, hakimiyetinin ve istiklalinin sembolü" olduğunu belirten Arslan, şöyle devam etti:
"Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayan üstün hukuk kurallarıdır. Öte yandan hukukun üstünlüğü, İstiklal Marşı'nın temel değerlerinden olan milletin varlığı, birliği ve istiklalini sağlamanın da gereğidir. Nitekim İstiklal Marşımızın şairi, Asım'a şöyle seslenir; 'Ver bütün kudreti kanuna ki vahdet yürüsün. Yoksa millet değil ancak dağınık bir sürüsün.' Dolayısıyla tüm anayasal ve yasal kurumların ortak sorumluluğu olan hukukun üstünlüğüne saygı ve bunun gereği olan Anayasa'ya sadakat, aynı zamanda İstiklal Marşı'na vefanın ve onun ruhuna bağlılığın da zorunlu bir sonucudur."
Anayasa'ya göre egemenliği kullanan yetkili organlardan birinin de Anayasa Mahkemesi olduğuna işaret eden Arslan, 23 Eylül 2012'den itibaren hayata geçen bireysel başvuruyla birlikte anayasa yargısında yeni bir döneme girildiğini söyledi.
Arslan, bireysel başvuruyu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çabası, milletin iradesiyle "hukuk sisteminde gerçekleştirilen önemli bir reform ve kazanım" olarak nitelendirdi.
Bireysel başvurunun Türkiye'de başarılı şekilde uygulandığına dikkati çeken Arslan, son dört yıldır Anayasa Mahkemesine yıllık bazda ortalama 40 bin bireysel başvuru yapıldığını, Avrupa'daki Anayasa Mahkemelerinin kabul ettiği başvuru sayısıyla karşılaştırılamayacak kadar fazla başvurunun alındığını aktardı.
Arslan, şu andaki derdest başvuru sayısının yaklaşık 40 bin olduğunu, mahkemenin son dört yılda yapılan müracaat kadar başvuruyu sonuçlandırdığını söyledi.
Anayasa Mahkemesinin geçen yıl Kovid-19 salgınına rağmen 45 bin bireysel başvuruyu karara bağladığını, böylece gelen başvuruyu karşılama oranının yüzde 112'ye yükseldiğini anlattı.
'Kanundan ve bireysel başvurunun doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur'
Arslan, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuruya konu temel hak ve hürriyetlere ilişkin içtihat hukukunu da her geçen gün geliştirdiğini belirtti.
Yüksek Mahkemenin kararlarıyla, anayasal haklar ve hukukun üstünlüğü temelindeki standartları, anayasa koyucunun amacı doğrultusunda ve vatandaşların hak ettiği şekilde yükselttiğini dile getiren Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Anayasa Mahkemesi ihlal tespit ettiğinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmetmektedir, daha açık ifadeyle hükmetmek zorundadır. Çünkü Anayasa ve kanun bireysel başvuruları inceleme yetkisini Anayasa Mahkemesi'ne verdiğinden burada ihlalin nasıl giderileceğinin de belirleme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Kanunun açık hükmü, Anayasa Mahkemesinin ihlal tespit ettiğinde, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere de hükmetmesini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla bu bir tercih, takdir meselesi olmayıp kanundan ve bireysel başvurunun doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur. Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarını ihlalin kaynağına göre ilgili kurum ve kuruluşlara göndermektedir. Bu aşamada ilgili kurumlara düşen ihlali ortadan kaldırmak ve benzeri ihlallerin önlenmesini sağlamak için gerekenleri yapmaktır.
Bu kapsamda kural olarak mümkün olduğunca durumun eski hale getirilmesi, başka bir ifadeyle ihlalden önceki duruma dönülmesi sağlanmalıdır. Öte yandan Anayasa'nın ve kanunun açık hükümleri karşısında idari ve yargısal makamlar Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Bu mutlak yükümlülük esasen Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzeninin ve hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve buna bağlı olarak uygulanma zorunluluğu anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasının da bir güvencesidir. Bireysel başvuru kurumunun etkili olabilmesi verilen ihlal kararlarının gecikmeksizin yerine getirilmesine bağlıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması Anayasa'yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir. Anayasanın anlamsız hale geldiği, bireylerin ve toplumun hukuka ve devlete olan güveninin sarsıldığı yerde ise bizleri bir arada tutan değerleri koruma imkanı kalmayacaktır."
Başkan Zühtü Arslan'ın konuşmasının ardından yemin törenine geçildi. Öz geçmişi okunan yeni üye Fidan yemin etti. İrfan Fidan'a kisvesi Arslan tarafından giydirildi.