‘Keşfetmek’ anlamını taşıyan istikşafi kelimesi, Türkiye ve Yunanistan’ın, Ege Denizi’ndeki sorunlarını konuşması üzerine yapılan görüşmelere de isim verdi.
1999-2002 yılları arasında, Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Yunan mevkidaşı Yorgo Papandreu’nun, Kardak krizi sonrasında başlattığı diyalog, bu sürecin başlangıcı olarak belirtiliyor.
İlk olarak 15 Mart 2002’de başlayan görüşmelerin kesintiye uğramasının ardından yeniden başlaması 'Türkiye’ye ne kazandırır ve sorunların çözüme etki sağlar mı' sorularını uzmanlar yanıtladı.
‘Yunanistan’ın istediği fotoğrafı vermiş oluyoruz’
Emekli Amiral Mustafa Özbey, bu görüşmelerde daha önceden Ege ile ilgili bütün sorunların görüşüldüğünü ancak şu anda Yunanistan tarafının sadece kıta sahanlığı konusunu görüşmek üzere masaya oturmayı kabul ettiğini söyledi.
Özbey, “İstikşafi görüşmelerin başlaması konusunda Yunan tarafı ayak sürüdü ama Türk tarafı ise hayret edilecek şekilde ön koşulsuz ve ısrarcı bir tavır içine girdi. Ben bunu sağlıklı bir ilişki olarak görmüyorum. Tüm sorunların görüşülmesinden geriye adım atıp sadece kıta sahanlığının görüşüldüğü bir geri noktaya düşmüş oluyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Özbey, görüşmelerin ardındaki mesajı ise ABD’nin yeni başkanı Joe Biden, NATO ve Avrupa Birliği (AB) zirveleri ile bağlantılı olduğu görüşünü dile getirdi:
“Şubat ayında, Biden’ın da katılacağı bir NATO zirvesi var. Biden, bu zirvede, AB liderleri ile Türkiye hakkında bir ortak karar alma konusunu görüşecek. Bundan önce herhangi bir getirisi olmasa bile Türkiye siyaseten ‘ben, Yunanistan’la görüşüyorum ve sorunları kendi aramızda çözüyoruz’ fotoğrafı vermek istiyor. Görüşmelerden bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum ve aslında Yunanistan’ın istediği fotoğrafı vermiş oluyoruz.”
‘Bu tamamen bir oyalamacadır’
Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım da istikşafi görüşmelerin başladığı 2002’den sekteye uğradığı 2016’ya kadar Türkiye’nin Ege’de 16 ada ve 1 kayalığını Yunanistan’a kaybettiğini söyledi.
1 Mart 2016’daki son görüşmeden 8 gün sonra 9 Mart 2016’da da Muğla’nın bir adasının işgal edildiğini öne sürdü ve şunları söyledi:
“İstikşafi görüşmeler, tamamen Türkiye’nin aleyhine olan bir görüşmeler dönemidir. Gözümüzün içine baka baka topraklarımızı işgal ediyorlar ve biz hâlâ istikşafi görüşmelerle havanda su dövüyoruz. Adaların işgali için Yunanistan’a bu konuda bir tek nota verilmedi. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’la görüşerek bu kararı aldı. Dendias daha önce Savunma Bakanıydı, 2015 yılında işgal edilen Aydın’ın Eşek Adası’nda bize meydan okudu. Sonuç olarak her masaya oturuşumuzda toprak kaybediyoruz. Bu tamamen bir oyalamacadır.”
Masada çözüm olur mu?
Peki, Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan sorunların çözümü masada sağlanabilecek mi?
Ümit Yalım, Yunanistan’la olan sorunların barış yoluyla askeri güç kullanmadan çözüleceğini ifade etti. Bu düşüncesini şöyle temellendirdi:
“Çünkü Yunanistan’ın elinde kendisini savunacak bir tek anlaşma yok. 19 ada ve 2 kayalığımızı işgal etti. Bu adalar herhangi bir şekilde Yunanistan’a devredilmemiş. Yunanistan, 2015 yılı itibarıyla Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisini kabul etmedi. Ama NATO ve Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde bulunarak buradaki işgal edilen adalardaki egemenlik haklarını yeniden tesis edebiliriz.”
‘Hayal kurup tavizler vermek sadece kayıpları arttırır’
Mustafa Özbey de Ege’deki sorunların Lozan dengesi üzerinden karşılıklı görüşmeler ile çözülebileceğini ifade etti. Ancak bunu, Yunanistan’ın kabul etmesinin mümkün olmadığını öne süren Özbey, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Arkasını ABD ve AB’ye dayamış bir Yunanistan, bu konuda masaya oturup da kaybetmez. Ege’deki tüm sorunlar, Yunanistan’ın Lozan dengesinden çalarak kazandıkları ile ilgili. O nedenle hiçbir Yunan hükümeti masada kaybetmeyi siyaseten kabul edemez. Dolayısıyla gerçekçi olalım; Yunanistan ile masada çözebileceğimiz hiçbir konu yok. Hayal kurup tavizler vermek sadece kayıpları arttırır.”
‘Görüşmek, hiç görüşmemekten daha iyidir’
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEHUKAM) Müdürü Prof. Dr. Hakan Karan ise eleştirilere katılmadı ve “Görüşmek, hiç görüşmemekten daha iyidir” yorumunda bulundu.
Karan, “Tarafların birbirlerini anlaması, dinlemesi, çözüme götürmese dahi ileride çözümün sağlanması için önemlidir. Dolayısıyla olumlu bir adım olarak görüyorum” dedi ve şunları ekledi:
“Sahada kazandıklarımızı masada kaybedeceğimize dair bir algı oluşmaması lazım. Bu nevi görüşmeler itibarıyla bir çözüm görüşmeleri değil, çözüme götüren görüşmelerdir. Dolayısıyla Yunanlar ile aynı masaya oturmanın bir kayıp olacağını düşünmüyorum.”