Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, 'Cumhur İttifakı’nda üç çatlak: HDP, İYİ Parti, sistem...' başlığıyla yayımlanan yazısında Türkiye'de üç gündemin olduğunu söyledi.
Bunları "AKP-MHP arasındaki tartışılması istenmeyen ciddi ayrılıklar", "AKP’nin köpürtüp tartışılmasını istediği, gerçeklerin geri planda kaldığı gündem", "Halkın gündemi" olarak sıralayan Balbay, şöyle devam etti:
"Halkın gündeminin birinci sırasında ekonomi ve işsizlik var. Her ikisini örtmeye artık TÜİK de yetmiyor. Bu gidişle işsiz sayısı, işli sayısını geçecek. Zamlar, maaş artışını, asgari ücreti katladı. Ne zaman geleceği, kaç kişiyi kapsayacağı bilinmeyen aşı bile bu gündemin gerisinde.
Köpürtülen gündem ortada. Canan Kaftancıoğlu’nu hangi örgüte sokacaklarını bilemiyorlar. Türkiye’de en kolay kurulan örgüt, terör örgütü. Aynı mahallede oturan hemşeriler bir araya gelse bu kadar örgütlenemez. Son gündem 'sözde'. Kılıçdaroğlu, 'sözde cumhurbaşkanı' dedi diye, yeni bir kampanya başladı. Belki buna da 'sözde gündem' demek uygun!
AKP ile MHP arasındaki derin görüş ayrılıkları ise hemen hiç söz konusu edilmiyor. Erdoğan’la Bahçeli’nin görüş ayrılıkları, geçmiş koalisyonlar döneminde 'çatlak', 'patlak', 'yarılma', 'çatallaşma' başlıklarıyla manşet olurdu.
Erdoğan’la Bahçeli 'yol arkadaşı' değil, 'dava arkadaşı' da değil. Sadece iktidar birlikteliği. Zira 'iktidar ortaklığı' da değil.
Üç temel ayrılık konusu olduğu dikkati çekiyor:
1- HDP’nin kapatılması.
2- İYİ Parti’nin yanaştırılması.
3- Sistem değişikliği. Bahçeli, HDP’nin kapatılması görüşünü kamuoyu ile de paylaştı. Erdoğan, buna karşı olduğunu çevresine söyletti. Erdoğan’a göre HDP kapatılırsa iktidarı yaralayacak üç olumsuzluk olur:
Terör artabilir, yeni bir parti kurulur, AKP’ye şimdi gelen Güneydoğu oyları da gider.
Erdoğan’ın bunları net ifade etmesine karşın Bahçeli’nin düşüncelerini değiştirmediği anlaşılıyor.
İYİ Parti’ye bakış da çatallı. Erdoğan ne yapıp edip İYİ Parti’yi Cumhur’a çekmekten yana. Bahçeli de Cumhur’un içine çekmekten çok MHP’nin içine çekmekten yana. Bahçeli, Meral Akşener’i 'büyütecek' bir adımı istemiyor.
Erdoğan, İYİ Parti Cumhur’a gelmese bile Akşener’in parlamenter sistem hassasiyetlerine yanıt vererek Millet İttifakı’ndan çekmeyi seçimlik taktikler arasında değerlendiriyor.
Üçüncü şık ilk ikisiyle bağlantılı. Erdoğan, 50 artı 1’in formülünü bir türlü bulamıyor. Saadet Partisi’yle 20 yıllık kırgınlığın ardından son derece asil bir davranışla Oğuzhan Asiltürk’e gidişinin nedeni de bu. Temel Karamollaoğlu’nun bugün Erdoğan’ı mutlu etmeyecek bir açıklama yapması beklenebilir.
O zaman ne yapmalı?
Yüzde 50 artı 1’e ulaşamıyorsan, indir!
Bu kadar basit. Devlet sistemi dediğin nedir ki! Boyacı küpü gibi bir şey.
Bahçeli’nin sistem tartışmasına da kökten karşı olduğu anlaşılıyor. Düşünceleri şöyle formüle edilebilir:
Biz bu sistemi getirirken Türkiye’nin bütün sorunlarını çözecek, dünyada ilk 10’a sokacak, parlamenter sistemin bütün arızalarını giderecek bir yol diye sunduk. Halktan oyu böyle istedik. Aradan 4 yıl geçtikten sonra şurasını değiştiriyoruz, burasını kaldırıyoruz dersek, zafiyet olur!
Erdoğan’sa zafiyet değil, afiyet derdinde!
İktidarın sağlığına bir şey olmasın, yeter!
Görüldüğü gibi her üç konuda da görüş ayrılıkları derin.
İktidar tutkalı partiler arasında iyi bir yapıştırıcıdır; tut kal!
Ancak ilişkilerde çürüme başlarsa, işe yaramaz."