12 Ekim'den bu yana Doğu Akdeniz'de bulunan Oruç Reis sismik araştırma gemisinin görev süresinin uzatılmaması ve Antalya Limanı’na geri dönmesi, Avrupa Birliği (AB) ve NATO cephesinde olumlu karşılandı. Ankara’nın bu adımı, bugün başlayan NATO Dışişleri Bakanları toplantısı ve 10-11 Aralık’taki AB Liderler Zirveleri öncesinde gerilimi yumuşatma hamlesi olarak değerlendirildi.
Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz, 10 Ağustos’ta başladığı Demre sahasındaki iki boyutlu (2B) sismik araştırmalarını tamamladı. 10.955 km 2B sismik veri toplayan gemimiz, Antalya Limanı’na döndü. pic.twitter.com/8WWhcLQ16s
— Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (@TCEnerji) November 30, 2020
Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Oruç Reis'in tekrar Türk limanına dönmesi zirve öncesi iyi bir işaret" dedi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ise geminin dönmesinin Doğu Akdeniz'de gerginliğin düşmesine yardımcı olacağını, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ayrıştırma usulleri konusunda ilerleme sağlanmasını kolaylaştıracağını söyledi.
Zirve öncesi bir adım mı?
AB içerisinde özellikle Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın, Türkiye’ye yaptırım uygulanması için girişimlerde bulunduğu biliniyor. Merkel ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamalar ile ‘Türkiye ile işler yolunda gitmiyor’ mesajı vermişlerdi. Peki, AB Liderler Zirvesi yaklaşırken Oruç Reis’in limana çekilmesi ne anlam taşıyor?
Türkiye’nin Oruç Reis’i çekme hamlesinin AB ile ilgili olmadığını, topladığı verileri işlemek için limana çekildiğini düşündüğünü ifade eden emekli Tümamiral Deniz Kutluk, “Türkiye’nin denizlerde ne yapacağına karar vermek AB’nin görev alanı değil. Ne Türkiye bir AB üyesi ne de AB’nin denizlerde hukuki bir hakkı var. Dolayısıyla AB kendi mecrasında düşünmeye devam eder, Türkiye de kendi çıkarlarını koruyacak adımları atmayı sürdürür” dedi.
‘Türkiye’nin egemenliğini kaybetmesi anlamına gelir’
Sputnik’e değerlendirmelerde bulunan Kutluk, Türkiye’nin uluslararası haklarını başka bir kurumun yönetimi veya denetimi altına vererek haklarından geri adım atmasının Türkiye’nin “egemenliğini kaybetmesi” anlamına geleceğini belirterek, “Türkiye, Mavi Vatan üzerindeki haklarını korumak üzere örgütlenmiş bir konumda bulunuyor” ifadelerini kullandı.
AB’nin istek ve iştahının sonu olmadığını dile getiren Kutluk, “AB üyeleri kendi çıkarlarını korumak üzere hareket ediyor ama uluslararası hukuk denen bir şey var. Bu hukuka göre, AB’nin bölge hakkında hiçbir şey söylemeye hakkı yok. Üstelik AB de Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin tarafıdır. O halde deniz hukukuna aykırı tutumlardan kaçınmak AB’nin de sorumluluğu ve görevi olmak zorunda. Ama gördüğümüz şu ki; AB, deniz hukuku yokmuşçasına kendisini bir yargı makamı konumuna koyuyor” dedi.
AB’nin, Türkiye’nin 2003’ten 2020’ye kadar 17 yıldır en az 6 kez Birleşmiş Milletler’e tescil ettirdiği kıta sahanlığının yok olduğunu zannederek beyanlarda bulunduğunu belirten Kutluk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama buna karşılık Yunanistan ve Mısır’ın yaptığı ve henüz mürekkebi kurumayan, uluslararası geçerlilik kazanmayan bir anlaşmanın da saygı görmesini bekliyor. Hukuk işinize geldiği zaman kullanacağınız, gelmediği zaman göz ardı edeceğiniz bir uygulama değil. Türkiye hukuki çıkarlarını korumak üzere haklı ve yerinde adımlar atmakta, bu çıkarlarını korumak için de siyasi ve gerekirse askeri gücünü kullanacaktır.”
‘İrini, uluslararası haydutluk olayıdır’
AB üyesi İtalya, Almanya ve Yunanistan tarafından İrini Operasyonu kapsamında bir Türk gemisinin durdurulması ve zorla aranmasını ‘uluslararası haydutluk’ olarak değerlendiren Kutluk, Türkiye’nin buna benzer şekilde karşılık vermesi gerektiğini belirtti. Kutluk, “Benim inancıma göre verecektir. Ondan sonra bu denizler, o bayrak sahibi gemiler için zor alanlar haline gelecektir” dedi ve şunları ekledi:
“Hukuka uygun olmayan şey bir gece yarısı korsanlık yapıp saat 17.00’de Türkiye’nin reddetmesine rağmen gemimize çıkan Alman askerlerdir. İtirazı kabul ettikten sonra gemide 7 saat daha kalan korsanlardır. Bundan sonra hangi saçma adımı atmayı düşünüyorsunuz diye onlara sormak lazım.”