Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 6.7 artış kaydettiğini açıklamasının ardından Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu dördüncü çeyreğin ne yönde seyredeceğini ve Merkez Bankası borçlarına dair izlenecek yolu RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi. Prof. Dr. Aslanoğlu “Dünyada çok para var. Likidite çok, faizler çok düşük. Bizim açığımızı bu borçların döndürülmesini sağlayacak bir kaynak var ancak risk algısının yüksek olduğu bir dünyadayız. Yaz aylarına kadar bu yaşadığımız ikinci dalganın ne boyutta olacağını tam göremediğimiz bir ortamda risk iştahı bence düşük seyredecek” dedi.
‘Dünya’da para çok ama güvenli limanda durmayı tercih ediyor’
Prof. Dr. Aslanoğlu “Bizim içeride risk algısını ve yatırım ortamını iyileştirecek, reform gündemine ilişkin sözlerin fiiliyata döndüğü bir döneme ihtiyaç var diye düşünüyorum. Bu şartlarda Türkiye bunun fiyatıyla bu borcun geri döndürülmesini başarabilir ama riski görmemiz gerekiyor. Dünyada para çok ama güvenli limanda durmayı tercih ediyor. Bizim sıralamamız olan ülkelerin içinde bunun tamamını döndürmeme konusunda çok rahat bir davranış içine gidebilir” diye konuştu.
‘Bizim muadilimiz gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına, 100-150 arası bir yere gelmemiz lazım’
Kredi Temerrüt Takası (CDS) konusunda Prof. Dr. Aslanoğlu “Bizim muadilimiz gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına yaklaşmamız gerekiyor, 100-150 arası bir yere gelmemiz lazım. Ne kadar yaklaşırsak ödeyeceğimiz maliyet o kadar azalır” ifadelerini kullandı.
‘Kredi büyümesiyle büyüme geldi ama cari açık ve enflasyon büyümenin sürdürülebilirliğini engellemiş oldu’
Yaz aylarında büyümenin cari açık ve enflasyon karşısında azalmasını Prof. Dr. Aslanoğlu, şöyle açıkladı:
“Türkiye ekonomisinde tasarruf açığımız var. Dolayısıyla bunun yerine konan bir kaynak, iç ya da dış bir kredi, bizim tüketim eğilimimiz yüksek olması nedeniyle içeride talebi normal koşullarda rahatlıkla canlandırabiliyor. Bu kredi büyümesi büyüme getiriyor ardından ithalat etkisiyle cari açık geliyor. Bu finansmanın zor olduğu dönemlerde kura baskı yapıyor. Kur baskısı da enflasyonu artırıyor. Burada üç sonuç var. Kredi büyümesi büyümeyi pozitif, cari açık ve enflasyon negatif etkiliyor. Üçü toplanınca elimizde iki eksi bir artı var. Bunların toplamından bir eksi kaldığı için sürdürülebilir bir büyüme olmuyor. Yaz aylarında yaşadığımızda bu oldu. Kredi büyümesiyle büyüme geldi ama cari açık ve enflasyonun seyri sonunda faizleri arttırarak büyümenin sürdürülebilirliğini engellemiş oldu.”
‘Pandeminin de sonucu olarak sanayi üretiminde bir artış var’
Prof. Dr. Aslanoğlu büyüme rakamlarını “Büyümenin iç talep ve sanayi üretimi ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Faizlerin düşüklüğüyle beraber öne alınan bir talep olduğunu söylemek mümkün. Bu pandemiyle beraber evdeki hayatın artması, evle ilgili harcamaları artırdı. Pandeminin de sonucu olarak sanayi üretiminde bir artış var. İç talepte bir canlanma var. Bunun bir yansıması var ve bu önümüzdeki dönemde bir miktar devam etmeye aday gözüküyor. Yatırımlarda artış var, böyle bir dönemde neden sorusunu da sordurtuyor. Oraya baktığımızda benim gördüğüm pandeminin başında özellikle tedarik kısmındaki zorluklar sanayiciyi biraz daha ihtiyatlı olmaya zorladı. Makine tesisat ağırlıklı bir yatırım artışı olduğunu görüyoruz” diye yorumladı.
‘Son çeyreğin son bir buçuk ayında eksi büyümeye bile gidebiliriz’
Prof. Dr. Aslanoğlu, dördüncü çeyrekte büyümenin ne ölçüde olacağını anlattı:
“Öncü göstergeler, kredi büyüme rakamlarına bakıyorum, şu an da yüzde 2-3 civarı Kasım ortasına kadar bir büyümeyle geldik gibi görünüyor. Bu artan kapanmalar, faizlerin geldiği seviye ve yavaş yavaş kredilerin etkisinin azalmasıyla son çeyreğin son bir buçuk ayında eksi büyümeye bile gidebiliriz. Bunun neti 0 ya da yarımlar civarında olacak. Yılın tamamıyla da yüzde 0-0.50 maksimum 0.75 bir büyüme görünebilir.”
‘2020’ye göre 2021’in ikinci yarısı bulutların dağıldığı bir dönem olabilir’
Prof. Dr. Aslanoğlu, bir sonraki sene ekonominin ne yönde seyredeceği konusundaki görüşlerini de aktardı:
“2020’ye göre 2021’in ikinci yarısı bulutların dağıldığı bir dönem olabilir. Bir işletmenin yatırım planları, bireyin tatil planları yılın başında bütçelenir ve yapılır. Bu anlamda 2021’in biraz ihtiyaç doğdukça kararların alındığı bir yıl olacak. Çok büyük bir sıçrama olacağını zannetmiyorum. Yılın ikinci yarısı taleple büyüme tarafında bir miktar devreye girecektir. Bu yıla göre büyüme rakamları daha iyi çıkacak muhtemelen ancak normalleşme için ilk konulacağımız yıl şartlar ve Türkiye’nin kendi koşulları uygun olursa bence 2022’dir.”