ABD'de iktidar değişikliği için düğmeye basılmışken, Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump'ın gider ayak dış politikada iyice yüklendiği İran can evinden vuruldu.
İran'ın 'nükleer programının' önde gelen ismi, Savunma Bakanlığı Teknolojik Araştırma ve İnovasyon Kurumu Başkanı Dr. Muhsim Fahrizade, Tahran'ın doğusunda düzenlenen bir suikastla öldürüldü. ABD yaptırım listesinde yer alan Farhizade, İsrail istihbaratının da hedefindeydi.
Suikast, ABD'de 'seçilmiş başkan' Joe Biden'ın İran ile çok taraflı nükleer müzakerelere geri dönmekten bahsettiği bir dönemde gerçekleşti. 3 Ocak 2020'de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'yi Bağdat'ta suikastla öldürtmüş olan Trump, son dönemde İsrail ve Körfez monarşileri eşliğinde İran'a baskıları had safhaya çıkartmıştı.
Suikastın İran'daki yankılarını ve Ortadoğu'ya olası etkilerini Yakın Doğu sitesinin kurucusu, araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.
Alptekin Dursunoğlu, İran'ın önde gelen komutanlarından Kasım Süleymani'nin bu yılın ocak ayında suikastla öldürüldüğünü anımsatırken, ABD'nin 23 İranlı isimden oluşan hedef listesinde bulunan ilk 16 kişinin baris biçimde ya suikasta uğradığını yahut uğrayacaklar listesinde bulunduğunu vurguladı. Dursunoğlu, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Şemhani'nin, Farhizade suikastının profesyonel biçimde gerçekleştirildiğini belirten sözlerine atıf yaparak, suikastta kullanılan araçta uydudan kumanda edilen bir silah bulunduğu bilgisini aktardı:
“Bugün cenaze töreni sırasında İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, basına açıklamalarda bulundu. Verdiği detaylar önemliydi. O detaylar geçmeden önce şu hatırlatmayı yapmakta yarar var: Amerika’nın İranlı yetkililerle ilgili olarak daha önceden yayımladığı 23 kişilik bir liste var. Onun içerisinde bu yılın ocak ayında suikasta kurban giden Kasım Süleymani gibi yetkililer de var. Hala görevde olan ya da şu an başka görevlerde bulunan mesela eski Devrim Muhafızları Komutanı General Yahya Rahim Safevi gibi isimler var. 23 kişilik listeden suikasta uğrayanlar oldu bunlardan bazıları öldürüldü bazıları sağ kurtuldu. O açıdan Şemhani, ‘Biz bunu zaten bekliyorduk, böyle bir saldırı zaten gündemimizdeydi. Kendisinin korunmasına yönelik gerekli önlemler alınmıştı. Fakat çok profesyonel bir yöntem kullanıldı ve maalesef başardılar ve biz bunu önleyemedik’ dedi. O yöntemin ayrıntısına dair İran basınında da yer alan inanılması biraz güç resmi anlatıya göre, Muhsin Fahrizade’nin otomobiline ateş açılıyor ve ateş açan araçta insan bulunmuyor. Silah uydudan kumanda ediliyor. Suikastı gerçekleştirdikten sonra da araç infilak ediyor ve hiç kimse herhangi bir saldırgan insan görmüyor. Bununla birlikte Amiral Ali Şemhani, saldırının planlayıcısının tespit edildiğini ve bilindiğini belirtti ve bu suikastın arkasında İsrail’in olduğunu ve tetikçi, uygulayıcı olarak da Halkın Mücahitleri Örgütü’nünün bulunduğunu söyledi."
İran'da bu suikasta cevap verme konusunda iki görüş bulunduğunu aktaran Dursunoğlu, Ruhani’ye yakın kesimin Trump’ın tuzağına düşmemek için yanıt vermemekten yana olduğunu belirtti. Dursunoğlu, bu kesimin Trump gidip Biden gelince yeni bir anlaşma yapabileceklerine inanıyor. Dursunoğlu, muhafazakar cephede hakim görüşün ise 'vurmazsak vururlar' olduğunu kaydederken, bu kesimin Biden'ın gelişinin durumu değiştirmeyeceği görüşünü taşıdığını vurguladı:
"Bu yılın başında General Kasım Süleymani gibi İran’ın çok önemli bir yetkilisi, Amerika tarafından açıkça da üstlenilerek öldürülmüştü. Bu yılın son ayına girmekte olduğumuz şu günlerde üst düzey bir İranlı yönetici daha, İsrail’in imalı bir şekilde üstlendiği bir saldırıyla öldürülmüş oldu. Buna cevap verme konusunda İran’da iki görüş söz konusu. Bunlardan birincisi Ruhani hükümeti ve ona yakın Türkiye’de de reformcular diye bilinen cenahın görüşü. Onlara göre: ‘Trump şu an seçimleri kaybetti. Biden’la nükleer konuda yeni bir anlaşma yapabiliriz. Dolayısıyla da bu saldırı aslında Trump’ın bir tuzağı. Biz eğer buna Trump’ın olduğu dönem içerisinde cevap verirsek, Trump’ın tuzağına düşmüş olacağız. Biden iktidara geldiğinde de umduğumuz yeni başlangıcı yapamayacağız. Bu zemin ortadan kalkacak’. Hakim görüş böyle. Ruhani’ye yakın reformcu ‘Arman-ı Milli’ gazetesi, suikastı, ‘Gerilim tuzağı’ manşetiyle duyurmuştu. Daha sonra da bazı yetkililerin açıklamaları bu manşetteki ana fikri teyit etti.
İkinci görüş de Türkiye’de ‘muhafazakar’ diye bilinen cenaha yakın ‘Vatan-ı Emruz’ gazetesinin manşetine yansıdı. O da suikastla ilgili olarak: ‘Vurmazsak vururlar’ manşetini attı. Bununla söylenmek istenen şuydu: General Kasım Süleymani suikastından sonra İran, Amerika’nın Irak’taki Ayn el-Esed ve Erbil’deki el-Harir üssüne 13 tane füze atılmıştı. Elbette bunun bir başlangıç olduğu ve asıl hedefin Amerikalıların bölgeden çıkarılması olduğu söylenmiş. Ama ocak ayından bu zamana kadar da ne Irak ne Suriye ne de Körfez’in herhangi bir bölgesinde Amerikan askeri varlığını doğrudan hedef alan ve Amerika’ya da bedel ödetecek çok ciddi bir saldırı olmadı. Vurmazsak vururlar manşetinin anlamı şu. Eğer biz Kasım Süleymani gibi toplumda ciddi ağırlığı olan yetkilimizi kaybettikten sonra dahi adeta dosyayı kapatmış gibi davranıyorsak, bu suikastın ardından da böyle yapacaksak bu iş böyle devam edecek. Amerika’da Biden yönetiminin gelmesi İran açısından durumu değiştirmeyecek."
'Ruhani büyük ihtimalle Biden başkanlığı devralana kadar cevap vermeyecek'
Muhafazakar kesimin Trump'ın bölgede İran aleyhine elde ettiği kazanımlardan sonra Biden'ın İran ile yeni başlangıç yapmak istemeyeceği görüşünde olduğunu belirten Dursunoğlu, ancak bu görüşün karar verici konumda olmadığını söyledi. Dursunoğlu'na göre askeri çevrelerin de Ulusal Güvenlik Konseyi'nde tek oyu olduğunu anımsatıp Ruhani'nin büyük olasılık Biden başkanlığı devralana kadar bir cevap vermeyeceği yorumunu yaptı:
"Biden yönetimi, Trump’ın bölgede İran aleyhine elde ettiği bunca kazanımdan sonra bizimle niçin yeni bir başlangıç yapsın? Trump’ın hem Amerika hem de İsrail için sağladığı bölgesel kazanımları niçin bizimle yeni bir başlangıç yaparak Obama ile yaptığımız anlaşmaya geri döndürsün? Ancak bu görüş şu an karar verici nitelikte değil; dolayısıyla bu suikasta ilişkin cevaba dair tek belirleyici olabilecek hükümettir. Bu tür kararların alındığı Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nde askeri çevrelerin sadece bir oyu var. Başta Devrim Muhafızları olmak üzere silahlı kuvvetler ve güvenlik organları cevap verilmesinden yana olsa da Ruhani hükümeti eğer başka faktörler devreye girip de görüşünü değiştirmezse çok büyük bir ihtimalle en azından Biden’ın başkanlığı devralmasına kadar herhangi bir cevap vermeyecek.”
Dini lider Hamaney'in dış politikada görüşlerinin Ruhani'den farklı olduğunu ancak devletin rutin işleyişini Ruhani'nin belirlediğini anımsatan Dursunoğlu, hükümet zaten son dönemindeyken bir müdahale ile misillemede bulunularak siyasi krize meydan verilmeyeceği görüşünde. Dursunoğlu, hem Kovid-19 pandemisi, hem de yaptırımlar nedeniyle yaşanan ciddi ekonomik sorunların bunda etken olduğunu dile getirdi:
“Devrim Lideri Ayetullah Hamanei, bugün ‘suikastın faillerini cezalandırın’ şeklinde açıklama yaptı. Bugün cenaze töreni sırasında Savunma Bakanı’nın da devrim liderlerinin bu emri yerine getirilecek ve failler mutlaka cezalandırılacak, gereken cevap verilecek şeklinde açıklaması oldu. Ayetullah Hamanei’nin dış politika konusundaki görüşleri Ruhani’den çok farklı. Ancak devletin rutin işleyişinde sonuçta kararı alacak ve uygulayacak olan hükümet. Hükümet bypass edilerek bu olmaz mı, evet olabilir. İran’da Devrim Liderinin yetkisini kullanarak yapabileceği bu müdahaleye ‘Hükm-i Hükûmeti’ diyorlar. Yani doğrudan devrim liderlerinin müdahalesiyle hükümet aşılarak karar alınabilir. Ancak iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Ruhani’nin yeniden seçilme şansı yasal olarak olmadığı için Ruhani hükümetinin son dönemini yaşadığı düşünülerek böylesi bir müdahale ile siyasi krize meydan verilmek istenmiyor. Ülke zaten hem korona, hem de yaptırımlar sebebiyle ciddi ekonomik sorunlar yaşarken buna bir de siyasi ve toplumsal kriz eklemek istemiyorlar ve Ruhani’nin yasal süresini sükunet içinde doldurmasını bekliyorlar. O açıdan hükümetin bypass edilerek böylesi bir karar alınabileceğine ben ihtimal vermiyorum."
'Trump'ın savaş senaryosu ihtimali de gündeme gelebilir'
Suikast öncesinde İsrail Başbakanı'nın Mossad Başkanı'yla birlikte ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun da bulunduğu bir ortamda Suudi veliaht prensi ile görüştüğü haberlerinin çıktığını anımsatan Dursunoğlu, ABD basınında Trump'ın seçim yenilgisine rağmen iktidarı devretmemek için olağanüstü hal yaratmak istediği değerlendirmelerine atıf yaptı. Dursunoğlu'na göre bu haberler doğruysa Trump'ın 'savaş senaryosu' gündeme gelebilir:
"Suikasttan yaklaşık bir hafta önce Suudi Dışişleri Bakanlığı’nın yalanladığı ama İsrail basınının sızdırdığı önemli bir haber vardı. Bu habere göre Netanyahu, MOSSAD başkanıyla birlikte Amerikan Başkanı’nın İran’dan Sorumlu Özel Temsilcisi Elliott Abrams ve Mike Pompeo’nun da huzurunda Suudi Veliahtı ve Savunma Bakanı Muhammed Bin Salman ile bir toplantı yaptı. Bu suikast bu haberin hemen ardından geldi. Söz konusu haber bağlamında İran’ın vurulması ve savaş ihtimalleri senaryosu söz konusu edildi. Öte yandan Amerikan basınında Trump’ın seçim yenilgisine rağmen iktidarı devretmemek için olağanüstü bir durum yaratmak isteyebileceği gündemdeydi. Bu senaryoya göre Trump örneğin İran’a savaş açarsa, seçimi kaybetme gündemini değiştirerek başkanlık koltuğunda kalmaya devam edebilirdi. Trump’ın bu senaryo çerçevesinde Pentagon ve CIA ile bir toplantı yaptığı, burada İran’a savaş senaryosunu söz konusu ettiği; fakat onların buna sıcak bakmadığı yönünde Amerikan basınında haberler de çıktı. Bunlar bütünüyle doğruysa ve somut olarak da savaş gemileri eşliğinde USS Nimitz uçak gemisinin Körfez’e gönderilmesi ve Amerika’nın bilindik tehditlerini sürdürmesi doğrudan bu ihtimali gündeme getiriyor.”
İran’ın Amerika’ya yanıt vermediği takdirde daha da üzerine gidileceği kanaatindeki Dursunoğlu, Trump’ın İsrail’e sağladığı kazanımlar düşünüldüğünde İsrail lobisiyle kuvvetli ilişkilere sahip Biden’ın da Trump’ın açtığı yoldan ilerleme ihtimalini yüksek görüyor. Dursunoğlu'na göre, İran’ın bu saldırıya cevap vermemesi, Biden’ı İran’a karşı daha merhametli hale getirmeyecek:
“Eğer bu suikastı ‘gerilim tuzağı’ diye okuyan çevrelerin öngördüğü senaryo çerçevesinde düşüneceksek Amerika bu suikastla İran’ı bir cevap vermeye ve savaş bahanesi yaratmaya zorluyor. Bölgede savaş hazırlıkları yapıyor ve İran’a karşı başlatacağı savaşı iktidar koltuğunu devretmemek için kullanmayı hedefliyor. Evet böylesi bir senaryo ihtimal dışı değil; ancak öte yandan şöyle bir durum da var: İranlı bir karar verici olsaydım olaya şöyle bakardım. Böylesi bir ihtimal var; ama İran buna bir cevap vermezse, ne içeride ne de dışarıda hiçbir bedel ödemeyen Trump yönetimi veya Amerika İran’ın üzerine neden daha fazla gelmesin? Trump’ın İran’ı cevap veremez hale getiren bu politikasını Biden neden terk etsin? Tam aksine belki yöntemler değişecek; ancak aynı politikalar Biden ile de devam edecek. En az Trump rejimi kadar, hatta daha ileri derece İsrail yanlısı olan Biden, İsrail’e Trump’ın kazandırdığı onca kazanım varken, bunu niçin bozsun da Obama’nın anlaşmasına geri dönsün? Biden’ın iktidar koltuğuna oturduktan sonra yapması gereken şey, Trump’ın İsrail ve bölgedeki Amerikan çıkarları lehine sağladığı kazanımların üzerine yeni kazanımlar eklemek. Bu açıdan İran’ın bu saldırıya cevap vermemesi, Biden’ın İran’a karşı daha merhametli hale getirmeyecek."
ABD'nin bedel ödemeden yeni bir başlangıç yapmasının mümkün olmadığı görüşündeki Dursunoğlu'na göre, 'yapılması gereken Trump'ın attığı adıma ve yürüttüğü savaş tehdidine karşı tüm gücüyle cevap verilerek ABD Başkanı'nı ABD içindeki muhaliflere yem etmek'. Dursunoğlu, aksi halde ABD ve İsrail tarafının saldırılarını artırmakta bir çekince görmeyeceklerini de vurguladı:
"Yapılması gereken Trump’ın attığı bu adıma ve yürüttüğü bu savaş tehdidine karşı tüm gücüyle cevap vererek Trump’ı Amerika içerisindeki muhaliflere yem etmektir. İran’ın vereceği cevap ile yani Amerika’ya gönderilecek asker tabutlarıyla, Amerikan iç kamuoyuna ‘Trump, Amerika’ya büyük bir bedel ödetti’ mesajı verilebilirse, o zaman Amerikan içerisindeki muhalifler Trump’ı çiğ çiğ yiyeceklerdir. İşte ancak o zaman Amerika ile İran, Biden’dan sonra yeni bir başlangıç yapabilecektir. Şu haliyle tuzağa düşmeme adına geri adım atarak veya sessiz kalarak İran’ın Biden ile kendi öngördüğü çerçevede yeni bir başlangıç yapması mümkün değil. Biden yeni bir başlangıç yapacak elbette; ama bu İran lehine yeni bir başlangıç olmayacak. Trump’ın kazanımlarının daha da arttırılması yönünde bir yeni başlangıç olacak. Karşı tarafa kaybedeceği bir şeyler olduğunu göstermesi gerekiyor İran’ın. Eğer bu olmazsa, ben Amerikalı veya İsrailli bir karar verici olsam her hafta ve mümkünse her gün bir suikast yaparım, İranlı birilerini öldürürüm, İran’ın bütün devlet prestijini yerle bir edecek saldırılar da yaparım. Çünkü karşımdaki muhatap ‘Gerilim tuzağına düşmeyelim’ diye bekliyorsa fırsat bu fırsattır. Bundan daha güzel bir fırsat olamaz. O dediğimiz senaryo ve ihtimal güçlü. İran buna acil ve büyük bir cevap vermeyecekse Amerika ve İsraillilerin yapması gereken şey saldırılarını arttırmaktır.”