Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü araştırma görevlisi Livaoğlu, İzmir'de 30 Ekim Cuma günü meydana gelen deprem sonrası, depremin frekanslarını insan kulağının duyabileceği seviyelere yükselterek ürkütücü bir ses kaydı ortaya çıkardı.
Depremin büyüklüğü hakkında vatandaşlarda kafa karışıklıkları oluştuğunu belirten Livaoğlu, "Depremin büyüklüğü hakkındaki kafa karışıklığını gidermek, bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum. Neden farklı kurumlar, farklı büyüklükler verdi? Depremin en güvenilir büyüklük çeşidi moment magnüsüdür. Moment magnüsü depremin açığa çıkardığı enerjinin bir ölçüsüdür. Dolayısıyla moment magnüsü böyle yıkıcı depremlerde en güvenilir sonucu verir. Uzakta kalan depremlerde daha güvenilir sonuçlar ortaya çıkar. Depremin hız ve yer değiştirme kaydı kullanılır bu tarz hesaplamalarda" dedi.
İzmir depreminin 7 büyüklüğünde olarak açıklanabileceğine değinen Livaoğlu, "Neden uzak alan? Mesela Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi 7 verdi depremin büyüklüğünü. O daha güvenilir bir sonuçtur. Çünkü uzak alan tire sismik kayıtları kullanılmıştır. Tire sismik kayıtlarda şunları görüyoruz; deprem frekansının yüksek frekanslardaki soğurulma trendi modern kaynak spektrumunun soğrulma trendine çok benzer. Dolayısıyla bu güvenilir sonuçlar verir. Depremin büyüklüğü konusunda bizim, kurumların yaptığı yanlış bir şey yok. Onlar sadece ulusal ağları kullandığı için böyle sonuçlar çıkıyor. Ama diğer global ölçekteki istasyonlara erişimi fazla Amerikan Araştırma Merkezi’nin. Dolayısıyla depremin büyüklüğüne 7 diyebiliriz” diye konuştu.
'Her titreşim sese dönüştürülebilir'
Depremin ses kaydını ortaya çıkardıktan sonra kendisine ‘Depremin sesi olur mu?’ tarzında sorular gelmeye başladığını kaydeden Livaoğlu, şöyle konuştu:
"Deprem frekansları insan kulağının işitemeyeceği eşiklerdedir. Biz bunları işitebilir seviyelere yükseltiyoruz. Akustik sinyal işlemeciler bu işi bilir. Her titreşim sese dönüştürülebilir. Biz de depremin sesini insanların duyabileceği eşiğe yükselttik. Nasıl yaptık bunu? Sinyalin örnekleme periyoduna göre bant hızını yükselttik. Bant hızını yükseltince frekanslar yükseldi, dolaysıyla işitilebilir hale geldi. Her deprem için aynı sıkıştırma parametreleri kullanılarak depremin ses karakteristiği belirlenebilir. Bunu iyi, yetenekli bir kulak ayırt edebilir. Mesela çoklu bir orkestra çalıyor, onlarca enstrüman çalıyor, onlarca enstrüman arasından yetenekli bir kulak tek tek hangi enstrüman olduğunu söyleyebilir. Bu da böyle bir şey. Deprem sinyalinin spektral analizi bize kaynak hakkındaki deprem süresini verebilir, ses de bunun yanında ayırt edici bir özelliktir. İzmir’deki depremde, orada güzel bir kayıt var elimizde. Sismologların seveceği bir kayıt. Depreme uzaklığı 60 kilometre hem de yıkıcı etkiliği spektral olarak incelemek için güzel bir veri bizim için."
'Gelen ivme 5.4 kat büyüttüğü için bu yıkıcı hasara neden oldu'
Son olarak İzmir depreminin yıkıcı etkisini yorumlayan Livaoğlu, "Oradaki yıkıcı etkinin ana nedeni bir kalın sediman çökerler var orada. Onların kesme dalga hızı daha yavaş. Onun için sismik dalga oraya geldiği zaman yavaşlıyor ve genliği büyüyor. Benim hesaplamalarıma göre orada AFAD’ın 3513 kodlu istasyonu 0.1 G bir devrem ivmesi kaydetmiş. Ben de orada zemin büyütmesi çalıştım, zemin büyütmesinin buldum. Yaklaşık 5.4 büyütmüş, yani dalganın geldiği, gelen ivme 5.4 kat büyüttüğü için bu yıkıcı hasara neden oldu diyebiliriz. Evet üzücü bir olay hakikaten. Yıkıcı bir deprem. Fakat her kayıt sismologlar ve deprem mühendisleri için bir değer, bundan sonraki, ileride yaşanacak hasarları azaltmak için önemli veri bunlar. Bunların üzerinde çalışılıp, gelecek depremlerde riskler, hasarlar azaltılabilir” ifadelerini kullandı.