Geçen hafta ise Johnson, Doğu Akdeniz’deki gerginliği çözmek için Yunanistan ve Türkiye ile çalışmaya hazır olduğunu ifade ederek arabuluculuk hizmetlerini teklif etti.
Londra’nın Kıbrıs çözümü ile ilgili tek taraflı tutumu göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkların çözümünde arabuluculuk çalışmaları ne ölçüde tarafsız olabilir? İngiltere’nin bu tutumu, Kıbrıs’ın garantör ülkesi sıfatıyla ne kadar bağdaşmaktadır?
“Kıbrıs konusunda üç garantör ülke var: Türkiye, Yunanistan ve İngiltere. Her bir garantör ülkenin Kıbrıs’la ilgili gelişmeleri değerlendirirken ve pozisyon alırken oldukça dikkatli olması ve adil çözümü gözetmesi gerekir. Çünkü Kıbrıs sorununda esas mesele, kalıcı, adil ve eşitliğe dayalı bir barışa ulaşmaktır. Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, ancak ve ancak Kıbrıs sorununda bir çözümle beraber bir dengeye kavuşabilir. Dolayısıyla tüm garantör ülkelerin bu süreçte çok dikkatli olması gerekir. İngiltere adada toprak sahibi. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Burada iki taraf ve iki bölge var. Bir yandan Kıbrıs Rum tarafı, diğer yandan Kıbrıs Türk tarafı. Türkiye ve Yunanistan’ın adada üssü veya egemen bölgesi olmadığı gibi, İngiltere’nin de burada bir egemen toprağının olmaması gerekir ki, daha tarafsız bir tutum takınabilsin.”
İngiltere’nin Kıbrıs stratejisinin, adadaki üslerinin varlığının devam etmesi üzerine kurulu olduğunu söyleyen Akansoy, değerlendirmelerini şöyle devam etti:
“İngiltere dünden bugüne bütün pozisyonunu adadaki üslerinin sorunsuz bir şekilde varlığının devam etmesi üzerine kurmuştur. Bütün stratejisi budur. İngiltere bazı dönemlerde Türk tarafı desteklerken bazı dönemlerde de Kıbrıs Rum tarafına yakın durdu. Bu çok önemli bir konudur. Kıbrıs sorununun çözümünde garantör ülkeler arası dengesizliğin ortaya çıkmasında da belirleyici bir konudur. İngiltere’nin Kıbrıs’ta toprak sahip olması büyük bir dengesizlik yaratmaktadır.”