Küçük ölçekli aile balıkçılığının temelini kadın balıkçılar oluşturuyor. Resmi kayıtlara göre Türkiye'de yalnızca 400 kadın balıkçı var. Ancak yapılan saha çalışmaları, sayılarının binleri bulduğunu gösteriyor.
Kadın balıkçılar genellikle tekne sahibi olmadığı için su ürünleri kooperatiflerine üye ya da ortak olamıyor, kayıtlarda görünmüyorlar. Bu nedenle sorunlarını ve taleplerini dile getiremiyor, karar mekanizmalarında yer alamıyorlar. Onlar da sabahın erken saatlerinde 'Vira Bismillah' diyor, erkeklerin yaptığı tüm işlerin üstesinden geliyorlar. Ancak Sektördeki yerleşik toplumsal cinsiyet rollerinden, yani balıkçılığın erkek mesleği olarak algılanmasından mustaripler. 20 yılı aşkın süredir balıkçılık yapan Hülya Onaran ve balıkçılığı bırakarak yönetimde kadın sesi olmayı tercih eden Zeytinburnu Su Ürünleri Kooperatifi Üyesi Sevinç Konkuş, Türkiye'de kadın balıkçı olmayı ve kadın balıkçıların sorunlarını Demirören Haber Ajansı'na (DHA) anlattı.
‘10 sene öncesine kadar kadın balıkçı hiç yoktu, artık hemcinslerimi görüyorum’
'Sen bunu dışarıda parayla yaptırıyorsun, bana da bu paranın yarısını ver’
Bu mesleğe nasıl başladığı sorusuna ise gülerek, ‘esprili bir olay’ diyen Onaran, hikayesini şu sözlerle anlattı:
"Eşim sürekli çıkardı balığa. Takım yaptırıyordu, oltalarını falan. Tabii dışarıda yaptırdığı için pahalıya geliyordu. Astarı yüzünü geçiyordu diyebilirim. Bana dedi ki, 'Sen evde iş yapıyorsun, onu yapana kadar benim oltalarımı bağla, en azından dışarıya para vermeyeyim'. Yapar mıyım, yapamaz mıyım, becerebilir miyim derken, baktım ben bu işi beceriyorum. O zaman eşime dedim ki, 'Sen bunu dışarıda parayla yaptırıyorsun, bana da bu paranın yarısını ver o zaman. O da , ‘Sen de dışarıdan balığı parasıyla almıyor musun? Sen de o zaman balığın parasını ver' dedi. Böyle konuşurken esprili bir şekilde, bir olta takımıyla başladım balığa çıkmaya. Sabah 5'te kalkarız, takımlarımızı hazırlarız, üstümüzü başımızı değiştiririz, teknemizi hazırlarız. Sonra marşa basar, vira bismillah deriz. Ezan okunmadan oltamızı denizi veririz. Saat 9-9 buçuk gibi zaten bitiyor. Sonra limana geliriz, kahvaltımızı yaparız, dinlenirsek dinleniriz. Sonra tekrar yeme çıkarız ve akşam balığına hazırlanırız."
Kendisini denizde zorlayan herhangi bir durum olmadığını aktaran Onaran, en başta bir kadın olarak erkek egemen bu sektörde kabul edilmediğini dile getirerek şunları söyledi:
"Belki ben denizi çok sevdiğim için zorluklarını görmek istemiyorum. Çünkü denizi, balık tutmayı çok seviyorum. Erkeklerin yaptığı işleri yapmak, benim hoşuma gidiyor. O zaman kendimi çok farklı hissediyorum ve diyorum ki, 'Benim yapamayacağım hiçbir şey yok'. Erkekler yapabiliyorsa, ben neden yapamayayım ki bunu? Benim neyim eksik? İlk zamanlar çok fazla kabul etmediler. Kadının denizde ne işi var dediler. Ben neden yapamayayım? Bunu neden cinsiyet olarak ayırıyorlar ki? Kadın da erkek de bunu yapabilir. Sürekli, üzerine basa basa sohbetlerine katıldım, aralarına katıldım, toplantılarına girdim. Eşim de bu konuda çok fazla destek oldu. Çok zorlandım ama ben kendimi kabul ettirdim. Şu an ‘Sen bizden birisin' diyorlar. Bir erkek ya da kadın olarak değil, beni ben olarak görüyorlar" ifadelerini kullandı.
‘Kadın sesi, bakışı epeyce etki ediyor’
Eşiyle birlikte yıllarca balıkçılık yaptıktan sonra, Zeytinburnu Su Ürünleri Kooperatifi'ne üye olarak, yönetimde kadın sesi olan 57 yaşındaki Sevinç Konkuş ise, şunları anlattı:
"Evlendiğim tarihten beri eşimle birlikte hafta sonları boğazda olta balıkçılığına çıkardım. Aktif balıkçılık yapıyorduk o zaman. 90 yılında körfez krizinin ekonomik çöküntüsü ile Akçakoca'ya taşındık. Balıkçı teknesi aldık. Akçakoca Melenağzı'nda balıkçılık yapmaya başladık. Midye avcılığı, palamut, kalkan avcılığı yapıyorduk. Bu maceramız bir 6 sene kadar sürdü. 6 senenin sonunda İstanbul'a döndük ve yine İstanbul'da olta balıkçılığı yaptık. Eşim ve oğlum aktif dalgıçtır. Ben de dalgıcım. Biraz daha denizlerin altında olmayı, üstündeysem de kooperatifte, yönetimde olmayı tercih ettim. Faydalı da olduğumu düşünüyorum. En azından bir kadın sesi, kadın bakışı bu sektöre epeyce etki ediyor diye düşünüyorum. Eskiden aktif balıkçıydım, artık değilim. Daha çok yönetimde 4. kişi olarak görev aldım. Ve kadınların hep var olduğu bu meslekte yapısal görevde yer almayı tercih ettim. Yollarımız Kadın Balıkçılar Derneği ile kesişti. Gönüllü olarak dernekle çalışıyorum. Kadın balıkçıların erkek egemen bu meslekte yapısal sorunları var. Çünkü kooperatiflere üye olan kadınların sayısı, İstanbul gibi bir yerde bile çok az. Kadınlar kooperatife üye olmayınca dertlerini anlatamıyor, örgütlenemiyorlar. Oysa teknelerinde yüzde bir hisseye bile sahip olsalar, kooperatiflerine üye olacaklar. Karar mekanizmalarında yer alacaklar. Kadın kendini ifade edecek, farkındalığı olacak. Açıkçası ben bunu çok önemsiyorum. Kayıtlı olarak 400 kadın balıkçı var. Ancak sahaya indiğimizde sayılarının bini aştığı tespit edildi."
‘90'lı yıllarda kadının tekneye çıkmasını uğursuzluk sayarlardı’
Aktif balıkçılık yaptığı yıllara göre, yönetimde yer aldığı bu dönem arasında ciddi farklar olduğunu vurgulayan Konkuş, "Çok büyük gelişme yaşandı. Hakikaten eskiden, 90'lı yıllarda beni tekneye çıkartmazlardı. Ben Batı Karadeniz 'de yaşadım. Kadının tekneye çıkmasını uğursuzluk sayıyorlardı. Şafakla eşim giderken biniyordum tekneye ya da beni başka bir yerden alırdı. Biz bu şekilde iş görüyorduk. Ama şimdi çok büyük gelişme sağlandı. Yer yer kadınları hatta gençleri denizlerde görüyoruz" ifadelerini kullandı.