Yenikapı Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen 'Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve İlk Eğitim Toplantısı'nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 bin 800 yol arkadaşının 961 mahalleyi gezeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Amacımız ne, hedefimiz ne? Önce şunları ifade edeyim, şöyle bir soruyla karşılaşırsanız nerede olursa olsun, ülkenin iyi gitmediği belli, sorun yaşadığımız da belli, genelde şu soru söylenir ya da şöyle bir eleştiri yapılır, 'Efendim şu CHP var ya CHP', ne olmuş CHP'ye 'CHP hep eleştiriyor, hiç öneri getirmiyor.' Ona şu soruyu sorun, 'Hangi soruna çözüm getirmedi? Bana sorunu anlatın, çözümü size hemen söyleyeyim" ifadelerini kullandı.
Siyaset tarihinde son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan partilerden birisinin CHP olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, eleştiri kültürünün tamamen ötesinde, her soruna yetkin kadrolarıyla çözüm üreten Türkiye'deki tek parti olduklarını söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu çözümleri tarihsel birikimleri, evrensel değerleri, dünyada böyle bir sorunla karşılaşıldığında o ülkelerin geliştirdikleri çözümleri özümseyerek yeni bir yol haritası belirlediklerini aktararak, şunları kaydetti:
- "Biz Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken bir partiyiz. Yani Cumhuriyet Halk Partililer, Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz. Çünkü biz kadrolarımızla var olan sorunları çözme konusunda azimli, kararlı ve özgüveni yüksek bir duruş sergilemek zorundayız. Hangi sorun oldu da CHP sorunun çözümü konusunda düşüncesini ifade etmedi? Dolayısıyla benim sizlerden ilk isteğim eleştiri kütürünü 'Efendim iktidar şunu yaptı, bunu yaptı'. Doğru yaptı, zaten 83 milyon bunun tanığı, bunları söyleyeceğiz doğru ama siz ne yapacaksınız, öyle ya biz ne yapacağız? Asıl anlatmamız gereken bu, 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi. 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin önce felsefesini çok iyi bilmek gerekiyor. Eğer bu felsefeyi bilirsek 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'ni gayet güzel anlatırız."
'Geçmişten ders çıkaracağız ki sağlıklı bir geleceği inşa edelim'
CHP'nin 37. Olağan Kurultayı'nda kabul edilen 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'ne ilişkin bilgi veren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
- "2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin birinci özelliği şudur, bir yüz yılı geride bıraktık. Bugünü yaşayan kuşaklar bir yüzyılı geride bıraktılar. Geçen yüzyılda ne yaptık biz? Milli Kurtuluş Savaşı verdik, Cumhuriyeti kurduk, çok partili hayata geçtik, yeri geldi ekonomik olarak iflas ettik, moratoryumlar ilan ettik, darbeler oldu, siyasi idamlar oldu, gencecik filiz gibi çocuklarımız ülkenin bağımsızlığı için hayatlarını verdiler. Bir yüzyılın etkilerinin hafızalarımızda korunması gerekiyor. Bizim böyle bir sorumluluğumuz da var. Acıları var, sevinçli günlerimiz var, başarılarımız var, üzüntülerimiz var, bütün bunları 83 milyon olarak belleklerimizde tutmak zorundayız. 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi hazırlanırken birinci yüzyılın unutulmaması gerektiği özellikle belirtildi."
Birinci yüzyılın bıraktığı 5 temel sorunu da Türkiye'nin gündemine getirdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Birinci yüzyılın bize bıraktığı 5 temel sorun neydi? Eğitimde, dış politikada, demokraside, toplumsal barışta ve ekonomide sorunumuz vardı. Bitirdiğimiz bir yüzyıl, ikinci yüzyılın başlangıcında 5 temel sorunla 83 milyonu karşı karşıya bıraktı. Demek ki 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin öznesi geçmişin bize bıraktığı mirası bir sefer iyi kavramamız lazım. Bunu iyi kavrayamazsak, yani geçmişten ders çıkaramazsanız sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz. Geçmişten ders çıkaracağız ki sağlıklı bir geleceği inşa edelim" diye konuştu.
'Herkesin yaşam tarzına saygı duymak, her siyasetçinin temel görevidir'
Bu çağrı beyannamesinin temel bir başka özelliğinin daha bulunduğunu ifade eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, bu çağrı beyannamesinin Türkiye'de hiçbir toplumsal sınıfı dışlamayan bir beyanname olduğunu vurgulayarak, "Hiçbir toplumsal sınıfı, kişiyi, aileyi, kimliği, yaşam tarzını, inancı dışlamayan bir beyannamedir bu beyanname. Beyannamenin temel özelliği bir Cumhuriyet Halk Partisi beyannamesinin ötesinde Türkiye'yi ikinci yüzyıla güçlü bir şekilde sokacak, sorunlarını çözecek, bölgesinde ve dünyada güçlü bir Türkiye inşa edecek ve birlikteliği koruyacak bir beyanname, bir söylemdir" şeklinde koruştu.
Etnik kimlik, yaşam tarzı, inanç üzerinden siyasetin, tarihin tozlu raflarında kalmak zorunda olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
- "Kısır çekişmelerle iktidarda kalmak için, iktidarını sürdürmek için insanların inancıyla, kültürüyle, yaşam tarzıyla, kimliğiyle oynarsanız Türkiye'yi geriye götürürsünüz. Kutuplaşan bir Türkiye bize göz diken egemen güçlerin arzu ettikleri bir Türkiye'dir. Biz bütün farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul eden ve kendimize yol haritası çizen bir beyannameyle, yani 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi ile toplumun karşısına çıktık 97. yılımızda. Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir, herkesin inancı kendi inancıdır, Allah ile kul arasına kimsenin girme hakkı ve yetkisi yoktur. Öyle bir yetki hiç kimseye verilmemiştir. Herkesin yaşam tarzına saygı duymak, her siyasetçinin temel görevidir. Biz bunları, bu değerleri zenginlik olarak kabul ettiğimizde kendimize yol haritasını çağdaş uygarlık olarak görüp, o çizgi üzerinde götürmek zorundayız."
'Bayrak için, vatan için mangalda kül bırakmayanlar bu gerçeği görüyorlar mı acaba?'
CHP lideri Kılıçdaroğlu, nüfusun yarısından fazlasının genç olduğunu belirterek, "Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler ordumuz var" dedi.
Gençlerin, İkinci Yüzyıla nasıl baktığının anlaşılabilmesi için yapılan bazı anket çalışmalarını örnek gösteren Kılıçdaroğlu, Mayıs 2020'de gençlere, "İmkanınız olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamak ister misiniz?" sorusunun sorulduğunu hatırlattı.
Bu soruya, gençlerin yüzde 62.5'inin "Evet" yanıtını verdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
- "AK Partili gençlerin de yüzde 47.3'ü, 'Evet imkanım olsa ben Türkiye'den ayrılır yurt dışına giderim.' diyor. Önümüzdeki ciddi tehlikeyi görüyor musunuz? Bizleri televizyonları başında, radyolarında, sosyal medya hesaplarından dinleyen vatandaşlarım acaba bu gerçeği görüyor mu? Bir ülkenin gençliği, bir yüzyılı yaşamış bir gençlik, ikinci yüzyıla girerken, 'Ben bu ülkede değil de başka bir ülkede yaşamak istiyorum.' diyor. Hani sayıları yüzde 10-20 olsa tamam da eğer yüzde 62.5 ise oturup düşünmemiz gerekiyor. Bu dediğim mayıs anketi.
- Eylül anketi, şu soru soruluyor: 'Size kalıcı olarak başka bir ülke vatandaşlığı verilirse Türkiye'yi terk edip, o ülkeye yerleşmeyi düşünür müsünüz?' 'Evet terk ederim, giderim' diyenlerin oranı yüzde 64. Gençlerin yüzde 64'ü 'Ben vatandaşlık verilirse Türkiye'yi terk ederim gider o ülkede yaşarım' diyor. Gençlerin sadece yüzde 14'ü 'Hayır ben kendi ülkemde kalırım' diyor. Yüzde 22'si ise kararsız ya da cevap vermiyor. Soru şu: Türkiye'nin gerçek anlamda beka sorunu ne? Bir ülke kendi gençliğini kaybederse, bir ülkenin gençlerinin yüzde 60-70'i 'Ben Türkiye'de değil başka bir ülkede yaşamak istiyorum' derse Türkiye'nin beka sorunu nedir o zaman? Kaç siyasetçi bunu düşünüyor acaba? Kaç yurtsever, vatansever bunu düşünüyor acaba? Bayrak için, vatan için mangalda kül bırakmayanlar bu gerçeği görüyorlar mı acaba? İkinci Yüzyıla, gençlere nasıl bir tablo bıraktıklarının farkındalar mı acaba? Emin olun farkında bile değiller. İşte beka sorunu budur."
İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin 'gençleri Türkiye'de tutma beyannamesi' olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu gençlere "Sizin arzuladığınız her demokratik kuralı Türkiye'ye getireceğiz" sözünü verdiklerini dile getirdi.
Bu beyannamenin gençlere çok iyi anlatılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
- "Bir genç düşüncesini özgürce ifade edemiyorsa bir genç baskı altındaysa 'Şöyle konuşursam beni hapse atarlar, düşüncemi ifade edersem kamuda göreve almazlar, düşüncemi açıklarsam beni derhal sürgün ederler' anlayışı gençleri 'Ben Türkiye'den ayrılmak istiyorum' noktasına taşıyor. Ülkeyi yönetenler bunun farkında değil. Ülkeyi yönetenlerin büyük bir aymazlık içinde olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Hayattan kopuk, gençlerden kopuk, yaşamdan kopuk, sorunlardan kopuk, kendisini saraya hapsedip bütün dünyası saray olanların Türkiye'nin sorunlarını çözme kapasitesi yoktur. Olamaz da zaten. Eşyanın tabiatına aykırıdır."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beyannamenin birinci maddesinin "Yeni bir anayasa ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem" dediğini aktardı.
Darbe hukukundan arınan bir anayasa ve hukuk sistemi istediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Eğer siz hem darbelerden şikayet edip hem darbe hukukunu tahkim ediyorsanız sizin darbeciden bir farkınız yok, aksine darbecilerden daha ağır bir suç işliyorsunuz. Parlamentonun, anayasanın askıya alındığı bir süreçten geçiyoruz. Bir ülkede yasama, yargı ve yürütme bir kişinin kontrolüne girerse o ülkede felaket olur" dedi.
Bunun bütün kitlelere soğuk kanlı, yüksek bir özgüvenle anlatılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, "Düşünceyi ifade özgürlüğü... Genç twit atacak korkuyor, 'Başıma bir bela gelir mi?' diye. Biz 'Delikanlı' deriz gençlere. Gençler hata yapabilirler, yanlışlık da yapabilirler. Adı üstünde delikanlı. Onun gençliğini gözardı edip de yaptığı bir hata veya eksiklik yüzünden kafasına sopayı vurursanız o devlet iflah olmaz. Bir genci yok ediyorsunuz demektir, bir düşünceyi, bir insanı yok ediyorsunuz demektir. Hatası varsa çağıracaksınız, konuşacaksınız zaten farkedecektir bir süre sonra" ifadelerini kullandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, yargı sistemiyle ilgili de şu değerlendirmede bulundu:
- "İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargı sisteminin bu kadar köreleceği hiç aklıma gelmezdi. Çünkü yargıçlar en azından hukuk fakültesi mezunudur, hukuk kitapları okumuşlardır, hukukun temel kurallarını bilirler, dolayısıyla bu kadar körelmez, bu kadar çürümez diyordum. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Çürüme olursa da süratle telafi edilir ve gereği yapılır. Yargının kendi içinde bir iç dinamiği, bir öz denetimi de var. Alt mahkeme, üst mahkeme, vesaire diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar uzanan bir zincirimiz var. Ama alt mahkeme en üst mahkemenin, 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karar beni bağlamaz.' diyorsa 'Ne demek Anayasa Mahkemesi?' diyorsa işte çürüme oradan başlıyor, adaletsizlik oradan başlıyor, hukuksuzluk oradan başlıyor. Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi lazım."
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
- "İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma şu mesajı veriyor: Bir 'Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar veren bir mahkeme değiliz.' diyor. 'Hukukun üstünlüğü ve vicdani karar bizde yok, böyle bir şey beklemeyin bizden.' diyor. Topluma verdiği birinci mesaj bu. İkinci mesaj şu: 'Böyle olmadığımız için de anayasa ve yasalar bizi bağlamaz, biz gücümüzü anayasadan değil, saraydan alıyoruz.' Doğru mu? Doğru. Anayasanın ilgili maddeleri çok açık. 'Anayasa Mahkemesinin kararları yürütme, yasama, yargı, idare, herkesi bağlar.' diyor. Açık. 'Bağlayabilir.' demiyor, 'Bağlar.' Bitti."
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, "Milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz. Biz yasama organının üyesini Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yargılayıp mahkum ederiz" dediğini savunan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
- "Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum. Milletvekili yeniden dokunulmazlık kazanmış, ben buna uymam. Saraydan talimatı aldım, gereğini yapacağım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne derse desin milletvekilini yargılayacağım ve mahkum edeceğim' diyor. Şöyle bir mesajı daha var örtülü: 'Bizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı dahi eleştiremez.' Yasama dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin yasalara aykırı olarak yargılanmasına itiraz etmesi gereken ilk kişi Meclis Başkanı'dır. Meclis Başkanı'nın sesi çıkıyor mu? Çıkamaz. Çıkmaz da zaten. Talimatı nereden alır? Tıpkı 14. Ağır Ceza Mahkemesi gibi o da talimatı saraydan alır. 'Bizim anayasayı ihlal etmemiz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymamamız Hakimler ve Savcılar Kurulunca sorgulanamaz.' Çünkü Hakimler ve Savcılar Kurulu da talimatı saraydan alıyor. Doğru mu? Doğru. 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karara ben uymuyorum.' diyor. Hakimler ve Savcılar Kurulundan bir tepki gördünüz mü? Hayır. Niçin? Onlar da talimatı saraydan alıyor."
Bazı olaylarda Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun çok hızlı harekete geçtiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bir saat içinde toplanıp, karar aldıklarını da biliyorsunuz herhalde. Anayasanın askıya alındığı bir kararı görmezlikten gelen bir Hakimler ve Savcılar Kurulu var. 'Biz hukuk devletinin değil, şahsın devletinin hakimleriyiz. Saraya yaptığımız hizmetler dolayısıyla üst makamlara atanmayı bekliyoruz.' Büyük bir hizmet. Anayasayı gözardı ediyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisini gözardı ediyorsunuz. Hepsini bir tarafa itiyorsunuz, saraydan aldığınız talimatın gereğini yapıyorsunuz ve şimdi diyorsunuz ki 'Ben artık üst makamlara, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Yargıtay üyeliğine atanmayı hak ediyorum.' diyorsunuz ve böyle bir beklenti içinde karar veriyorsunuz. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Devletin dini adalettir. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz, insanlığı, kainatı, ekosistemi yok edersiniz. Çünkü doğanın da ağacın da ormanın da kurdun, kuşun da adalet hakkı vardır. Siz adaleti yok ediyorsunuz" şeklinde konuştu.