Kuzey Kıbrıs'taki Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Anayasa değişikliği referandumunda adayların hiçbiri yüzde 50'nin üzerinde oy elde edemezken, yüzde 32,45 oranında oy alan Ersin Tatar ile yüzde 29,76 ile ikinci sıraya yerleşen Mustafa Akıncı, 18 Ekim'de yapılacak ikinci tur seçimlerde cumhurbaşkanlığı için yarışacak. Başbakan Tatar, sonucu kendileri için bir zafer olarak nitelendirse de, ilk turda yüzde 21,67 oy alan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kuzey Kıbrıs'ta ikinci turda Mustafa Akıncı’yı destekleme yönünde oybirliğiyle karar aldı. CTP’nin firesiz bir şekilde Akıncı’yı desteklemesi durumunda, Akıncı’nın tekrar Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Peki, bundan sonra Kuzey Kıbrıs, Türkiye ilişkileri nereye evrilecek? Akıncı’nın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, Ankara nasıl bir tutum alacak?
Eski Büyükelçi Ertuğrul Kumcuoğlu, Kuzey Kıbrıs’la ilgili bu soruların yanıtını RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında verdi.
‘Yunanistan Dış Politikasına ‘Megali İdea’ hakimdir’
Öncelikle Kıbrıs meselesinin sadece Kıbrıs’ta ki Türklerle Rumlar arasında olan bir mesele olmadığına dikkat çeken Kumcuoğlu, şunları söyledi:
“1960’da sözde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken orada İngiliz dışişleri vardı. Dengeyi Kıbrıs Türkleri ve Rumları arasında kurmak yerine Yunanistan ve Türkiye arasında kuracak şekilde düzenlemişlerdir; bu terazide İngilizler de yerini almıştır. Kıbrıs meselesinde Yunanistan’ın 1820’den beri getirdiği ‘Megali İdea’ görüşü (Türkçe, “Büyük Fikir” anlamına gelen bu kavram, kısaca Bizans’ın tekrar diriltilmesi amacını ifade eder) vardır. Bu görüş Yunanistan idealinin ayrılmaz bir parçasıdır, tüm hedeflerini buna göre şekillendirir.”
Kumcuoğlu, Türkiye’nin uzun vadede Kıbrıs Türklerini bir devlet sahibi yaptığını söyledi ve şöyle devam etti:
“Bu devlet 1983’ten itibaren ayaktadır. Tanınmıyor olabilir ama tarihte uzun süre tanınma sıkıntısı çekmiş tek devlette Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değildir. Neticede bir tarafta Türkiye’nin ince dış politikası diğer tarafta Kıbrıs Türklerinin kültürlerini muhafaza ve müdafaa etmek konusundaki kararlılıkları Kıbrıs Türklerine bir devlet bahşetmiştir.”
‘Kıbrıs meselesinde Türkiye 2004 senesinde verebileceği azami tavizi verdi’
Ortadoğu ve Balkanlarda birçok Türk toplumunun kendi devletini kurma şansına erişmediğini belirterek Kıbrıs Türklerini şanslı sayan Kumcuoğlu, sözlerine şunları ekledi:
“Kıbrıs meselesinde Türkiye 2004 senesinde verebileceği azami tavizi verdi ve antlaşmaya rıza gösterdi. Referanduma sunulduğunda Türkler %65 evet demişlerdir, Rumlar %75 hayır demişlerdir. Kıbrıs Türklerini evet demek konusunda teşvik eden iki büyük kaynak vardır. Birisi o günden beri iktidarı elinde tutan AKP hükümeti, yoğun telkinde bulunmuştur, diğeri Batı Dünyası çok geniş taahhütlerde bulunmuştur ama bu taahhütleri yerine getirmemişlerdir. Aradan üç dört ay geçmeden Avrupa Birliği, Kıbrıs’ı kabul etmiştir. Kıbrıs’ta, Türklerin Rumlara ve Batı Dünyasına verecek bir tavizi kalmamıştır çünkü bütün iyi niyetlerine rağmen Batı Dünyası, Kıbrıs Türkünün karşı karşıya kaldığı haksızlıkları telafi etme konusunda yardımcı değildir. Bu sadece Kıbrıs’ta olan bir durum değildir. Azerbaycan’da da benzer bir durum söz konusudur.”
“Kuzey Kıbrıs’taki seçim, ‘Türkiye’yle yola devam edip - etmeme’ seçimidir”
Seçmenin ilk turda, adaya göre oy kullandığını belirten Kumcuoğlu, ikinci turda ‘Türkiye’yle devam mı tamam mı’ sorusunun belirleyici olacağı görüşünde:
“Pazar günü yapılacak seçim ‘Ben Kıbrıs sorununu Türkiye ile mi götüreceğim, Türkiyesiz mi götüreceğim?’ konusunda karar vermektir. Bu ‘Türkiyesiz devam edeceğim. Batı Dünyasının desteği ve Kıbrıs Rumlarının anlayışıyla Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında mutlu bir hayat devam ettirebilirim’ ya da ‘Ben maziye baktığım zaman ben Türkiyesiz devam edemem. Varlığımı sürdüremem’ seçimidir.”