Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti tezkeresinde, BM tarafından Türkiye'ye, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde kurulan Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonlarına katılım davetinde bulunulduğu belirtildi.
Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne askeri katkıda bulunulmasının, Türkiye'nin bölgede ve genel olarak Afrika'da izlediği faal dış politikanın doğal uzantısını oluşturacağının değerlendirildiği vurgulanan tezkerede, 2 Ağustos 2016'dan itibaren bu katkının sağlanması için TBMM kararlarıyla gerekli izinlerin verildiği hatırlatıldı.
'Yanlış bir sistemi doğru biçimde çalıştıramaz'
Tezkere görüşmelerinde İYİ Parti Grubu adına söz alan Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli, Anayasaya göre, silahlı kuvvetlerin yabancı ülkelere gönderilmesinde izin verme yetkisinin TBMM'de olduğunu anımsattı.
Tezkerede belirtildiği üzere; hudut, şümul, miktar ve zamanın bir kişinin yetkisine bırakılmaması, bu hususların da Meclis tarafından takdir ve tespit edilmesi gerektiğini öne süren Cinisli, "Sonuç itibarıyla, Meclisimizin ve milletimizin iradesini her kim olursa olsun bir kişiye teslim ediyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, Allah korusun Cumhurbaşkanı rahatsızlansa, hizmet yapamaz duruma gelse, yerine vekalet edecek kişinin de milletimizin seçmediği, bilmediği, denetimsiz, atamayla gelmiş biri olacağını unutmayalım" dedi.
Bu tezkere vasıtasıyla parlamenter sistemin önemini bir kez daha hatırlatmak istediğini belirten Muhammet Naci Cinisli, "Her türlü kritik kararın hem istişare ederek hem de milletin fikirlerini de işin içine katarak parlamenter sistem içerisinde alınması gerekiyor. Partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, Cumhurbaşkanı her kim olursa olsun yanlış bir sistemi doğru biçimde çalıştıramaz" diye konuştu.
MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Türklerin uzun yıllar boyunca Afrika'da bulunduğunu, Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır seferinden itibaren Afrika kıtasının büyük bir kısmında var olduğunu anlattı.
Özdemir, bugün 'soykırım' olarak nitelenen insanlık suçlarıyla Afrika kıtası ve sözde medeni çok sayıdaki Avrupalı devlet beraber anılırken, Türklerin bugün dahi oralarda yüzyıllar önce yaptığı hizmetlerle anıldığını dile getirdi.
İsmail Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne mutlu ki bu insani yardımların bugün de devam ediyor oluşu, Türkiye vizyonunu Afrika'da diğer ülkelerden ayıran en önemli etken olmaktadır. Dolayısıyla üzerinde müzakerede bulunduğumuz tezkereler gibi Afrika'da barış ve istikrara katkı sağlayacak uluslararası girişimlerdeki mevcudiyetimiz bizim açımızdan tarihe, bölge insanına ve gelecek vizyonumuza dair önemli ve değerli bir sorumluluk olarak görülmelidir. Gerek Kuzey Afrika, gerekse Güney Afrika'yla beraber kıtanın 2 uç noktasında yer alan ülkelerle geliştirdiğimiz olumlu ilişkilerin kıta geneline yayılmasını sağlamamızın milli çıkarlarımıza da katkısı büyüktür. Ülkemizin sınırı aşan göçler ve terörle mücadele konularında sahip olduğu tecrübelere ilave olarak, Kovid-19 salgınında görüldüğü gibi sağlık hizmetleri alanında da var olan büyük potansiyelimizi Afrika'da bulunan ülkelerle paylaşmak insani sorumluluklarımızdan olduğu gibi ülkemizin potansiyelini de artıracaktır."
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, 6-8 Ekim Kobani olaylarının gerçek nedenini araştırmak, yapanları, neden yaptıklarını ortaya çıkarmak yerine 'sorumlu HDP' sloganıyla ucuz siyasetin seçildiğini ifade etti.
Bunun, bir sonraki seçime parti olarak girmeye hazırlanan HDP'yi baraj altında bırakmak amacıyla yapıldığını ileri süren Oluç, "O gün kim bu sabotajı yaptıysa, kim bu provokasyonların arkasında durduysa, işte bugün HDP'yi demokratik siyasetten tasfiye etmeye çalışanlar, bize karşı intikam operasyonu sürdürenler, arkadaşlarımızı hukuksuz yere cezaevinde tutanlar, gözaltına alıp tutuklayanlar, kayyumları atayanlar aynı zihniyetin devamıdır" dedi.
'Sütten çıkmış ak kaşık gibi...'
Sataşmadan dolayı söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, "Sayın hatip öyle bir tablo çizdi ki sütten çıkmış ak kaşık gibi, hiç bu olaylarla alakaları yok; onlar meşru, hukuk içerisinde kalmak kaydıyla Türkiye'nin geleceği ve bekası için hareket etmişler. Elhak, bunu dinleyen bunu anlıyor. Devlet suçlu, o olayları bastırmaya çalışan kamu görevlileri suçlu, şehit olan polisler suçlu ama bir tek suçsuz var, bu olayları körükleyen, bu olayları organize eden HDP suçsuz. IŞİD veya DAEŞ laboratuvarda üretilmiş bir terör örgütü. Bunun amacı, oradaki insanları korkutmak, Suriye'nin bir bölgesini, oraları boşaltmak ve buraları PKK'ya bırakmaktı. Bu amaçla kuruldu" şeklinde konuştu.
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya'nın "IŞİD'i mi savunuyorsunuz?" diye laf atmasına Muş, "IŞİD'in Allah belasını versin, PKK'nın da onu destekleyenlerin de. Anladınız mı?" karşılığını verdi.
DEAŞ'a karşı da en büyük darbeyi vuranın Türkiye olduğunu dile getiren Mehmet Muş, şunları kaydetti:
"Bir bakıyorsunuz ki bu zalim, bu katil terör örgütü DAEŞ'i yeniyor, onun boşalttığı yerlere bu yerleşiyor, Rakka'ya kadar, Fırat'ın doğusundaki bölgeye olduğu gibi PKK yerleşiyor. Bu da bir terör örgütü. DAEŞ, Kobani'ye saldırdığı zaman, oradaki insanları katletmeye çalıştığı zaman o insanlara bağrını, yüreğini açan kim? Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Şimdi bunlar terör örgütlerinden çok rahatsızlar ya Münbiç'te yüzde 95 Araplar yaşıyor, PKK orayı zaptetti, oradan çıkmıyor, peki aynı hassasiyeti gösteriyor musunuz? Göstermiyorsunuz. Peki Türkiye'nin o hat boyunca, Fırat'ın doğusundan bizim sınırımızın bittiği Şırnak'a kadar olan hat boyunca Türkmenler, Araplar, Kürtler yaşıyordu, o insanları yerlerinden etti, orada şu an PKK var, peki niye ondan rahatsızlık duymuyorsunuz? Bu PKK'nın ideolojisini savunan, onlarla ortak eş güdüm hareket eden HDP sesini çıkartmıyor."
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, Türkiye'nin o bölgede yaşayan Kürtlere düşmanlık yapmaması gerektiğini belirterek, "Türkiye'nin yapması gereken, dostluk içinde Kürt halkıyla, Türk halkıyla, bütün halklarla beraber barış içinde bir yaşam kurabilmenin imkanlarını yaratmaktır. Biz bunun için mücadele ediyoruz ve bunun için ter döküyoruz" dedi.