Yatağan Termik Santrali'ne linyit kömürü sağlayan maden sahalarının genişletilmesi sonucu Muğla'da iki köy taşınmak zorunda kalmıştı. Yeni kömür madeni alanı olarak Turgut köyünün seçilmesine karşı hukuk mücadelesi başlatan zeytin üreticisi Tayyibe Demirel, RS FM'de Atilla Güner'le Akşam Postası'na konuk oldu.
Yatağan Termik Santrali'ne karşı 6 yıldır hukuk mücadelesi veren ve ÇED raporu almadan maden sahalarının genişletilmesine karşı iki kez mahkemelerde zafer kazanan Demirel, yaşananları şöyle anlattı:
'Ölüme terk edilmiş gibi yaşatıyorlar bizi'
- 6 yıl önce buradaki mücadeleyi başlatan kişiyim. Komşu köyler cehennem çukuru olurken ben fark ettim. Eskiden Turgut köydü, şimdi mahalle oldu ama hiç iyi olmadı. Sadece çöplerimiz alınıyor. Yatağan Termik Santrali 1980 yıllarında kuruldu. O günlerden bu yana en zehirli linyit kömürü yakılıyor. Kömür ocakları 1 kilometre yakınımızda. Termik santrale de 6 kilometre uzaklıkta oturuyorum. Doğa yok edilmesin diye nerede toplantı varsa ben gidiyorum. Kamyon seslerinden evlerimizde uyuyamıyoruz. Dinamit patlatıyorlar evlerimizin camları sarsılıyor. Köyümüzü yok etmesinler diye defalarca dava açtık. Kaç köy gitti bu zamana kadar şimdi sıra bizim köye geldi. Yatağan eski belediye başkanı söz vermişti, 'Turgut topraklarına dokunmayacağız' diye ama söz nerede kaldı? Ölüme terkedilmiş gibi yaşatıyorlar bizi burada sanki Türk vatandaşı değiliz gibi.
'İnsanları kandırıyorlar'
- Şu anda yerlerinizi vermezseniz, satmazsanız ileride kamulaştırma gelecek diye insanları kandırıyorlar. Kamulaştırma yapılamıyor burada ben bu davaları defalarca kazandım, biliyorum. Halkı parayla, yalanla kandırıyorlar. Halkın elindeki toprak bütünlüğünü bozup, milletin geçim kaynağı olan zeytinliklerini aldılar ellerinden. Bizim burada 3 bin yıllık antik kentimiz var, onu hiçe sayıyorlar. Yıllar önce olan Hendek Savaşı gibi zeytinlik alanları. Halkın elinden alınan zeytinliklerin içerisindeki verimli topraklarda odun kesme makineleriyle doğayı yok ediyorlar. Kepçelerle kazdıkları yerler birinci derece sit alanı. Suç işleyerek sit alanlarını bile yok ettiler.
'Türkiye'de adalet yok, bizim yaşama hakkımız yok'
- Herkes göz yumuyor, biz bir şey yapamayız dediler. Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak atanan Esengül Civelek hanım perşembe günleri halk toplantısı yapıyordu ve defalarca söyledik. Makamına da gittim, dile getirdim. Türkiye'de adalet yok. Bizim yaşama hakkımız yok. Cumhurbaşkanı geçen gün bizim gibi köyünü, doğayı savunanlar için 'Şirketlere düşman kesilmesinler, Türkiye'nin geleceğine engel olmasınlar' dedi. Bizim yaşam alanlarımızı elimizden almaya kimsenin gücü yetmez. Benim bütün anılarım burada. Ben burada yaşadım burada ölmek istiyorum.
'Felç oldum, 3 senedir kanser hastasıyım'
- Kazdıkları yerde kömür de yok. Bu mücadeleden dolayı 3 senedir kanser hastayım. Yatağan termik santrali maden direktörü Yüksel Akın, 'Biz bu toprakları almaya göz koyduk, biz kararımızı verdik ne yapsanız biz alacağız' dedi. Ben bu sözleri duydum ve o akşam felç oldum. Ben para pul istemiyorum. Doğup, büyüdüğüm yerde ben cenneti yaşıyorum. Bu cenneti benden alamaz kimse. Bize dokunmasınlar. Buradaki herkes kanserden ölüyor. Benim de astımım var. Türkiye duysun sesimizi ve köyümüze gelip görsünler. Köyümüzü elimizden almasınlar. Dinamit seslerinden evlerimiz sarsılıyor. Dağlar delik deşik. Evimizin penceresinden baktığımız zaman doğayı görüyorduk. Köyleri boşaltıp şehirlere gidecekmişiz. Ben şehir hayatını sevmiyorum. Ben ıssız, sessiz, güzel köyümde yaşamak istiyorum. Buralar kafa dinlenecek yerler. Ben köyümden ayrılmak istemiyorum. Ben İstanbul’da da 4 sene mecburiyetten oturdum. Şehir hayatını da biliyorum. O yüzden istemiyorum. Ben cennette yaşıyorum ama termik santral ile cenneti cehenneme çevirdiler. Cumhurbaşkanı da olsa, Amerika'nın başkanı da olsa bizim yaşam haklarımızı elimizden almaya kimsenin gücü yetmez. Ben torunlarım ve genç nesiller için mücadele ediyorum. Halkımız CİMER'e yazsın, sesimize ses olsunlar.