Doğu Akdeniz’de Batılı ülkelerin desteklediği Yunanistan başta olmak üzere hem bölge içerisinden hem de bölge dışından pek çok ülkeyle derin çıkar çatışması içerisinde olan Türkiye’den, bölgesel denklemi kendi lehine değiştirebilecek önemli bir adım sinyali geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Mısır’ın istihbarat yetkilileri arasında görüşmeler yürütüldüğünü bildirdi.
Erdoğan’ın ardından Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşama ihtimaline “Mısır burada esasen bizim haklarımıza saygılı davranmıştır. Siyasi ilişkilerimiz çok iyi değil diye haksızlık yapmayalım. Dolayısıyla yarın Mısır'la da böyle bir anlaşma imzalarız ama gerçekçi olunmalı. Bu anlaşmayı imzalayabilmek için siyasi ilişkilerin biraz düzelmesi lazım” sözleriyle işaret etti.
‘Cumhurbaşkanlığı’nın Mısır’la görüşmeler yürütüldüğünü duyurması çarpıcı’
Ankara’dan gelen bu üst üste açıklamalar ışığında, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin onarılması ihtimali ve bunun Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki pozisyonuna olası etkilerini, Aydınlık gazetesi yazarı Avukat Onur Sinan Güzaltan, Sputnik’e anlattı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin göreve geldiği geldiğinden bu yana iki ülkenin diplomatik ilişkilerinin maslahatgüzar seviyesinde olduğunu hatırlatan Güzaltan, son 7 yıldır iki ülke arasında görüşmeler yapıldığının ilk defa Türkiye Cumhurbaşkanlığı seviyesinde duyurulmasını “çarpıcı” olarak nitelendiriyor.
‘Kahire, Türkiye’nin kendilerine dönük ‘darbeci’ ifadelerinden vazgeçmesini bekliyor’
Güzaltan, Ankara’nın açıklamalarının Kahire’deki yansımalarını “Sisi’nin göreve gelişinden bu yana Türkiye-Mısır ilişkileri maslahatgüzar seviyesinde. Bu yüzden Cumhurbaşkanlığı seviyesinde Mısır’la görüşüldüğüne dair bir açıklama yapılması çok çarpıcıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan da ‘anlaşmak istiyorsak iyi ilişkiler kurmalıyız’ ifadelerinin yer aldığı bir başka açıklama geldi. Bakan Çavuşoğlu’nun konuşmasının ikinci bölümünde ise ‘Mısır’da 2013’te darbe oldu, insanlar öldürüldü’ gibi 7 yıllık klasik retoriğe dönüldü. Konuya ilişkin Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü’nden ‘Türkiye eğer anlaşmak istiyorsa 7 yıldır sürdürdüğü ‘darbeci’ retoriğini bırakmalı’ şeklinde bir açıklama geldi. Bu açıklama sonrasında görüştüğüm Mısırlı kaynaklar, ülkelerinin temel beklentisinin Türkiye’nin kendilerine dönük ‘darbeci’ söylemlerinden vazgeçmesi olduğunu ifade etti. Ayrıca, Türkiye’de faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler’e yakın kuruluşlar, basın yayın organları var. Mısır, Türkiye’den bu alanda da adım bekliyor” diye aktarıyor.
‘Mısır’ın Libya’da siyasi çözüm beklentisi var, iki ülkenin istihbarat yetkilileri bu konuda görüşüyor olabilir’
Mısır’ın Türkiye’den bir diğer beklentisinin de Libya meselesine ilişkin olduğuna işaret eden Güzaltan “Libya konusu çok hassas. Fakat Libya konusunda da anladığımız kadarıyla, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Sirte ve Cufra’ya yönelik ilerleyişi durdu. Orada bir ateşkes var. Mısır tarafı siyasi bir çözümden bahsediyor. Türkiye’de de siyasi çözüm söylemleri tekrardan ön plana çıktı. Libya konusunda diyalog beklentisi var ve anladığım kadarıyla istihbarat örgütleri arasındaki görüşmeler Libya konulu” diye devam etti.
‘Doğu Akdeniz’de kendisine karşı olan kampın kemikleştiği bir dönemde Türkiye’nin Mısır’a ilişkin açıklamaları farklı değerlendirilmeli’
Türkiye’nin son yıllarda başta Suriye ve Mısır olmak üzere pek çok bölge ülkesiyle ilişkilerini yeniden inşa etme çabasının ‘iki adım ileri, bir adım geri’ şeklinde sürdüğünün hatırlatılması üzerine Güzaltan’ın yorumu şu oluyor:
“Son 7 yılda Türk-Mısır ilişkilerinin düzelmeye başladığı şeklinde haberler bugün olduğu gibi pek çok kez medyada yer aldı. Fakat bu haberlerin ardından bir sonuca ulaşılamadı. Fakat bugün özellikle Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı olan kampın kemikleşmesi noktasında, İsrail ile Körfez arasındaki anlaşmalara, Amerika’nın Yunanistan’la giriştiği askeri tatbikatlara, Fransa’nın Türkiye’ye karşı söylemini sertleştirmesine son olarak Avrupa Birliği’nin de Fransa’nın peşinde Türkiye’ye karşı sert bir yönelime girmesini bir araya getirdiğimizde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bir açılım yapması gerektiği gerçeği açığa çıkmış durumda. Bu artık bütün çevrelerde kabul edilir noktada. Bu yüzden Mısır’a ilişkin yapılan bu son açıklamalar, öncekilerden farklı değerlendirebilir. Zaten Ankara’dan gelen son açıklama bizzat Cumhurbaşkanlığı seviyesinden geldi.”
‘Mısır da ekonomik ve siyasi çelişkilerden çıkış yolu arıyor, olası Ankara-Mısır anlaşması pek çok alanda iki ülkenin lehine olur’
Aynı Türkiye gibi Mısır’ın da pek çok bölgesel gelişmeleden rahatsız olduğunu vurgulayan Güzaltan “Kahire açısından da bir yandan Libya meselesi, diğer yandan Etiyopya’da baraj meselesi var. Öte yandan İsrail bölgede yeni bir politik atağa kalkmış durumda. Mısır’ın içerisinde ekonomik ve siyasi anlamda pek çok çelişki mevcut. Dolayısıyla Mısır’ın da bir çıkış arayışı var. Türkiye ve Mısır’ın arasındaki anlaşma her iki tarafın da lehine olacak durumda. Mısır’ın Yunanistan’la imzaladığı anlaşmanın tam metni basında yer almasa da özellikle Mısır basınında çıkan bilgiler ışığında tarafların imzaladığı anlaşmanın Türkiye’nin çıkarlarını birebir karşılarına alan bir anlaşma olmadığını söyleyebilirim. İkinci olarak, anlaşma esnek hükümler içeriyor. Yani Mısır ve Yunanistan arasındaki deniz sınırlarını kesin bir dille çizen bir anlaşma değil. Kısacası ek anlaşmalar gerektiren bir anlaşmadan bahsediyoruz. Bu çok önemli. Zaten Sayın Çavuşoğlu da, Mısır ve Yunanistan arasında yapılan anlaşmada Mısır tarafının takındığını tavrın Türkiye’nin çıkarlarını ihlal etmediğini doğruladı” dedi.
‘Mısır yönetimi ABD ve Körfez baskısından kurtulmalı’
Peki iki tarafı masaya oturmaktan alıkoyan ne? Türkiye’nin Mısır’a dönük ideolojik önyargıları bir kenara bırakmasının gereği bir yana; Güzaltan Mısır’ın da Körfez baskısından kurtulmasının önemine değiniyor:
“Biz hep Türkiye’nin atması gereken adımlardan bahsediyoruz ama Sisi yönetiminin ekonomik olarak çok zayıf olduğu gerçeği de unutulmamalı. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan gelen finansal desteği de kullanıyor ve bu destek de ülkeye karşılıksız verilmiyor. Bu yüzden Mısır tarafının da Körfez baskısından kurtulması lazım. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptığı baskılardan da bağımsız bir siyaset izlemesi gerekiyor. Dolayısıyla bu iki ülke üçüncü ülkelerin yani Körfez, Amerika, hatta Almanya’nın baskılarından kurtularak masaya oturmayı başarabilirse bu yalnızca ikili ilişkilerin değil bölgenin de kaderini değiştirecek. Dolayısıyla bu ülkelerdeki siyasi iradeyi tutanların bu cesareti göstermeleri lazım. Eğer ilişkiler yumuşar, taraflar ortak bir zeminde buluşursa, yarın öbür gün iki ülke arasında münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalanması da mümkün olur.”
‘Amerikan barışı’ seçeneği reddedilirse, Türkiye, Mısır ve İran birlikte emperyalist planları boşa çıkarabilir’
Türkiye ve Mısır’ın üçüncü bir kuvveti araya sokmadan direkt olarak görüşmediği takdirde izlenecek yolun “yanlış” olacağını savunan Güzaltan “Eğer Türkiye ve Mısır, bunu yapmayıp emperyalizmin Yüzyılın Anlaşması’nı kabul etme yoluna giderse, o zaman ülkelerin önünde ‘Amerikan barışı’ seçeneği de koyulabilir. Fakat bu yol elbette yanlış yoldur. Doğru yol iki ülkenin Amerikan ve İsrail planlarının dışında bağımsız bir biçimde görüşmesinden geçmektedir. Bu iki ülke anlaşırsa ben inanıyorum ki yarın, 1979’dan beri İran-Mısır ilişkileri sıfır noktasında, İran’ın da dahil olabileceği bir biçimde bölgenin üç kadim devletini bölgedeki emperyalist planları boşa çıkartacağı bir zemin sağlanabilir. Özetle bizim bağımsız hareket etmemiz lazım. Türkiye’nin bu yönde çabaları var ama özellikle Mısır’ın da bağımsız bir biçimde milli çıkarlarını koruyan bir biçimde hareket etmesi lazım ve her iki taraf da böyle hareket ederse ortada Türkiye ve Mısır’ın anlaşmaması için neden kalmaz” diye ekledi.