Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Türkiye’de her geçen gün etkisini arttıran Kovid-19 pandemisine ilişkin 5. ay değerlendirme toplantısını online gerçekleştirdi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB COVID-19 İzleme Grubu üyeleri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, Prof. Dr. Özlem Azap, Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’un katıldığı “Salgın Kontrol Altına Alınamıyor, Sağlıkçılar Tükeniyor” başlıklı toplantıda sağlık çalışanlarının süreçte yaşadıkları, filyasyon uygulamalarına ilişkin uyarılar ve 65 yaş üzeri kişilere dair kısıtlılığın yaratacağı etkiye dair değerlendirmeler yapıldı.
‘Suçlu olarak vatandaşın işaret edilmesi sorunlu’
Hükümetin salgını azaltma stratejisinin karşılığını bulamadığını belirten Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, “1 Haziran’da başlayan ve ‘yeni normal’ denen sürecin üçüncü ayı doldu. Komşu ülkelerle karşılaştırma yapılınca Türkiye İran’la benzerlik göstermekte. Yunanistan ve Bulgaristan’dan daha fazla doğrulanmış olgumuz var” dedi.
Hükümetin salgın stratejisini eleştiren Tanık, 11 Ağustos 2020 itibarıyla Sağlık Bakanlığı verilerine göre hesaplanan aktif hasta sayısının 11 bin 152 olduğunu söyledi. Tanık, Sağlık Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan aktif hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile tanı alanların 9.9 katı kadar aktif vaka bulunduğunu kaydetti.
Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü tarihten bugüne 623 bin 766 kişinin karantinaya alındığını söyleyen Tanık, “Merkezi otorite kendi sorumluluğunu, uyarmak ve hasta olanları da tedavi etmekle sınırlı görüyor. Sağlık Bakanı ‘tedbirden taviz olmaz’ diyor. Pandemi mücadelesi bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir durum değil. Suçlu olarak vatandaşın işaret edilmesini sorunlu olarak görüyoruz. Ayasofya’nın açılması, bayramlaşmalar merkezi otoritenin aynı duyarlılıkta olmadığını gösteriyor” diye konuştu.
‘Pozitif kişilerin temaslılarla aynı ortamda yaşaması sıkıntılara neden oluyor’
Filyasyon uygulamasına dair pratikte yaşanan sorunlara değinen Prof. Dr. Özlem Azap Kurt ise, “Test pozitif çıkan kişiler ve temaslılar genelde aranıyor ve ‘Dışarıya çıkmayın biz geleceğiz’ deniyor. Fakat 2-3 gün geçmesine rağmen ulaşılmadığını bildiğimiz aileler var. Pozitif kişilerin temaslılarla aynı ortamda yaşamaya devam etmesinin birtakım sıkıntıları olabiliyor. Bu süreç uzadıkça ev içerisindeki bulaş ihtimali artıyor. Hastalardan aldığımız sitem telefonları giderek artmakta. Buna ilişkin bir takım düzenleme yapılacaktır diye düşünüyorum” dedi.
Kovid-19 semptomu varken test yapılmadan ilaç tedavisine başlanmasına ilişkin de şikayetler aldıklarını söyleyen Azap, “Hasta yakınları bizleri arayarak tereddütlerini iletiyorlar. Test yapılmadan halsizliğim var ya da boğazım ağrıyor diye ilacın verilmesinin çok kabul edilebilir olmadığını ifade ediyorlar. Kullanılan ilaçlar açısından kamuoyunda ciddi soru işaretleri var” diye konuştu.
’65 yaş ve üzerini evde bırakmanın nasıl bir etkisi olduğuna dair verimiz yok’ ‘
Sivas’ta korona nedeniyle 65 yaş üstü kişilere getirilen sokağa çıkma kısıtlaması şimdilik valilik tarafından ertelendi. TTB’nin 65 yaş üzeri kişilere yönelik kısıtlılık kararlarını nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine konuşan Prof. Dr. Kayıhan Pala şunları kaydetti:
“65 yaş üzeri yurttaşlarımızı evde kalmak zorunda bırakarak onlarda hem beden hem de ruh sağlığı açısından yeni sorunlar yaratma potansiyelimiz var. Bunu göz ardı etmemek gerekir. İkincisi ise dünyada örneği görülmeyecek bir şekilde 65 yaş üstü yurttaşlarımızı evde bırakmanın nasıl bir etkisi olduğuna dair hiçbir veriye sahip değiliz. Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, 65 yaş üzeri yurttaşlarımızı bu kadar uzun süre evde çıkmaktan alıkoymanın sonuçlarının ne olduğunu bizimle paylaşmasını istemiştik ama bunu görebilmiş değiliz. Hastalık yeniden alevlenirken sorun 65 yaş üzeri yurttaşlarımız üzerinden tartışılırsa bu yanlış olacaktır. Ayrımcılık başta olmak üzere yurttaşlar arasındaki eşit yurttaş olma bağlarını zedeleyecek yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Sivas ve diğer yerlere baktığımızda tek başına 65 yaş üzeri yurttaşlarımıza düzenleme yapmak yerine bir süreliğine kapanmayı tartışacağımız, çalışanlar da dahil tüm vatandaşlarımızı kapsayacak bir yaklaşımı benimsemek gerekiyor.”
‘Influenza aşısının güvencesi olmayanlara da ücretsiz sağlanması gerekiyor’
“Sonbahar ayında Influenza vakalarına karşı uygulanacak aşılara dair nasıl bir yol izlenmeli? Aşı karşıtlığı kampanyaları da düşünülünce herkes bu aşıyı yaptıracak mı?” sorusuna ise Prof. Dr. Özlem Azap Kurt şu yanıtı verdi:
“İnfluenzaya ilişkin önümüzdeki dönemde eylül ayından itibaren geniş kapsamlı aşılama çalışmalarının başlaması gerekiyor. Geçtiğimiz dönemlerdeki riskli grup diye tanımladığımız kişilerin yanı sıra daha geniş bir çerçevede, öğrenci ve öğretmenleri de içererek aşılama faaliyeti yürütülmesi gerekiyor. Bunun için de aşıya ulaşabilmek gerekiyor. ABD ve İngiltere geçtiğimiz yıla göre kaç milyon doz aşı fazla aldıklarını açıklamış durumdalar. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuya dair açıklamasını göremedim. İnsanların aşı olmak istediğinde aşılanabilmesi lazım. Bunun için de aşının temin edilmesi lazım. Ayrıca sosyal güvence kapsamında bu aşıların ücretsiz olarak temin edilmesi lazım. Sosyal güvencesi olmayanlara da ücretsiz sağlanması lazım.“
Aşıya erişim konusunun çok kritik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Feride Aksu Tanık ise, “Geçen yıl influenza aşısının Türkiye’ye ithalatı oldukça geç oldu. Aşıya karşıt olmayan insanlar bile aşıya erişemediler ya da grip mevsimi başladıktan sonra aşılanabildiler. Sağlık Bakanlığı’na yeterli doz aşının ithal edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Yaygın bir şekilde insanların aşıya erişmesi gerekir. Aşı karşıtlığına ilişkin, Covid- 19 insanların aşıya bakış açısını pozitif yönde etkileyebilme olanağına sahip. Ölümcül bir hastalık söz konusu olunca gözler aşı çalışmalarına döndü. İnsanların aşıya umut bağlaması olumlu bir şey” dedi.