Fahrettin Altun, İbn Haldun Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliğiyle online düzenlenen üniversite tercih etkinliği TercihFest'in açılışında yaptığı konuşmada medya alanında yaşanan çoğullaşmaya paralel olarak teknoloji ve dijitalleşmenin medya alanında da yeni imkanları beraberinde getirdiğini söyledi.
Her ne olursa olsun, ülkemizin aleyhine olacak hususlarda dik duruşumuzdan asla taviz verilmez, milletimizin menfaatine olacak hususlarda asla geri adım atılmaz! pic.twitter.com/kehlHyHMJg
— Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) August 8, 2020
Medyanın, dijitalleşmenin en çok ve hızlı hissedildiği alanlar arasında başı çektiğine işaret eden Altun, medya alanında üretimin de tüketimin de bir dönüşümden geçtiğini anlattı.
Yeni medya araçlarının insan hayatındaki hacmi ve etkisini her geçen gün nasıl artırdığının görüldüğünü belirten Altun, şöyle konuştu:
"Biz sosyal medyayı kullandıkça, onu tükettikçe hep birlikte bir sanal gerçeklik alanı inşa ediyoruz. Her birimiz onun içine giriyoruz. Dahası bu sanal gerçeklik alanı beraberinde adeta bir siber vatan üretiyor. Yetmiyor bir de siber kimlikler yaratıyor. Hepimizin sosyal dünyadaki gerçek kimliklerinin yanında belki siber alanda sanal kimlikleri var. Böylece sosyal medya ve dijital teknolojiler, hayatın kendisi haline dönüşürken, bir yandan da karşımıza siber kamusal alan dediğimiz bir gerçeklik çıkıyor. İşte bu noktada, siber kamusal alanda yer almak ve bu alan için içerik ve söylem geliştirmek hayati bir önem taşıyor. Siber süreçlere entegre olmak ve sosyal medyayı doğru ve etkin şekilde kullanmak artık bir lüks değil, bir zorunluluk halini almış durumda."
'Hakikat aşığı genç iletişimcilere ihtiyacımız var'
Fahrettin Altun, sosyal medyada üretilen içeriklerin zaman zaman gerçeği "tahrif ettiğini", "illüzyonlarla dolu bir sahne" çıkardığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Sosyal medya merkezli enformasyonun kısa süre içinde çok geniş kitlelere yayılması ve sosyal medyanın anında geri bildirim alma imkanı sunması bir siber kuşatmayı da beraberinde getirebiliyor. Bu açıdan genelde yeni medyanın, özelde sosyal medyanın bilinçli ve uyanık iletişimcilere ihtiyacı olduğunu özellikle vurgulamak gerekir. Bilinçli, sahici bilginin peşinde koşan, hakikat aşığı genç iletişimcilere ihtiyacımız var."
Sosyal medyanın en büyük sorununun da "kaynağın güvenilirliği" olduğuna işaret eden Altun, sosyal medyada kullanıcıların birer tüketici olmanın ötesinde aynı zamanda içerik üreticileri olduğunu hatırlattı.
"Maalesef sosyal medyada yalan, eksik ve yanlış bilginin yayılma hızı, doğru bilgiden çok daha yüksek." diyen Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O nedenle sosyal medya içeriklerini incelerken bu vesileyle özellikle şüpheci olmanızı, paylaşımların kaynağını sorgulayarak hakikatin peşinden gitmenizi salık vermek istiyorum. Günümüzde gerçek ve kurgu arasındaki sınırlar ortadan kalkmaya başlamış durumda. Algılar, neredeyse gerçeklerden baskın halde. Tam da bu ortamda, sosyal medyanın manipülasyon amacıyla kullanıldığı bir zeminde, insanların hakikat ile yalan arasındaki farkı görmesi için bir tür 'dijital medya okuryazarlığı'na ihtiyacımız var."
Fahrettin Altun, sosyal medyanın "değer-bağımsız bir ortam" olmadığını, yansız, tarafsız, objektif bir platformdan da bahsedilemeyeceğini söyledi.
"Kendisi aktör olmak isteyen, özne olarak hareket etmek isteyen bir platformdan" bahsedildiğini belirten Altun, "Yabancı devletlerin, şirketlerin ve hatta terör örgütlerinin kendi çıkarları adına istihbarat toplamaya, propaganda yapmaya ve insan kaynağı devşirmeye çalıştıkları bir ortamdan bahsediyoruz." dedi.
Siber güvenliğin bu bağlamda devletlerin büyük mücadele alanlarından biri haline geldiğini vurgulayan Altun, genç iletişimciler ve sosyal bilimcilere çok iş düştüğünü dile getirdi.
Gelişen teknoloji ile bilginin yayılması ve iletişim süreçlerinin daha kolay hale gelmesinin yeni dönemin artılarından olduğuna değinen Altun, şunları söyledi:
"Ancak unutmamak gerekir ki kolay ulaşılan ve kolay dağılan bilginin, bilgi kılığına girmiş malumatların doğruluğu noktasında çok daha meşakkatli bir dönemi yaşıyoruz. Hakikatin, gerçeğin, doğrunun göz ardı edildiği, yok sayıldığı, hatta zaman zaman itibarsızlaştığı bir dönem bu. Yalan siyaseti, kamusal siyasetin yeri geliyor ki merkezine oturuyor. İletişimcilerin gerek bugün gerekse de önümüzdeki süreçte üzerine en çok eğilmeleri gereken konu, bilgiye olan güvenin nasıl sağlanacağı konusudur. Gerçeğe, hakikate olan güvenin nasıl sağlanacağı konusudur. Yalan siyasetinin nasıl tarumar edileceği, nasıl itibarsızlaşacağı meselesidir. Çünkü yalan siyaseti sadece siyasal alanla sınırlı bir husus da değil. Gündelik hayatın hemen her alanında karşılık bulan ve ne yazık ki kamusal alanı tahrif eden bir olumsuzluktan bahsediyoruz."
'Kara propagandalarla mücadele gibi bir rolümüz var'
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kurulan İletişim Başkanlığının da "hakikat savunuculuğu" noktasında üzerine düşeni yapmaya gayret ettiğini belirten Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çerçevesini çizdiği şekliyle Türkiye markasını güçlendirmek, devlet ve millet arasındaki iletişimi daha sağlıklı hale getirmek, medya sektörüne kamu adına katkıda bulunmak için kurulduklarını söyledi.
Türkiye'ye yönelik haksız ithamlara karşı mücadele etmek gibi bir rolleri de olduğunu anlatan Altun, "Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat yürüttüğü ve adına 'Lider diplomasisi' dediğimiz diplomasi faaliyetlerinin destekleyicisi olarak bu alanlarda çalışmalarımızı kararlılıkla yürütüyoruz." diye konuştu.
Sosyal bilimlerin bütün alanlarındaki parlak zihinlerin yürüttüğü çalışmalara gençlerin katkılarına büyük önem verdiklerini dile getiren Altun, gençlere şu tavsiyelerde bulundu:
"İleride ne yaparsanız yapın, hangi alanda ilerlerseniz ilerleyin, ilkeli duruşunuz, sizi var eden en değerli kazanımınız olacaktır. Bugünün dünyasında her birimizin gösterdiği çaba ve çalışmalar, kendi kariyerlerimize hizmet etmeyecek, aynı zamanda ülkemizin bir kazanımı olacaktır. Bu noktada da kendinize her zaman şu soruyu sormanızı öneririm: 'Ülkem için, milletim için, çevrem için nasıl bir katkı sunabilirim?' Bu soruyu sorun, bu sorunun peşinden gidin. Emin olun hem bunları yapacak hem de kendinize çok ama çok değerli katkılarda bulunacaksınız. Bu bağlamda hiçbir zaman katkınızı küçümsememelisiniz. Zira kendi alanınızda gerçekleştirdiğiniz başarı, tüm milletin başarısı olarak tarih sayfalarında yer bulacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızla yakın çalıştığım süre içerisinde edindiğim en değerli tecrübeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: 'Her ne olursa olsun, ülkemizin aleyhine olacak hususlarda dik duruşumuzdan asla taviz verilmez, milletimizin menfaatine olacak hususlarda asla geri adım atılmaz.' Bu çok önemli bir ilkedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın gayretinin merkezinde olan bir ilkedir. Bu ilkenin örnek alınması çok önemli."
'Türkiye 2002'den bu yana daha güçlü'
Fahrettin Altun, bütün dünyanın ağır bedeller ödediği koronavirüs salgını sürecinde Türkiye'nin başarılı bir sınav verdiğini ve 100'ün üzerinde ülkeye yardımda bulunulduğunu kaydetti.
Türkiye'nin 2002'den bu yana daha güçlü, daha özgüvenli, daha itibarlı bir ülke haline geldiğini belirten Altun, "Ülkemiz son 18 yılda her alanda büyüdü. Demokrasimiz vesayetten, ekonomimiz bağımlılıktan kurtularak güçlendi. Dış politikamız özerkleşti ve özgün politikalarla Türkiye'nin çıkarları ekseninde ilerlemeye başladı." dedi.
Bugünün Türkiyesi'nin yeni bir paradigmaya, yeni bir kalkınma hamlesine tanıklık ettiğini vurgulayan Altun, şöyle konuştu:
"O yüzden bazıları eski dönemin kavramlarıyla, eski paradigmalarla, eski teorilerle Türkiye'yi anlamlandırmaya, Türkiye'de olan biteni açıklamaya, Türkiye'nin serüvenini izah etmeye çalışıyor. Beyhude bir çaba içindeler. Yeni dönemin paradigmasını, yeni kavramlarla ve yeni çabalarla izah etmek, özgün, bilimsel çabalarla izah etmek durumundayız. Eski dönemin Batılılaşmacı, modernleşme anlayışı artık yerini özgün bir Türk tipi modernleşme anlayışına bırakmış durumdadır. Bunun bilim alanında karşılığını bulması gerekir. Sosyal bilimlerimizin bu yeni duruma duyarsız kalması düşünülemez."
Sosyal bilimlerin bu yeni paradigmanın bilgisini yeterince üretemediğine işaret eden Fahrettin Altun, genç sosyal bilimcilerin ülkenin, toplumun ihtiyaçlarına uygun, sahici bilgi üretimi noktasında elini daha fazla taşın altına sokacağına inandığını dile getirdi.
'Medyada çoğulculuk arttı'
Fahrettin Altun, ülkede son 20 yılda yaşanan değişim ve dönüşüme paralel olarak medyada da çoğulculuk ve çeşitliliğin arttığını bildirdi.
Bunu birilerinin çok ciddi sorun olarak gördüğünü kaydeden Altun, şöyle konuştu:
"Çünkü birilerinin tekeli kırıldı. Tekelin ortadan kalktığı bir ortamda elbette o tekelin sahipleri eski düzene ağıt yakmaya, eski düzene olan özlemlerini dile getirmeye devam ederler. Yeni düzende ortaya çıkan bu çoğullaşmayı, bu genişlemeyi bir sorun olarak addederler. Bugün birilerinin yeni dönemin medya sistemine yönelik olarak yaptıkları eleştiriler, esasında böylesi bir geçmişe yönelik yakılan, o monopol düzenine yakılan ağıttan ibarettir."