ABD’den Türkiye’yi hedef alan adımlar hız kesmiyor. ABD’li senatörlerin Türkiye’ye kendilerine S-400’leri satmaması halinde ağırlaşan yaptırımlar getirilmesi girişiminin ardından şimdi de hem Cumhuriyetçi hem Demokratlardan oluşan dört senatör, ABD Savunma Bakanı Mark Esper'e, Türkiye’nin F-35 programından ihraç edildiğini hatırlatan ve Türk şirketlerin üretim ve tedarik sürecinin tamamen sonlanmasını talep eden bir mektup yazdı. Mektupta “Türk üreticiler, projeye katılım yasağına rağmen ana aksamları üretmeyi ve tedarik etmeyi sürdürüyor. Türkiye'nin üretimdeki dahlinin devam etmesinin nedenlerinin açıklanmasını, Türk üreticilerin iletişim bilgilerinin, onlarla yapılan sözleşmelerin başlangıç ve bitiş tarihlerinin sunulmasını talep ediyoruz" denildi.
Türkiye’nin S-400’leri aktive etme kararlılığına ve bu hava savunma sistemlerinin son kullanıcısı konumuna rağmen ABD Senatosu’nun giderek artırdığı Türkiye karşıtı girişimlerin sonucu ne olur? Türkiye’nin F-35 programında kalma ihtimali tamamen ortadan kalktı mı? Sputnik’in bu sorularını İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu yanıtladı.
‘Türkiye şu an F-35’in 139 parçasını üretiyor ama yıl sonuna kadar alternatif bulununca bunlar da ülkenin elinden alınacak’
Dr. Babüroğlu’na göre ABD’den gelen söz konusu hamleler, Türkiye’nin 2020 sonuna kadar kısıtlı olarak da olsa devam ettiği F-35 parçası üretmesinin önüne geçmeye yönelik. Babüroğlu “Malum bir süre önce Türkiye, parasını verdiği F-35 uçaklarını alamadı ve bu uçaklar, Amerikan Hava Kuvvetleri’nin kendi envanterine katıldı. Bu da Türkiye’nin F-35 satın alamayacağı gerçeğini kesinleştirmiş oldu. Türkiye, F-35 programında üretici aktör durumundaydı ve Ankara’nın S-400 hava savunma sistemi satın alımına dek ülkenin üreticileri bu uçakların tam 1005 parçasını üretiyordu. Fakat ABD, Türkiye’nin S-400 hamlesine karşılık ülkenin ürettiği parça sayısını 139’a indirdi. Toplamda 866 parçanın üretimi Türkiye’nin elinden alınmış oldu. Geriye 139 parçanın bırakılmış olmasının da tek nedeni ABD’nin Türk üreticilerin yerine koyacağı firmaları henüz bulmamış olmasıydı. Ancak 2020 sonuna kadar bu üretim de Türkiye’nin elinden alınacak. Yani Türkiye’nin ABD’den savaş uçağı alamaması da bu programda üretici olarak yer almaması da kesinleşmiş durumda” diye anlattı.
‘ABD’li senatörler, Türkiye’nin üretime 5 ay daha devam etmesine bile katlanamıyor’
ABD’li senatörlerin Türkiye’nin F-35 parça üretimine 5 ay gibi kısa bir süre daha devam etmesine bile tahammül edemediğini aktaran Dr. Babüroğlu “ABD’li senatörlerin bu tutumunu nasıl anlamalıyız? ABD ve NATO, Türkiye’nin kendilerinin ‘düşman’ ve ‘tehdit’ olarak gördükleri Rusya’dan stratejik silah satın almasını kabul edemedi. S-400’lerin orta irtifa veya taktik silahlar değil de stratejik silahlar olması bu tepkinin bu kadar büyük olmasına sebep oldu. Gelinen noktadaysa ABD’li senatörler Türkiye’nin 5 ay daha F-35 parçası üretmesine bile katlanamıyor. Karşımızda böyle bir ABD var” dedi.
‘Doğu Akdeniz’den Suriye’ye her alanda Türkiye karşıtı ABD, ülkenin müttefiki olmadı, olamaz’
Dr. Babüroğlu’na göre Washington’dan gelen bu adımlar ABD ile Türkiye’nin yalnızca bugün değil, geçmişte de hiçbir zaman stratejik müttefik olmadığının ispatı niteliğinde:
“ABD, Türkiye’nin ne stratejik ortağı ne de stratejik müttefikidir, hiçbir zaman da olmamıştır. İki ülke, yalnızca NATO’nun iki üyesi konumundadır. ABD’nin Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne verdiği destek, Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarını tehdit eden politikaları, PYD/YPG’ye desteği, Türkiye’ye ekonomik yaptırımları sürekli masada tutması ve hatta Türkiye’yi F-35 programından bile çıkarıyor olması, ABD’nin Türkiye’nin hiçbir zaman dostu ve müttefiki olmadığını kanıtlar nitelikte.”
‘ABD’de başkan kim olursa olsun, Türkiye’yle kopuşun son adımından geri dönülmeyecek’
Türk kamuoyunda sıklıkla yer verilen ‘Ankara-Washington gerilimi ABD Başkanlık seçimleriyle ilgili’ tezine de karşı çıkan Dr. Babüroğlu “Bu yaklaşıma katılmama imkan yok. Zira ABD’de gerçekleşecek başkanlık seçimlerinin ardından Ankara’ya dönük daha pozitif bir tutum takınılacağına ilişkin bir emare de yok. Donald Trump, Joe Biden veya her kim ABD’de başkanlık koltuğuna oturursa otursun Türkiye’ye dönük tutumda farklılık olmayacak. Seçim sonrası pozitif gelişmeler olacağına inananların bazı soruları yanıtlaması gerek. Seçim sonrası başkan olan herhangi bir aday, PKK/PYD’yi lağvedecek mi? Türkiye’ye yaptırımlardan vazgeçecek mi? Türkiye’ye F-35 satmaya karar verecek mi? Peki, Türkiye’ye karşı Yunanistan ve GKRY’ye desteğini geri çekecek mi? Hayır. Ve bu yüzden de ABD’nin Türkiye’ye dönük bu politikaları seçimlerden sonra da değişmeyecek. Yani ABD’nin bu kopuşta attığı son adımdan geri dönülmeyecek” diye konuştu.
‘Suriye politikalarıyla Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan ABD’yle Libya’da işbirliği yararsız’
ABD’nin Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarına zarar veren politikalardan geri adım atmak yerine bölgede daha ileri adımlar attığına da değinen Dr. Babüroğlu “Tersine, ABD son zamanlarda PKK/PYD denilen terör örgütüyle ENKS yani bölgedeki Kürt grupları bir araya getirerek, Suriye ve Kuzey Irak’ı bütünleştirmeye dönük önemli bir adım attı. Bu hamle, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik doğrudan bir tehdit niteliğinde. Suriye’deki bu durum başta olmak üzere yukarıda saydığım tüm alanlarda ABD’nin Türkiye’ye karşıt cephede yer alması, Türkiye ile ABD arasında Libya’da uzun soluklu bir işbirliği kurulması olasılığını da imkansız kılıyor. Orada ABD ile beraber adım atılması bu yüzden son derece yararsız” diye ekledi.