Dünya çapında koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin ilk şokunun atlatılmasının ardından kısıtlamalar kaldırılırken, vaka sayılarındaki artışlar alarm verir hale geldi. Ekonominin durmasının etkilerini tersine çevirme amaçlı 'normalleşme' tartışılıyor. Kimi ülkelerde belli bölgelerde karantina koşullarına geri dönülürken, yaz rehavetinin ardından pandeminin alacağı biçim merak konusu.
Gelişmeleri Dresden Teknik Üniversitesi’nden sinir bilim ve genetik uzmanı Doç. Dr. Çağhan Kızıl ile konuştuk.
‘Hızlı normalleşme salgının şiddetini artırarak gerçek normalleşmeyi öteleyebilir’
Kızıl'a göre, son haftalarda dünya genelinde test sayılarının artmasına paralel olarak vaka sayılarında da artışlar ortaya çıkarken, salgının coğrafya değiştirmesi ve ABD, Brezilya ve Hindistan gibi bölgelerde etkisini artırmasına dikkat çekti. Bu artışların yaşanmasında meselenin ilk başta yeterince ciddiye alınmamasının yattığını belirten Kızıl, iki aylık kısmi kapanmanın ardından hızla normalleşmenin de virüsün etkilerini artırmasına yol açtığını kaydetti. Kızıl'a göre bu hızlı normalleşme asıl normalleşmeyi öteleyebilir:
“Son 3 haftada dünyada test sayıları gittikçe artıyor, yüzde 3-4 şeklinde. Fakat vaka sayıları her hafta yüzde 10 olarak artıyor. Yani 1 milyon vaka vardı 2 hafta önce, geçen hafta 1.1, bu hafta neredeyse 1.2 milyon. Salgının coğrafya değiştirdiğini görüyoruz. Asya ve Avrupa’yı ilk başta vuran salgının yüzde 65’i Güney-Kuzey Amerika’da. Ölümlerin de yüzde 70’i burada yaşanıyor. Fakat çok hızlı bir şekilde Asya’da özellikle Hindistan’da artmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü ve uzmanlar bu yüzden yeni ve tehlikeli bir süreç olacağını söylüyor. Dün örneğin dünyada ilk defa 200 binin üzerine çıktı vaka sayısı. Pandeminin doğal bir süreci var elbette. Bunun ötesinde 'neden bu artışı yaşıyoruz' sorusunun iki ana nedenini uzmanlar ortaya koyuyor. Birincisi salgının en başında gereken önlemlerin alınmaması. Bunlar gerektiğinde karantina önlemlerinin alınmaması, seyahatlerin kısıtlanmaması, sosyal mesafenin, maskenin kullanılmaması gibi. Brezilya buna büyük bir örnek. Şu anda 1.5 milyona yakın vaka var, günde 50 bin vaka çıkıyor. En başından itibaren ciddiyetsiz bir yaklaşım vardı. Avrupa’da İtalya, Fransa, İspanya ve Birleşik Krallık’ta karantina önlemlerinin geç alınması şu andaki durumu doğurdu. Bunun yanında hızlı normalleşmenin de salgının şiddetini artırdığını söyleyebiliriz. ABD burada çok büyük bir örnek. İlk başta New York, New Jersey gibi doğu eyaletlerinde salgın vardı. Orada kontrol altına alındı. Fakat son birkaç haftada güney eyaletlerinde özellikle Florida, Teksas gibi yüksek sayıda vaka çıkıyor. Bunun da nedeni buradaki yöneticilerin normalleşmeye çabuk geçmeleri, maske kullanmamaları. CDC hastalık kontrol merkezi birkaç gün önce ‘ABD’de virüs kütle olarak çok fazla ve kontrol edilebilecek düzeyin üzerinde’ açıklamasında bulundu. Bunun nedeni olarak da hızlı normalleşmeyi ortaya koydu. Birçok eyalet zaten birkaç gündür normalleşmeyi geri almış durumda. Birçok eyalette restoranlar kapanacak, sıkı önlemlere geçilecek. Normalleşme hepimizin istediği bir şey fakat hızlı bir normalleşme salgının daha da artıracak ve gerçek normalleşmeyi öteleyecek."
‘Uzmanların söylediği gibi ikinci dalga olacak’
Kızıl, Türkiye'de de ölçekler ABD gibi ülkelere göre daha sınırlı kalsa da vakalarda artışların dikkat çekici olduğu görüşünde. Uzmanların ikinci dalganın yaşanacağı değerlendirmelerinin önemsenmesi gerektiğini belirten Kızıl, Türkiye’de de 1 Haziran’dan itibaren girilen normalleşme sürecinde rehavete kapılmanın faturası konusunda uyarıda bulundu:
"Türkiye’ye baktığımızda da bu o kadar büyük ölçekte olmasa da bu süreci yaşadığımızı görüyoruz. Gerçek tabloyu bilemiyoruz ama bize verilen tabloya göre, birkaç hafta önce ortalama 800 vaka çıkarken, 1300’lere çıkmış durumda şimdi. Yoğun bakım sayısı da normalleşme miladı olan 1 Haziran’dan bugüne yüzde 64 artmış durumda. 651 iken, dün 2 Temmuz’da 1067 idi. Ebola, MERS, SARS salgınıyla ilgilenmiş, o programları yürütmüş uzmanların ve o işin bilimini yapan insanların söylediği, bu tip pandemiler dalga dalga büyüyecek, ikinci dalga olacak. Olmayacak değil. Hatta DSÖ’nün Avrupa Direktörü, birkaç ay önce ‘İkinci dalga olup olmayacağını konuşmayalım, olacak. Ona nasıl hazırlıklı olacağız, ne kadar az etki ile atlatabileceğiz, bunu konuşalım’ demişti. Aslında buradan bakmak gerekiyor. Uzmanların söylediği gibi ikinci dalga olacak. Türkiye’de Sağlık Bakanı’nın söylediği gibi ‘Bu ikinci dalga değil, bu ilk dalganın ikinci ayağı olabilir. Bir yükseliş olabilir’ dedi. Ben de katılıyorum çünkü Türkiye’de 1 Haziran’dan itibaren yaşadığımız hızlı normalleşme sürecinde sosyal yaşam neredeyse tamamen geri geldi, insanlarda bir rehavet var, büyük sınavlar yapıldı. Milyonlarca genç insan birbiriyle etkileşime girdi. Geçen gün Sağlık Bakanı yaptığı açıklamada vakaların yaş ortalamalarının düştüğünü söyledi. Yani gençler daha çok hastalanıyor, bu sürecin bir sonucu. Aynı zamanda şu anlama geliyor; daha hızlı mobil olan gençler daha fazla yayacak bu hastalığı ülkeye. Bakan ağır vakaların yaş ortalamasının da arttığını söyledi. Bu da hızlı normalleşmenin doğal bir sonucu. Çünkü risk grubuna daha çok bulaşma oluyor, bu faturayı ağırlaştırabilir. Dolayısıyla elbette kaygı verici. Tüm vakaların yarısının hala İstanbul’da olması ve hala orada devam etmesi, en hızlı vaka artışlarının Ankara dahil beş büyük şehirde yaşanması, bunlar tabii ki kaygı verici. "
'Test kriterlerinin değişmesi asemptomatik vakaların bulunamamasına yol açacak'
Türkiye’de test kriterlerinin değişmesiyle büyük öneme sahip asemptomatik kişileri tespit etmenin daha da zorlaştığını dile getiren Kızıl, vakaya temas etmiş ama semptom göstermeyen insanlara test yapılmazsa, bu insanların bulunamayacağını ancak virüsün yayılımının devam edeceğini ifade etti:
"Bunun yanında test kriterleri değişti. Asemptomatik kişileri bulmak biraz daha zorlaştı Türkiye’de. Test kriterlerinin değişmesi olumsuz geliyor bana. Çünkü test kriterleri şöyle değiştirildi. Eğer bir vaka tanımlanmışsa ve vakanın temas ettiği insanlar varsa, onlara da test yapılması gerekiyor ki hasta olup olmadıklarını görelim. Siz vakaya temas eden insanlara semptom göstersin ya da göstermesin test yapmazsanız, o insanların içinde hiç semptom göstermeden virüse sahip olan ama yayma kapasitesine sahip olan insanları bulamazsınız. Dolayısıyla dünyada da en başından itibaren asemptomatik dediğimiz kişiler önemli. Türkiye’de semptom olmayan insanlara test yapma kriteri kaldırıldı. Bu yüzden toplumdaki yayılım devam edecek bu anlamda. Bu insanları göremeyeceğiz, bulamayacağız."
‘İkinci dalga dönemine ne kadar az vakayla girilirse, kontrol altına almak kolaylaşacak’
Toplumlarda ne kadar fazla enfekte insan varsa, ikinci dalgaya o kadar şiddetli geçiş olacağını ifade eden Kızıl, vaka sayılarını azaltmanın bu olağanüstü sürecin daha kolay kontrol altına almasını sağlayacağını dile getirdi:
“Tüm sağlık otoriteleri, Dünya Sağlık Örgütü bu kaygıyla yaşıyor ve bunu belirtmeye çalışıyor. Nasıl döneceğini göreceğiz. Toplumlarda ne kadar fazla enfekte insan varsa, ikinci dalga o kadar şiddetli olacak. İkinci dalga başladığında virüsün yükü artacak. Dolayısıyla ne kadar az vakayla o döneme girilirse o kadar kontrol altına almak kolaylaşacak. Bu nedenle yazın bir rehavet hepimizde var, ülkede azalıyor. Fakat bitmiş bir durum değil, bu olağanüstü bir durum dünya için. Normal yaşamımıza döneceğiz diye düşünmemek gerekiyor. İkinci dalga nerelerde nasıl başlayacak sonbahara doğru bunu gördüğümüzde büyük ihtimalle dünyada ve uzmanlar da buna göre önlemler alacaklar. Biraz da öğrendiğimiz bir süreç. En son böyle büyük bir pandemi 68’de de oldu ama 1918’de 100 yıl önce hiçbirimizin yaşamadığı bir dönemde oldu. Dolayısıyla yeni yeni öğrendiğimiz de bir süreç. Temkinli olmak gerekiyor.”