Çağlayan’da düzenlenen savunma mitingini ve “çoklu baro”nun yaratacağı sakıncaları İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na anlattı: “Baroların toplumla yüzleştiği sorunlar vardır. Mesela kadına karşı şiddete “bunun yaşamın fıtratında var olduğunu” söyleyen bir baro, bir cemaat yurdunda çocuğa karşı bir istismar olmuşsa bunu doğal karşılayabilecek bir sarı baronun ortaya çıkmış olması, işkenceye karşı koşmayan, yetmeyen bir baronun ortaya çıkması adalet duygusunu zedeleyecek.”
Bugün yaşanan sorun çok daha ağır
Durakoğlu, baro yasa teklifiyle ilgili yaşanan süreci şöyle değerlendirdi:
“İçinde bulunduğumuz konum itibariyle Türk yargısının ilk defa bir kriz noktasına doğru sürüklenmekte olduğunu görüyorum. Geriye doğru baktığımız zaman Türkiye’de yargının hep bağımsız ve tarafsızlıkla ilgili sorunlarının olduğunu düşünenlerdenim. İçinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken İktidar yanlısı meslektaşlarımız hep geçmişten örnek veriyorlar ya ben o geçmişten örneklerin pek çoğunun haklı olduğunu düşünenlerdenim. Bu ülkede yargının hep bir sorunu olmuştur. Bugün içinde bulunduğumuz durumun şimdiye kadar yaşadığımız sorunların tümünden farklı olduğunu çok daha ağır olduğu kanısındayım. Şimdiye kadar yaşadığımız sorunların tamamı yargı bağımsızlığına ilişkindi ve daha çok hakim ve savcı ayağıyla ilgiliydi, şimdi geldiğimiz noktada hakim ve savcı ayağıyla ilgili şikayetler daha yoğun bir biçimde devam ederken ilk kez yargının üçüncü ayağının avukatların da bir biçimde ele geçirilmesi projesinin gerçekleştiğini görüyoruz. Bu projenin geçmişine baktığımızda 2009 yılında Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğu dönemde devlet denetleme kurulu raporlarında zikredildiği, o raporları yazanların bir bölümünün içeride olduğu bir bölümün yurt dışında olduğunu düşünürsek bir FETÖ projesi olarak ortaya çıktığını 2010 yılında kurulan HSYK’nın yargının iki sac ayağını ele geçirmeyi planladığını, 2009 yılında da aslında bu planlamanın yapılmış olduğunu çok net tespit edebilmek mümkün.”
'Diyelim ki 2 No'lu Baro kuruldu...'
Durakoğlu “çoklu baronun” sakıncasını şöyle anlattı:
“Diyelim ki İstanbul’da diyelim 2 nolu baro kuruldu. Bizim vekaletnamelerimizde hangi baroya üye olduğunuz yazar. Yaşamakta olduğumuz sıkıntılar çerçevesinde avukat ile yargıç arasında bir hissiyatın oluşmasına sebep olursa bunun çok ciddi yargı bağımsızlığa sonuçları olacaktır. Bu teklifin baroyu tanımayan kimseler tarafından yapılmış olduğunu, bunun kanun olarak ortaya çıkmasından yani yasalaşmasından sonra çok büyük sorunların yaşanabileceğini şimdiden görebiliyorum. Baroların toplumla yüzleştiği sorunlar da vardır. Mesela kadına karşı şiddet konusunda çok net bir tavır takınan baronun yerine “bunun yaşamın fıtratında var olduğunu” söyleyen bir baro tarafından ifade edilmesinin ortaya çıkarabileceği sorun ya da bir cemaat yurdunda çocuğa karşı bir istismar olmuşsa doğal karşılayabilecek bir sarı baronun ortaya çıkmış olmasının ifade edebileceği anlam, işkenceye koşarak giden müdahale eden bir baronun yanında koşmayan, yetmeyen bir baronun ortaya çıkmış olması, bunun gibi çok alanda farklı baroların ortaya çıkmış olmasının ifade edebileceği anlam yargı dünyasının çok değişmesine sebep olur. Bundan direkt olarak adalet etkilenecek. Toplumun duyarlılıkla bu konuya bakması gereken bir aşamadayız.”