Düzce'de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan Abdülhamit Dal, geçen hafta Ataşehir'de oturan kayınvalidesinin evine gitti. Dal, evin bahçe duvarının dibindeki bir taşın diğerlerinden farklı olduğunu gördü. Dikkatli incelediğinde taşın üzerindeki figürleri fark eden Dal durumu hemen yetkililere bildirdi.
M.S. 2. yüzyıla ait bir lahit parçası olduğu düşünülüyor, İstanbul'a ait değil
Dal, Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilen taş ile ilgili şunları söyledi: "Onun farklı bir taş olduğunu anladım. Sorduğumda bu evin temeli için taş istediklerini söylediler. Onlar da taşın farklı bir taş olduğunu anladıkları için bir kenara koymuşlar. Daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi ile irtibata geçtik. Müze yetkilileri de ilgilendiler. Taşı yerine teslim ettik. Bize anlatılanlara göre taşın M.S. 2. yüzyıla ait bir lahit parçası olduğu, Kibele Anadolu tanrıçası ve Üç Güzeller'e ait bir figür olduğunun düşünüldüğü söylendi.
Ama İstanbul'a ait bir figür değilmiş. Anadolu'nun farklı bölgelerinden olabileceği söylendi. Nereden geldiğini biz de bilmiyoruz. Bir kamyon taş siparişi verilmiş ve oradan buraya gelmiş.
'30 yıl önce alınıyor, değerli bir taş olduğunu anlamıyorlar'
30 yıl önce alınıyor, bir kenara koyuyorlar. Bu kadar değerli bir taş olduğunu anlamıyorlar. Orada taşların arasına konuluyor. Yeri geldiğinde çamurun üzerinden atlamak için kullanılıyor ama zarar görmedi. Üzerindeki figürler olduğu gibi duruyordu. Taşı fark ettiğimde ev sahiplerinden izin istedim. Eşim de öğretmen, bu konulara ilgi duyuyoruz. Taşın değerli bir şey olduğunu fark ettik, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne teslim ettik."
Ev sahibi: Evimiz gecekonduydu, temel taşının içinden güzel bir taş çıktı, hoşuma gitti, bir kenara ayırdım
Ev sahibi Hacer Öztemur de şunları söyledi: "Evimiz gecekonduydu. Temel taşının içinden güzel bir taş çıktı. Taş hoşuma gitti, bir kenara ayırdım. Damadım geldiğinde gördü. 'Anne bu güzel bir taşmış' dedi. 'Evet' dedim. 30 sene önce eşimin getirdiği taşın arasından çıkardım. Değerli bir taş olduğunu bilmiyordum. Damadım görünce 'Bir müzeye soralım, oraya veririz' dedi. İnşallah insanlar gider görürler, 30 yıl önce gördüğümde gerçekten hoşuma gitmişti. Ama tarihi eser olduğunu bilmiyordum. Kara taşların arasından çıkınca, 'Bir yerden sökülüp getirilmiş' diye düşündüm. İçerenköy'de taş taşıyan bir akrabamız vardı. Taş istedik. Ama nereden geldiğini bilmiyoruz. Onun getirdiği taşlar arasından çıktı."