Türkiye'nin Suriye'nin ardından Libya'daki varlığı Arap ülkelerinde tepkiler yaratıyor. Arap Birliği'nin eleştirisi eksik olmazken, üst üste Libya'ya yönelik 'yabancı müdahalesinin' kınandığı açıklamalar yayınlandı. Ancak Arap Birliği içinde Katar'ın yanı sıra Tunus ve Cezayir gibi İhvancılığın iktidarda bulunmasa da giderek etkili hale geldiği ülkelerin açıklamalara mesafeli durmaları dikkat çekti. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE'nin Libya'da Türkiye karşıtı Tobruk Parlamentosu ve LNA'yı açıkça destekledikleri bir ortamda Arap coğrafyasının tutumunu gazeteci yazar Ramazan Bursa ile konuştuk.
‘Yaşanan kriz Libya özelindeki sorundan daha büyük’
Ramazan Bursa'ya göre, bugün Libya'da yaşanan sorunlar aslında sadece Libya ile alakalı değil. Suriye'den Yemen'e ve Katar'ın Körfez hattındaki krizine uzanan gelişmelerin Türkiye'yi Arap Birliği'nin önde gelen ülkeleriyle karşı karşıya getirdiğini anımsatan Bursa, bunda Türkiye'nin bütün bu bölgelere olan ilgisinin daha net anlaşılır hale gelmesinin etkili olduğunu dile getirdi:
“Bugün Libya üzerinden yaşanan tartışmanın özüne indiğimiz zaman meselenin sadece Libya ile alakalı olmadığını görüyoruz. Suriye’de Türkiye’nin bilhassa Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ters düşmesi, akabinde Katar krizinde karşı karşıya gelişi, diğer taraftan Suudilerin öncülüğünde kurulan İslam Ordusu’nda Türkiye yer almasına rağmen isteksiz davranması suretiyle ordunun biraz da ölü doğmasına neden olması. Öte taraftan İran’ın Suudi Arabistan, BAE ve müttefikleriyle ilişkilerinde Türkiye’nin İran’a yakın durması. İlaveten BAE ile Türkiye’nin Afrika bölgesinde karşı karşıya gelmesi ve son olarak da Yemen’de Türkiye’nin Mansur Hadi hükümetini desteklemesine rağmen Islah Partisi’ni desteklemesi. Islah Partisi’ni destekleyen Yemenli aşiretlerle bir hareket içerisine girmesi ve BAE’ni Sokotra Adası gibi birçok Yemen bölgesinde zor duruma sokması. Açıkçası Libya’da yaşanan bu gerginlikte aslında bölgede ülkelerin birbirlerinin ayağına basması sonucu doğan problemlerin hesap kesildiği bir coğrafya haline geldi Libya. Libya’da bugün yaşanan bu kriz aslında Libya özelindeki sorundan daha büyük. Libya, Mısır ve diğer Arap coğrafyalarına Türkiye’nin 10-15 yıldır ilgisinin arttığının altını çizmek lazım. Ama Türkiye Arap Birliği olmayan, Arap olmayan bir ülke. Fakat tarihte Türkiye, birçok bölgeyi 400-500 yıl yönetmiş. Hem Libya hem Tunus hem Mısır olsun. Osmanlı’dan önce de Mısır’ı yönetenler Memlükler olsun diğerleri olsun Türk hanedanlar olduğunu görüyoruz. Aslında bu bölgelerde halklar Arap olsa bile yönetimlerin Türklerin elinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu tarihsel arka planı da hesaba katarak Türkiye’nin bu bölgelere ilgisini daha net yorumlayabiliriz. Libya’nın en önemli kentlerinden biri olan Bingazi’deki aşiretlerden bir tanesi Koloğullarıdır. Koloğulları Türk’tür, meşhur tarihçi Orhan Koloğlu’nun babası burada başbakanlık yapmıştır, Türkiye’de yıllarca kaymakamlık, valilik yaptıktan sonra. Arap coğrafyasında Mısır, Tunus, Libya gibi bazı bölgelerde yönetim-halk ilişkisi Türk-Arap ilişkisi iç içe geçmiş durumda. Osmanlı arka planını da hesaba katarsak Türkiye’nin bu bölgelere ilgisini daha net anlayabiliriz.”
'Suriye'ye rağmen İhvan ile ilişkisini bozmayan İran son iki yıldır yakınlaşma çabasında’
Ramazan Bursa, İran'ın ise Libya meselesinde sahada herhangi bir dahli olmasa da Türkiye ile daha paralel bir çizgide durmasına dikkat çekti. Ancak Tahran'ın özellikle Suriye krizinde İhvan hareketi ile karşı karşıya gelse bile bu hareketi tekfirci örgütlerle aynı kefeye koymamış olmasına atıf yapan Bursa, son iki sene içinde de İran'ın İhvan'la yeni bir ilişki biçimi geliştirmeye çalıştığını vurguladı. Bursa, İran ile İhvan arasında ciddi bir yakınlaşma ve bölgesel meselelerde görüş alışverişi yapabilmek için bir mekanizma oluşturma yönünde çaba olduğunu aktardı:
“İran, Libya meselesinde Türkiye ile paralel bir çizgide duruyor. Her ne kadar İran çok sıcak bir şekilde sahaya müdahil olmasa da siyaseten BM’nin meşru gördüğü UMH’yi destekliyor. Aslında Suriye’de kaçırdığımız bir şey var. Suriye’de İran ile tekfirci örgütler karşı karşıya geldi. Fakat bu durum asla İran ile İhvan’ın karşı karşıya gelmesi şeklinde okunamaz. Suriye İhvanı Suriye krizinde Beşar Esad’ın karşısında yer alsa da, bazı muhalif silahlı örgütlenmeleri siyaseten desteklemiş olsa da Türkiye’de çok bilinmeyen bir noktadır ki Suriye İhvan hareketi başından bu yana hareket olarak eline silah alıp sahaya inmedi, bir örgüt kurmadı. Bu önemlidir. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında tekfirci örgütlerle karşı karşıya ama bu örgütler hiçbir zaman bazılarını İhvan dolaylı olarak desteklemiş olsa bile direkten İhvan İran karşısında anlamına gelmez. İran İslam İnkılabı sürecinde bakıldığında 79’dan sonra hem Ayetullah Humeyni’nin hem sonrasında Ayetullah Hamaney’in hem Ezher ile hem İhvan ile bir yakın ilişki kurma noktasında bir çabasının olduğunu görüyoruz. Devrimden sonra İran, Humeyni’nin talimatıyla Ezher ile ilişkilerini geliştirdi. İlaveten de İhvan ile bir ilişki geliştirdi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Mursi, ilk kez diplomatik ilişkisi olmamasına rağmen İran’a geldi ve Bağlantısızlar Hareketi toplantısında konuştu. Çok sert bir konuşma yapmasına rağmen İran, İhvan ile ilişkisini bozmadı. İran, İhvan ile tarihsel olarak her zaman müspet ilişkiler içinde olduğunu söyleyebilirim. İran’ın yaklaşık iki yıldır İhvan ile yeni bir ilişki biçimi geliştirmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Bununla alakalı üçüncü ülkelerde bazı özel toplantıların yapıldığını biliyorum. Dolayısıyla Arap Baharı sürecinde İhvan’ın tavrı, İran’ı destekler yönde değil, tam karşısında olmasına rağmen İran, İhvan’ı hiçbir zaman bu noktada karşısına almadı. İki yıldır da İran ile İhvan arasında ciddi bir yakınlaşma ve bölgesel meselelerde birtakım görüş alışverişi yapabilmek için bir mekanizma oluşturma yönünde bir çaba var.”
‘Ne Libya ne diğer Arap ülkelerinde İhvan’ın hâkim olduğu bir iktidar olmaz’
Ramazan Bursa, bölgenin içinden geçtiği değişim sürecinde Libya yahut Mısır gibi ülkelerde İhvan ağırlıklı bir hükümet tarzının ortaya çıkmasına ihtimal vermezken, bu hareketin böyle bir gücü olmadığı, bu ülkeler de de buna geçit verecek bir siyasi atmosfer bulunmadığını savundu:
“Bölgedeki değişimlerde İhvan ağırlıklı bir hükümet tarzının ortaya çıkmayacağı kanaatindeyim ne Libya ne Mısır ne de diğer ülkelerde. Fakat tüm fraksiyonlar gibi İhvan’ın da siyasetin içinde olduğu yer yer muhalefet yer yer Tunus gibi iktidarın bir parçası olduğu bir siyasi yelpazenin inşa edileceğini, yoksa İhvan’ın bölgedeki iklimi tamamen değiştirecek bir gücünün olmadığını ve İhvan’ın olduğu ülkelerde siyaseti eline alabileceği bir siyasi atmosferin olmadığı kanaatindeyim. Bazı ülkelerde siyasetin içerisinde olacaktır, bu Libya ve Suriye için de geçerlidir, siyasi süreç başladığı dönemde. Tunus İhvanı olarak bildiğimiz Nahda’nın lideri Gannuşi bugün meclis başkanı. Bazı ülkelerde bu şekilde olacaktır. Ama iddia edildiği gibi İhvan’ın hâkim olduğu bir iktidarı öngörmüyorum ne Libya’da ne diğer Arap ülkelerinde, Mısır dahil."
'Mısır Libya'da müdahaleler yapabilir ama Türkiye ile çatışma için sahaya inmez'
Bursa, Mısır'da ise bugünkü el Sisi hükümetinin Suudiler ve BAE adına bir takım adımlar attığı görüşünde. Ancak Bursa, yine de Riyad'ın bastırmasına rağmen Yemen'e de mesafeli duran Kahire yönetiminin Libya'da da Türkiye ile bir savaşa girmeyeceği görüşünü dile getirdi:
"Mısır bölgede tarihsel olarak önemli bir ülke. Ama bugün Sisi yönetiminin Mısır adına değil vekaleten yani Suudi Arabistan ve BAE adına birtakım adımlar attığı kanaatindeyim. Nitekim Yemen’de Ensarullah hareketine karşı Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan koalisyona da yine içinde bulunduğu krizi zengin Körfez ülkelerinin finanse etmesi için bulunmuştu. Bununla alakalı Sisi’nin geçtiğimiz yıllarda ses kayıtları yayınlandı. Sisi’nin Libya tavrının da Yemen’de koalisyon içerisinde bulunma nedeninden farklı olmadığını söyleyebilirim. Dolayısıyla Sisi’nin politikası Suudi Arabistan ve BAE’ye endeksli olarak yürüyor. Aslında Mısır ordusunun Libya’ya Türkiye ile çatışma ortamı oluşturacak şekilde, bir savaşa girebilecek şekilde ineceği kanaatinde değilim. Yakın zamanda Etiyopya’nın Nil nehri üzerine kurmuş olduğu barajda da ciddi anlamda savaşın eşiğine de gelmişti, Amerika arabuluculuk yapmıştı. Ama buna rağmen Libya ile alakalı ortaya koyduğu Sisi’nin tehditlerinden belki de 10 kat daha şiddetli tehditler savurmuştu. Ama akıbetinde buna cesaret edememişti. Mısır’ın Libya’da birtakım müdahaleler yapabileceğini fakat sahaya Türkiye ile çatışmak, savaşmak için ineceği kanaatinde değilim.”