Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, normalleşme sürecinin ikinci haftasında günlük vaka sayılarında yaşanan artışı değerlendirdi.
Günlük vaka sayılarının bir süre 800-900'lerde gittiğini hatırlatan Özkan, "Salgını kontrol altına almıştık, sağlık personelimiz, hastanelerimiz çok iyi çalışıyordu, işler yolundaydı, vaka sayılarımız azalmıştı, ölümlerimiz azalmıştı ve yeni normal döneme geçiş kriterlerini sağlamıştık. Ancak toplum olarak şunu yapmalıydık; 'Bu, yeni bir normal dönem, eski dönem değil, eskisi gibi olmayacağız, üç tane kuralımız var' demeliydik" ifadesini kullandı.
"Öbek öbek özellikle bazı illerde vaka artışları oldu. Dikkat ederseniz buralarda taziye ziyaretleri, nişan gibi küçük toplanma aktiviteleri yapıldı. 10 kişinin üzerinde kalabalık ortamlar oluşturmak, bu tür organizasyonlar yapmak uygun değil. Bunları yapmamak lazım. Aslında bizim kendimizi, çevremizi ve dostlarımızı korumak için bu kurallara uymamız gerekiyor. Sosyal mesafe, maske takmak ve el hijyeni çok önemli. Eğer böyle yapmazsak, önemsemezsek, 'Bana bir şey olmaz, oğlumun düğününü yapayım, gün sırası bendeydi günümü de yapayım' gibi düşüncelere kapılırsak, şu anda rakamlarda bir artış var, tekrar ikinci bir pik noktası yaşayabiliriz. Yöneticilerimizin de kararıyla yeniden bazı önlemleri almamıza neden olabilir. Toplum olarak biz sorumluluk taşımalıyız. Artık kendi sağlığımızın öz sorumluluğunu taşımalıyız."
'Bu rakamlardan 'korkalım' demiyorum ama önlem almalıyız'
Bilim insanlarının mevsim itibarıyla gribal enfeksiyonların da arttığı için 'ekim-kasım gibi ikinci bir dalga olabilir' dediğini hatırlatan Prof. Dr. Özkan, şöyle devam etti:
Prof. Dr. Özkan, toplum olarak önlem almak gerektiğini ifade ederek, "Bu rakamlardan 'korkalım' demiyorum ama önlem almalıyız. 'Evde kal', 'maske tak', 'mesafeye uy' derken toplum yoruldu. Biz Türk toplumu olarak çok seviyoruz sarılalım, tokalaşalım, temas edelim ama bir süre daha buna ara verelim, önlem alalım. Önlem alırsak hiçbir şeyden korkmamıza gerek yok. Toplum olarak sağlık personeli, sağlık sistemi, yöneticilerimiz sağlığımızı korumaya bizi daha refah içinde yaşatmaya çalışıyorlar ama bize düşen bireysel sorumluluklar da var. Kendi sağlığımızı korumamız, önlem almamız, sonra da alınan imkanları da iyi değerlendirerek daha sağlıklı olmak için çaba göstermemiz gerekiyor. 'Sağlıklıyım, hastalığım yok, gencim, istediğim gibi gezerim bu hastalık bana bir şey yapmıyor' gibi düşünceler doğru olmayabilir. Çünkü herkesin nasıl bir bağışıklık sistemi olduğunu bilmiyoruz. İkincisi öyle bile olsa başkasına zarar verebileceğimiz için kul hakkına girmiş oluyoruz" diye konuştu.