ABD'de koronavirüs krizi sırasında işsiz kalmış 46 yaşındaki George Floyd'un Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde polis şiddetinde hayatını yitirmesinin ardından başlayan protesto gösterileri ve tepkiler dünyada da yankı buluyor. Özellikle Anglo-Sakson dünyada bu tepkiler sömürgecilik ve köleciliğin başını çekmiş sembol isimlerinin anıtların yıkılmasına yönelik bir harekete yol açtı.
Gelişmeleri, Bristol'de 17. yüzyılda yaşamış ve köle tüccarı Edward Colston'un 130 yıl kadar önce 'işlediği hayırlar' gerekçesiyle dikilmiş heykelinin nehre atılması tetikledi. Bu eylem ABD'de Amerika'yı 'yanlışlıkla keşfetmiş' Kristof Kolomb, Belçika'da Afrikalı siyahlara 'hayvan' muamelesini reva görmüş Kral 2'inci Leopold'un heykellerine yönelen tepkileri tetikledi. Britanya'nın başkenti Londra'da 'medeni beyaz Avrupalılar' dışındaki halklara yönelik ırkçı söylemleri eksik olmamış eski başbakan Winston Churchill'in heykelinin protesto edilmesine kadar vardı. Yine Anglo-Sakson dünyada Yeni Zelanda'da 19'uncu yüzyılda Maori halkını katletmekle suçlanan ve Hamilton şehrine ismini vermiş olan amiral John Hamilton'ın heykelinin de indirilmesine vesile oldu.
ABD'de 'siyahlara karşı ırkçılığa' odaklanan gösteriler ve sömürgecilik döneminin sembollerinin alaşağa edildiği gelişmeleri Londra'da yaşayan gazeteci, yazar ve belgeselci Sedat Aral ile konuştuk.
'İnsanlık hafıza ile öğreniyor, yeni bir çağa giriliyor'
Sedat Aral, köleciliğin insanlık tarihinin en büyük dramı olduğunu belirtirken, acı olanın bugün bile 'modern köleliğin' dünya çapında 14 milyonu bulan seks kölesi üzerinden devam ettiğinin görülmesi olduğunu dile getirdi. "Bildiğimiz tarih savaşlar üzerine kurulu, yani insanlık tarihi felaketler üzerine kurulu" anımsatması yapan Aral, Bristol'de başlayan heykel yıkma eylemlerinin Churchill gibi isimlere de uzanmasının hayırlı olduğunu belirtirken, diğer yandan insanlığın hafızasının önemine dikkat çekti. İnsanların hafıza ile öğrendiğinin altını çizen Aral, George Floyd vakasının tetiklediği olayların da 'insanlığın yeni bir çağa girişinin işareti' olduğunu dile getirdi:
‘Kölecilik Ortadoğu'da da yaygındı, Selçuklu ve Kölemen ilk yasaklayanlar'
Sedat Aral, köleciliğin salt Batı Avrupa'ya özgü olmadığını vurguladı. Ortadoğu'da da köleciliğin öteden beri yaygın olduğunu anımsatan Aral, Selçuklu ve Kölemen devletlerinin dünyada köleciliği ilk yasaklayanlar arasında olduğunu söyledi. Aral, Lord Cecil'den Napolyon'a oradan Sanayi Devrimi'ne uzanan koşullara atıf yaparken, hafızanın muhafaza edilmesi için bu tarihin silinmemesi gerektiğinin de altını çizdi:
“Dünyadaki en büyük rakamlarda kölecilik Ortadoğu’da yapılmış. Ama öte yandan Selçuk ve Kölemen devleti, dünyadaki köleciliği ilk yasaklayan devletler arasında. Çünkü saray erkanı, ordu olsun kölelerden oluşuyor. Bizans kölecilikle uğraşıyor, toplulukta en fazla köleler de Türkler. Bir süre sonra vazgeçiyor, onları asker olarak kullanıyor. Aynı şey Roma’da geçerli. Siyah beyazın üzerinden gidemiyoruz. Bizler tarihi muhafaza etmek zorundayız. Bir şekilde aklımızda kalması, çocuklarımıza bunu aktarmamız gerekiyor. Onu yapan insanlar berbat insanlar. Lord Cecile hakikaten çok acımasız bir adammış. Napolyon tekrardan başlatıyor köleciliği ve son derece acımasız. Ama Napolyon da Fransız tarihinin bir kesiti. Sayfalardan mı kazıyacağız bu insanları? Aktarılması gereken bilgiler bunlar. Köle ticareti yapanlar yakın modern dünya yani 1700’ler Sanayi Devrimi’nden itibaren insanlık varlığı, bütün bildiğimiz bankacılık sistemleri, para, binalar, modern şekilde yapılmış bütün yapılar, Eiffel Kulesi buna dayanıyor. O metal nereden geldi ki, kimler tarafından çıkarılıyordu? Ona bakarsak bütün dünya tarihini silmemiz gerekir. Silmemek gerekiyor, müzelerde gerçekten bu bölümlerde bu insanların olması gerekiyor. Bu tarihin insanlara anlatılması gerekiyor."
Britanya'daki tartışmaları aktaran Aral, Londra Belediye Başkanı Sadık Han'ın bu sembol isimlerin müzelere taşınması girişimleri olduğunu belirtirken, meselenin ucunun bucağının bulunmasının zorluğuna dikkat çekti. En acımsız kölecilerden Lord Cecil'den kraliyete ve hatta Churchill gibi isimlere giden bir tartışma bulunduğunu belirten Aral, Bristol'de başlayan eylemin sembolik önemine de atıf yaptı. Aral, Colston'ın heykelinin nehre atılmasının arkasında o dönemde yaralı veya hasta kölelerin nehir girişine atılıyor olunmasının vurgulandığını belirten Aral, diğer yandan insanlık tarihinin topyekün çöpe atılmasının da mümkün olmadığını belirtti.
"Burada çok enteresan tartışmalar var. (Londra Belediye Başkanı) Sadık Han’ın birtakım girişimleri oldu, müzelere kaldırılması yönünde. Bazı çok sert köle tacirleri var. Mesela Lord Cecil’in taşıma sistemleri var. Ortaklarından biri de kraliyet aslında, Churchill’e kadar gelen bir dönem. Heykelin nehre atılma amaçlarından biri yaralı veya hasta köleler aynı şekilde nehir girişlerinde atılırlarmış. Atılması sembolik bir şey. Haklı birtakım noktalar var, o hezeyanın nedenini anlamak mümkün. Çünkü soy isimlerinden beri biliniyor. Malcolm X’in X soyadını kullanmasının nedeni, kölelere çiftlik sahiplerinin soyisimleri veriliyor. Yani binlerce adamın soy ismi Brown oluyor. Onu silmek için X koyuyor. Birtakım yeni yeni inisiyatifler gelişecektir. Biz bu tarihi insanlık olarak komple çöpe atamayız."
'Şahane bildiğimiz Hollanda, Belçika...'
Aral, Türkiye'de köleliğin aslında resmen Cumhuriyet ile ortadan kaldırıldığını söylerken, Jön Türklerin Avrupa'da kölecilik karşıtlığında oynadıkları role atıf yaptı. Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde köleliğin kalıntılarından faydalanmanın 1970'lere kadar sürdüğünü anımsatan Aral, Avustralya'da Maourilerin insanlığına dair kuşkuların yer aldığı yasaların varlığına dikkat çekti:
"Türkiye’de de köleliğin resmi olarak kalkış tarihi Cumhuriyet Anayasası ile başlıyor. Türklerin Anadolu’ya köle olarak geliyorlar. Ünlü Selçuklu Haçlıları kovan Baybars köledir. Tarihimizde Mısır’da kurulmuş Kölemen devleti var, kölelerin ayaklanması sonucu oluşturulmuş. İnsanlığın tümünde var bu. Japonya’dan tutun bütün coğrafyalarda kölecilik var. Avrupa’da görülmesinin nedeni modern yazılı tarihe geçildiğinden itibaren bunun yapılması ve çok acımasızca yapılması. İnsanlar televizyon izlerken bile ırkçılık yapan ülkeler var. Şahane bildiğimiz Hollanda, Belçika 1979’lara kadar ellerinde birtakım şeyler vardı. Avustralya’da ‘Rabbit Fence’ yasası nedir? Aborjinlerin insan olmadığına dair kuşkuları olan birtakım yasalar var. Bu tarihler 1979’lar. Anadolu’da saray erkanının köle kullanımı cumhuriyetin ilanına kadar geliyor. Köleciliğin halk bazında yasaklanması 1909’dur. Bu konuda bütün Avrupa’da Jön Türkler kadar ciddi anlamda muhalefet eden başka bir grup yok. İngiltere, Fransa, İtalya’da bütün güney Avrupa’da müthiş bir şekilde bilinçlendirmişler. Hatta Afrika’ya gidip orada köle avcıları konuşup yıldırmaya çalışmışlar köleliği kaldırmak için.”
Köleliğin insanlık tarihi boyunca bir şekilde vücut bulabildiğini belirten Aral, şu anda bile Avrupa’da bilinen 14 milyon kadın ve çocuk seks kölesi bulunduğunu belirtirken, modern çağın sosyo-ekonomik temelli köleliğini de anımsattı. Tarihte ise Batı dünyası kadar Afrika'nın doğusu ile batısındakilerin birbirlerini köleleştirmiş olması olgusuna da dikkat çeken Aral, "Lord Cecil'in heykelini kaldırmakla bu mantığı atamıyoruz" vurgusunu yaparken, heykellerin tahrip edilmesiyle işin bitmediğini, müzelerde köleciliğin ibret niyetine sergilenmesi gerektiğini dile getirdi. Aral, "George Floyd’a bir şey borçluyuz; bize kölecilik ile ilgili çağın kapandığını, bitmesi gerektiğini haber verdi" diyerek şöyle devam etti:
“Maalesef insanlığın var olduğu tarihten itibaren kölecilik var. Lord Cecil’in heykelini kaldırmakla bu mantığı atamıyoruz. Bunun kötü bir şey olduğunu hatırlayarak atarız. Müzelerde kölecilik ile ilgili bölümler olması gerekiyor. Çok acılı bir tarih. 40 milyona yakın denize atılan ceset var nehir girişlerinde. Moritanya’dan giden köleler var, Afrika’nın batı kıyısından köleler var. Onlar da Doğu kıyısındaki adamları köle haline getirmiş zamanında. Bu artık tazminat, hukukla çözülebilecek bir şey değil. Bu gerçekten insanların yeni bir çağa girişiyle ilgili. Globalizmi her zaman tartışıyoruz, kölecilik değil miydi? Malezya’da 1 pounda karın tokluğuna çalıştırdığınız adamın ürettiği ayakkabıyı 100 pounda İngiltere’de satmakla, Karayipler’de şeker üretip İngiliz’e satmakla arasında ne fark var? hiçbir fark yok. Bu yaşadığımız çağda olan bir şey. George Floyd’a bir şey borçluyuz; bize kölecilik ile ilgili çağın kapandığını, bitmesi gerektiğini haber verdi. Gerçekten yeni bir çağa girmek zorundayız. İngiltere ve Avrupa’da bahsettiğim rakam 14 milyon seks kölesi var. Hala gençlerin izlediği pornolarda köle kullanılıyor. Heykelleri bitirmekle mi bunu bitireceğiz? Bence bunu kesin çözümü artık toplumlarda bu işin bittiğinin zilini çalmak gerekiyor, artık bitti bu iş diyebilmek gerekiyor. Gerekirse ırk ayrımcılığına karşı halkların da bilinçlendirilmesi gerekiyor. Belki de ders kitaplarına konması gerekiyor. Cezalarla da caydırılabilecek bir şey değil. Kaç bin kişiyi cezalandırabilirsiniz? Hala milyonlarca köle var. Burada Çin mahallesine gittiğiniz zaman mutfaktaki adamın köle olup olmadığı konusunda hiçbir garanti yok.”