Türk Tabipleri Birliği (TTB) COVID-19 Danışma ve İzleme Kurulu’nun, Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının görüldüğünün açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden bugüne geçen 2 aylık süreci çeşitli boyutlarıyla ortaya koyduğu “TTB COVID-19 Pandemisi İkinci Ay Raporu”, 14 Mayıs 2020 tarihinde, zoom üzerinde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör ve TTB COVID-19 Danışma ve İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala ile Prof. Dr. Özlem Azap katıldılar.
Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın raporun hazırlık sürecine ilişkin TTB Merkez Konseyi’nin açıklamasını paylaştığı basın toplantısında, Prof. Dr. Kayıhan Pala da raporda yer alan tespitlere ilişkin bir sunum yaptı.
'Kaygı duyduğumuz kararlarla salgın yönetimine devam ediliyor'
TTB olarak, COVID-19 salgını dönemini sadece bir tartışma ve değerlendirme dönemi olarak görmediklerini, ilk günden bu yana halkın ve sağlık çalışanlarının sağlığının korunmasının yanı sıra salgın döneminde önemi daha belirgin şekilde ortaya çıkan sağlığın sosyal belirleyicilerine vurgu yaptıklarını belirten Adıyaman, COVID-19 ile mücadelenin ancak bilimsel yöntemler ve epidemiyolojik veriler kullanılarak ciddi bir işbirliği ve koordinasyonla yürütülmesinin zorunlu olduğunu hatırlattı.
Adıyaman, “Sağlık Bakanlığı’nın kendi “bilimsel danışma kurulunun” mu, “Bakanlık bürokrasisinin” mi ya da bir başka “yetkili kurulun” mu verdiğinin tam olarak bilemediğimiz ülkemizdeki 81 milyon yurttaşımızla birlikte sahada olan hekim ve sağlık çalışanlarını doğrudan etkileyen ve bazılarının sonuçlarından kaygı duyduğumuz kararlarla salgın yönetimine devam ediliyor” diye konuştu.
'Pandeminin yönetimi şeffaflıktan uzak'
Prof. Dr. Kayıhan Pala da raporun içeriğine yönelik sunumunda, ülkeler tarafından kullanılan bazı halk sağlığı yöntemleri, Türkiye’de benimsenen pandemi stratejisi, sağlık çalışanlarının sağlığı, olgu, ölüm bildirimi ve kayıtlar gibi çeşitli başlıklardaki tespitleri aktardı. Türkiye’de COVID-19 pandemisinin yönetiminin şeffaflıktan uzak olduğunu belirten Pala, Sağlık Bakanlığı, klinik ve epidemiyolojik olarak COVID19 tanısı konulan, ancak laboratuvar testi ile kesinleştirilmemiş olası/kuşkulu olgular ve ölümlerin sayısını açıklamadığı için meslek örgütleri ve bağımsız bilim insanları tarafından pandeminin gerçek etkisinin değerlendirilemediğine dikkat çekti.
Sürecin toplum ve meslek örgütlerinin katılımına açık olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu belirten Pala, alınan önlemlerin etkili olup olmadığının da Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirilmediğini kaydetti. Pala, Türkiye’de var olan pandemi stratejisinin salgının baskılanması değil, etkisinin azaltılması yönünde olduğunu belirterek, salgının doğru yönetilebilmesi için adımların epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılması gerektiğini kaydetti.
'Normalleştirme denen süreç, yeniden açılma'
“Normalleştirme” denen sürecin aslında “yeniden açılma” olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kayıhan Pala, DSÖ’nün pandeminin kısa sürede sona ermeyeceği, aşı ve ilaç çalışmalarının halen sürdüğü yönündeki açıklamalarını da hatırlatarak, halen çok dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Pala, AVM’lerin açılması için erken olduğunu belirterek, “AVM’ler açılıyor ama parklar kapalı. Bu durum bize kararların sağlıkla ilgili veriler ışığında değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda alındığını düşündürüyor” diye konuştu. Pala, konuşmasını salgının başından bu yana emek veren tüm sağlık çalışanlarına teşekkür ederek ve yaşamını bu mücadelede kaybedenleri anarak tamamladı.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör’ün TTB’nin önerilerine ilişkin paylaşımının ardından, tüm katılımcılar, gazetecilerin sürece ilişkin sorularını yanıtladılar.