Dünya 'koronavirüs seferberliği' içindeyken, pandemi sonrasında bilişim dünyasının nasıl evrileceği de şimdiden merak konusu. Pek çok ülkede üretimin devamı için işlerine gitmek zorunda bırakılanların dışında 'ev ofis' anlayışı yaygınlaşırken, uluslararası toplantılar, liderlerin zirveleri video konferanslar yoluyla yapılıyor, internet çok daha etkin hale geliyor. Uluslararası şirketler, salgınla mücadele nedeniyle insanların konum bilgilerini hükümetlerle paylaşırken, atılan her adım, yapılan her harcama da 'takip konusu haline geliyor
Koronavirüs sonrası dünyanın 'sanal hallerini' bilişim ve teknoloji uzmanı T24 yazarı Füsun S. Nebil ile konuştuk.
‘Bilişim ve telekom artık hayatımızı belirliyor, dijital uçurum sorunu çözülmeli'
Füsun S. Nebil'e göre bilişim ve telekom teknolojileri hayatın altyapısında olduğu için normalde çok dikkat edilmediğini ancak bugün bu teknolojiler sayesinde insanların virüsün bulaşıcı etkisinin daha azaltılabildiğini vurguladı. Salgının bilişim ve telekom teknolojilerinin önemini bir kez daha anımsattığını belirten Nebil, haberleşmeden eğitime, alışverişe hayatın her alanını belirleyen bu teknolojilerin altyapısındaki büyük eksikliklerin bir an önce çözülmesi gerektiğini vurguladı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na vatandaşların ceplerinden ödedikleri payların operatörler tarafından gereken yatırımlar için kullanılması gerektiğini belirten Nebil, salgın yüzünden eğitimin internete taşınmışken, 'dijital uçurum' denilen mefhumun hala devam ettiğini ve internete erişimi bulunmayan çocuklar bulunduğuna dikkat çekti:
“Bilişim ve Telekom turizmden, yemek ısmarlamaya, eğitimden diğer her türlü konuda altyapıda olduğu için pek dikkat edilmiyor. Ama bugün hayatımızı birdenbire içeri taşıyabildik. Çünkü hayatımızda bilişim ve Telekom var. Çocuklarımızı içeride tutabildik çünkü bilgisayar oyunları var. Çocuklarımızın eğitimine kaldıkları yerde şikâyet etsek de devam edebildik. Çünkü online eğitim var. Dışarı çıkmak zorunda kalmadan alışveriş yapıyoruz. Bu kadar çok dışarı çıkmak zorunda kalacaktık, bulaşma oranı daha artacaktı. E-ticaret sayesinde dışarı çıkma gibi durumları azaltabildik. Aynı şekilde ödemelerde de kredi kartıyla ödeyerek veya temassız ödeme yaparak kurtuluyoruz. E-devlet üzerinden işlemler yapabiliyoruz. Bankacılık işlemlerini de online şekilde halledebiliyoruz. Bunların hepsini bilişim ve Telekom teknolojilerine borçluyuz. Ama özellikle altyapımızda büyük bir eksik var. Bunu yıllardır deprem için söylüyoruz. Yakınlarımızla haberleşmemiz buna bağlı, alışveriş, eğitim hepsi buna bağlı. Maalesef hala aynı durumdayız. Bu Telekom sektörü düzenlesin ve tüketicinin lehine iyi bir şeyler olsun diye Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu denilen bir kurumumuz var. Parasını devletten değil Telekom sektöründen alıyor. Daha doğrusu telefon faturalarımızdan belli bir yüzde alıyor, on binde 35 alıyor. Bu bütçe bu sene 5.3 milyar TL. bu parayı BTK neye alıyor? Kendisi için harcadığı para sadece 300 milyon. Elemanların maaşı, arabalarının benzini, yedikleri yemeğin karşılığında aldığı para 5.3 miyar TL. geçen sene 300 milyon harcamış. Bunu sektöre bırakmalıdır artık. Bu Telekom operatörleri gerekli olan yatırımları yapsın. Türkiye’de 370 bin km fiber var sadece. İnterneti ödeyemeyecek durumda olan dijital uçurum olarak adlandırdığımız insanların interneti ucuzlatmak için onların da internete yetişmelerini sağlamak için. Bugün Gaziosmanpaşa’da çok sayıda interneti olmayan çocuk var, güya bunlara uzaktan eğitim veriyoruz. Bilgisayarı olmayan çok sayıda çocuk var. Dolayısıyla bu bir fırsattır. 5.3 milyarı vergi olarak alıyor, devletin bu alacağı parayı bırakıp şu anda haberleşmemizi güçlendirmesi gerekiyor. Bu konuda ortak bir açıklama yapacağız. Bu krizin yapacağı tahmin edilen değişikliklerden biri küçük ve orta ölçekli firmaların batması olacak. Bu da diğer tarafta büyük bir istihdam açığına neden olacak. Bu nedenle bu firmaların desteklenmesi lazım. Diğer yandan yazılım bu ülkede gerektiği ilgiyi görmüyor. Şu anda uzaktan eğitim dediğimiz şey ise Telekom altyapısına kurulan bir yazılım. Video konferans dediğimiz şirketlerin işlerini yürüttüğü şey bir yazılım. Yazılımın artık farkına varılması ve desteklenmesi lazım. Bir yandan internet altyapısının güçlendirilmesi gerektiğini konuştuk. Bir yandan da yazılım sanayine gerekli desteklerin verilmesi gerektiğini konuştuk.”
‘Koronavirüs hükümetlere dijital gözetimi genişletmek için bir avantaj sağlamamalı’
Nebil, diğer yandan hükümetlerin koronavirüs pandemisini vatandaşları üzerindeki dijital gözetimi genişletmek için fırsat bilmesinin tehlikelerine dikkat çekti. Ancak Nebil daha önce de cep teleonların zaten bu bilgileri sağladığını anımsatırken, 11 Eylül saldırıları ile gündeme gelen bu gözetim meselesine dünyada pek çok insanın direneceği görüşünü dile getirdi:
“Dün Uluslararası Af Örgütü liderliğinde 100 küsur dernek, bunların içinde Türkiye’den de dernekler var bir açıklama yayınladılar. Dijital gözetimi arttırmak için bir fırsat olarak değerlendirilmemelidir diyor. Bundan sonra yapılacak işlemlerle ilgili de Google’ın karantinayı denetlediği belirtildi. 131 ülkedeki kullanıcının konum bilgileri hükümetlerle paylaşıldı. Zaten biz buna girmişiz. Google nereden olduğunuzu ne yaptığınızı bildiriyor zaten. Türkiye’de işe gidiş yüzde 45 azaldı. Market, eczaneye gidenlerin oranı yüzde 39’luk azaldı oldu. Bu Google’ın hükümete verdiği rapor. Park bahçe ziyaretleri yüzde 60 azaldı. Elimizdeki cihazlar zaten şu an ne yaptığımızı gösteriyor. Bu bir tehlike. Ama 11 Eylül sonrası insan hakları fazlasıyla ihlal edildi. WikiLeaks’e açıklama yapan CIA mensubu Edward Snowden var. Böyle çok sayıda insan var olayın nereye gittiğini, ne yapıldığını göre. Dünyadaki insanların buna karşı çıkacağını da düşünüyorum, bu kadar kolay olmayacaktır. Uluslararası Af Örgütü, teknoloji Kovid-19 salgınıyla mücadele için küresel çabada önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu hükümetlere dijital gözetimi genişletmek için bir avantaj vermemelidir. Yakın geçmişte hükümetlerin geçici gözetim güçlerinden vazgeçme konusunda isteksiz oldukları görülmüştür. Artık sürekli genişletilmiş bir gözetim durumuna geçmemeli. Ancak Google veya diğer yazılımlar Facebook’undan Twitter’ına zaten bunu sağlıyor şu anda."
'Herkes şimdi komplo teorilerini konuşuyor'
Füsun Nebil, dünya çapında insanların başına böylesine bir pandeminin gelmesiyle herkesin kaçınılmaz olarak komplo teorilerini konuşmaya başladığını söyledi. Nebil'e göre yaşanan eğer bir biyolojik saldırı değilse, doğaya verilen zararların karşı reaksiyonu:
‘Amerika, Çin’in ticaret gücüyle baş edemediği için virüsü bir saldırı aracı olarak kullanmış olabilir. Tam aksi de olabilir’
Nebil, komplo teorilerini gündeme taşıyanların ekseriyetle olayın çıkış yeri Vuhan'ın Iphone teknolojisinden baz istasyonlarında kullanılan network cihatlarına kadar pek çok cihazın üretildiği yer olmasından ötürü salgını, ABD'nin Çin'le ticaret savaşında yaptığı bir hamle olarak gördüğünü aktardı. Ancak tersine Çin'in de böylesine bir işe girişme olasılığının dışlanamayacağını belirten Nebil, bu teknolojilerin aynı zamanda bir istihbarat mücadelesinin unsuru olduklarını kaydetti. Nebil, pandemi öncesinde Trump yönetiminin Çin'in Huawei şirketine karşı açtığı savaşa da dikkat çekti. Diğer yandan Nebil, Huawei'nin salgından etkilenmediğini ve Çin'in iç pazarını canlandırması karşısında gelirlerini yeniden arttırdığına da atıf yaptı:
'Kanal İstanbul gibi saçma projeler yerine...'
Nebil bilişim ve telekom sektöründeki büyük kapışmalara dikkat çekip, Türkiye'nin saçma projeler yerine bu alanda yatırım yapması gerektiğini vurguladı:
"Kanal İstanbul gibi saçma sapan bir projeye para yatırmak yerine Türkiye’nin acilen küçük ve orta ölçekli firmaları ayakta tutmak için ne yapacağını planlaması lazım. Altyapısını güçlendirmek için ne yapacağına bakması lazım. Karantina yapması lazım.”