Dünyanın tamamına yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19), yalnızca sağlık değil ekonomi ve siyasette de krizlerin önünü açtı. Birkaç ay gibi kısa bir süre içerisinde salgın, doğudan batıya kaydı; şimdilerde Avrupa ve ABD başta olmak üzere çok sayıda ülke ciddi bir sınavdan geçiyor. Halihazırda koronavirüs salgınında tablonun en kötü seyrettiği ülkelerden birisi İtalya. Ancak İtalya’nın üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden (AB) ülkeye herhangi bir yardım gitmezken, ülkeye ilk el uzatanlar Çin, Rusya ve Küba oldu. Salgın sürecinde akıllarda Çin’in İtalya’ya uçaklarla medikal malzeme gönderdiği, Rus TIR’larının İtalya’nın caddelerinde yardım taşıdığı ve Rus doktorların Bergamo kentinde koronavirüsle mücadele yürüttüğü görüntüler kazındı.
İttifak ve yardımlaşmayı rafa kaldıran Batı
Öte yandan, Batılı devletlerin bu küresel krizde oynamakta olduğu rol Çin, Rusya ve Küba’dan son derece farklı. ABD, NATO çatısı altındaki ülkelere yardım etmek bir kenara, dünyaya Küba’nın teklif ettiği ve sunduğu yardımları reddetme çağrısı yapmakla uğraşıyor. Yine ABD, İran’a yönelik ambargo uygulamakta da istikrarını sürdürüyor. AB ülkelerinin tutumu da ABD’den çok farklı değil. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, Kovid-19 ölümlerinin azami boyutta olduğu İtalya ve İspanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinin AB'den talep ettiği ekonomik yardımın Almanya ve Hollanda tarafından veto edildiğini hatırlatıyor.
‘Kâr ya da insanı önceleyen iki farklı anlayış’
Peki söz konusu gelişmeler, yeni bir dünya düzeninin ayak sesleri olarak görülebilir mi? Gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller’e göre bu sorunun yanıtı “evet”. Güller “Kovid-19 salgını önemli bir insani resim ortaya koydu. ABD Avrupa’ya sınırlarını kapatırken, AB ülkeleri Schengen’i askıya alıp sınırları birbirlerine sınırlarını kapatırken, salgın konusunda en zor durumda olan AB üyesi İtalya’ya Çin, Küba ve Rusya yardım etti. Bana göre bu iki anlama geliyor: Birincisi, ‘gelişmiş’ denilen ülkelerin belli konularda aslında gelişmediği... İkincisi de ‘önce kâr’ diyen ABD ve AB ülkeleri ile ‘önce insan’ diyen diğer ülkeler arasında çok temel farklar olduğu” diyor ve şöyle devam ediyor:
‘Büyük füzeleri olan ama solunum cihazı olmayan ‘gelişmiş’ devletler’
“G7 ve AB ülkeleri kendi üyeleri olan İtalya’ya yardım etmezken, Çin, Küba ve Rusya’yı İtalya’ya yardım etmeye iten motivasyon nedir? Uzun analizlere gerek yok; Çin ve Küba sosyalisttir, Rusya da artık sosyalist olmasa da sosyalist SSCB’den miras aldığı kimi özelliklerini korumaktadır. ABD’nin burnunun dibinde emperyalist ambargoya direnen o küçük Küba, ne kadar büyük olduğunu ortaya koymuştur. Coronalı yolcuları olduğu için hiçbir ülkenin kabul etmediği İngiliz gemisini kabul edip, yolcularını tedavi etmiştir. Kapitalizmin sermayesi olağanüstü koşullarda sorun çözememektedir; çünkü o sermaye ‘önce kâr’ amaçlıdır. İşte görüldü: Büyük füzeler yapmıştır ama vatandaşı için maskesi yoktur, solunum cihazı yoktur. Sosyalizm ise ‘önce insan, önce halk, önce toplum’ der ve böylesi olağanüstü şartlarda bunun gereğini yapar. İşte görüldü Çin ve Rusya, ABD başta pek çok ülkeye sağlık malzemesi bağışladı.”
‘ABD’nin lideri olduğu eski dünyadır’
Salgının ABD’nin dünya liderliğinin geride kaldığını bir kez daha kanıtladığına işaret eden Güller “Bu salgın artık şunu ortaya koydu: ABD’nin liderlik ettiği dünya, artık eski dünyadır. O dünyanın lideri ABD de, o dünyanın kurumları da dünyanın tamamını etkileyen bu büyük sorun karşısında çuvallamıştır. ABD’nin en büyük eyaletlerinin valilerinin yaptığı açıklamaları görüyorsunuz. O açıklamalar kapitalizmin hem vahşiliğine ama hem de sorun karşısında çaresizliğine işaret etmektedir. 30 bin solunum cihazına ihtiyacı olan bir vali, Trump’a seslenmekte, hangi 26 bin kişiyi ölüme göndereceğini sormaktadır” ifadelerini kullanıyor.
‘Salgın, neo-liberal küreselleşmenin çöküşünü temsil ediyor’
“Vahşi kapitalizm, bir gelişmişlik değil; barbarlıktır ve insana düşmanlıktır” diyen Güller sözlerini şöyle sürdürüyor:
“‘Amerikan Hegemonyasının Sonu’ isimli kitabımda 2000’lerden bu yana olan ekonomik, siyasi ve askeri gelişmeleri inceleyerek yeni bir dünyanın şekillenmekte olduğunu anlatıyor ve çok merkezli bir dünyanın kurulmakta olduğunu somut verilerle gösteriyordum. İşte salgın, bu süreci daha da hızlandıracaktır. Zira salgın, ABD hegemonyasına dayalı neo-liberal küreselleşmenin çöküşünü resmetmektedir. O küreselleşmenin sınırları parçalayarak dünyanın tamamını pazar yapma hedefi; sınırların kapatıldığı şu günlerde ulusal devletlerin önemini daha anlaşılır hale getirmiştir.
‘Çin, Rusya ve Hindistan gibi Asya’nın güçlü liderleri, dünyaya insanlık adına yararlı bir denge getirecek’
Bakınız ABD içinde de son bir haftadır tartışılıyor. Kimi kilit görev yapmış ABD yöneticileri Trump’a seslenmekte ve onun Çin’le işbirliği yapmasını istemektedirler. Zira bilmektedirler ki, Çin’le işbirliği yapmayan ABD’nin, kendisini de müttefiklerini de bu büyük krizden çıkarma şansı yoktur. Bu gerçeklik, çok merkezli dünyanın inşasını hızlandıracaktır. Çin, Rusya ve Hindistan gibi Asya’nın güçlü liderleri, Batı merkezli inşa edilmiş dünyaya yeni ve insanlık adına yararlı bir denge getireceklerdir.”