ABD yönetiminin 11 Eylül saldırıları ve El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in varlığını gerekçe göstererek başlattığı Afganistan işgalinin 19. yılında, tarihi bir anlaşma geldi. Afganistan ile Taliban arasındaki barış anlaşması, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun katılımıyla Katar'ın başkenti Doha'da imzalandı. Pompeo'nun "Afgan milletinin İslami bir yönetimle rahatlayacağı" iddiası eşliğinde imzalanan ve 'Afganistan'a Barışı Getirme Anlaşması' adı verilen anlaşmaya göre, ABD, 135 gün içinde bu ülkedeki askerlerinin sayısını 8 bin 600'e indirecek. ABD ve müttefikleri, Taliban'ın anlaşmaya uyması halinde 14 ay içinde askerlerini tamamen çekecek.
Ancak anlaşmanın mürekkebi kurumadan Taliban'ın doğrudan üstlenmediği terör saldırısı meydana gelirken, ABD, ilk hava saldırısını gerçekleştirdi. Pentagon şefi Mark Esper Taliban'ın ABD kuvvetlerine saldırmama konusunda sözünde durduğunu ancak Afgan kuvvetlerine yönelik şiddeti azaltmakta sözünü tutmadığını savundu.
Eşref Gani liderliğindeki Afgan yönetimi ile Taliban arasında 10 Mart'a barış görüşmelerine başlanmasının beklendiği ortamda, kısmi ateşkesin kalıcılaşması ve barış umuduna dair soru işaretleri çok.
Gelişmeleri gazeteci yazar Ramazan Bursa ile konuştuk.
'Anlaşma ABD ile Taliban arasında, Gani hükümeti tarafı olmadığını dile getirdi'
Ramazan Bursa'ya göre, anlaşmanın aslında ABD ile Taliban arasında yapılmış olduğunu vurgularken, Afganistan hükümetinin 'dışarıda' bırakılmasına dikkat çekti. Bunun sebebinin Taliban'ın talebi olduğunu, ABD'nin elinden bir şey gelmediğini belirten Bursa, Eşref Gani hükümetinin ise kendilerinin anlaşmanın tarafı olmadığını dile getirdiğini anımsatarak, durumdan tedirginliğini ifade etmesine atıf yaptı:
'Afganistan'da birbirlerine ideolojik açıdan uzak gruplar var'
Ramazan Bursa, anlaşmanın maddelerinde Taliban'ın ABD ve diğer NATO güçlerine saldırmaktan vazgeçmesinin yanı sıra, bu tür saldırılar düzenleyecek El Kaide gibi güçleri de engellemesinin yer aldığını anımsattı. Afganistan'da birbirlerine ideolojik açıdan uzak gruplar bulunduğunu vurgulayan Bursa, ülkenin yeniden bir iç savaşa sürüklenme ihtimali bulunduğu görüşünü dile getirdi:
"Maddelerden biri şu; deniliyor ki Taliban, Amerika ve diğer NATO güçlerine saldırmaktan vazgeçecek. Fakat buna ilaveten Amerika müttefiklerinin çıkarlarını zedeleyen ve bunlara saldırı yapacak El Kaide vb. diğer grupların da güçlenmesini ve saldırı yapmasını engelleyecek. Dolayısıyla buradan hareketle biz aslında 15 Şubat 1989’da Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesi sonrası orada uzun yıllar devam edecek bir iç savaşın başlamasına tanıklık edebiliriz, böyle bir tehlike var. Afganistan’da uzun zamandır birbiriyle savaşan ve son noktada da birbirinden fikir noktasında da çok uzak olan Afgan grupların müzakeresi öngörülüyor. Bu müzakerelerin çok hızlı ve kolay bir şekilde sonuç vereceğini iddia etmek çok doğru değil, zorlu bir süreç. Buradaki gruplardan herhangi birisinin Kaide ve diğer silahlı yapılanmadan birinin bu 14 aylık süreçte NATO güçleri veya Amerika’yı hedef alması demek Taliban ile bu grubun silahlı şekilde karşı karşıya gelmesi demektir. Dolayısıyla bu iç savaşı tetikleyebilir. Afgan gruplar masaya oturduğu zaman sonuçta anlaşamazlarsa ülkedeki yönetim biçimi, kimin yönetime ne şekilde dahil olacağı konusu gündeme gelir. Burada yeniden silahlar gündeme gelir ve herkes belindeki silahın tetiğini çekmeye kalkar. Yeniden iç savaşa sürüklenebilir Afganistan. Bunun iç dengeleri açısından bu gibi sonuçlar doğurma tehlikesi olmasına rağmen bölgesel olarak da birtakım sonuçlar doğurabilir. Aslında Gani hükümeti burada Taliban’ın talebi üzerine dışarda tutuldu. Aslında Amerika, hükümetin müzakerelerin bir parçası olmasını istedi. Fakat Taliban istemedi. Çünkü Kabil’deki hükümetin Amerika’nın talimatları dışında adım atma yeteneği olmadığı kanaatinde. Dolayısıyla vekil ile değil asıl ile masaya otururum diye bir şart koymuştu. Amerika Birleşik Devletleri’nin de yapacağı bir şey yoktu. Taliban ile müzakere yapmayı talep ediyordu.”
‘Taliban'ın NATO varlığının bitirilmesi tavrında İran'ın ısrarcılığının etkisi büyük’
Afganistan'ın Taliban ve Gani hükümetinin yanı sıra el Kaide, Hikmetyar gibi gruplar arasında bölünmüş halde olduğunu belirten Bursa, Pakistan, Çin ve Rusya'nın 'oyunculardan' olduğu ülkede İran'ın da Taliban üzerinde etkisinin yüksek olduğunu dile getirdi. Bursa, Taliban’ın ‘ABD ve NATO varlığının Afganistan’da bitirilmesi’ tavrında ısrarcı olmasının İran kaynaklı olduğuna dikkat çekti:
‘Ülkelerin Taliban ile görüşmesi doğal’
Birçok ülkenin Taliban ile ülke çıkarlarını korumak amacıyla masaya oturmasını doğru bulan Bursa, Taliban’ın Afgan coğrafyasının büyük bir bölümü elinde tutan silahlı bir güç olduğunu söyledi. Bursa, ABD ile Taliban arasındaki anlaşmanın savaşı durdurmak için yeterli olmadığı görüşünde:
“Ülkelerin Taliban ile görüşmesi doğaldır, çünkü sahada en etkin silahlı güçtür. Afgan coğrafyasının büyük bir bölümü bir şekilde elinde tutan silahlı bir güçtür. Afganistan’ı 11 Eylül öncesinde yönetmiş aslında nispeten siyaset ve devlet tecrübesi olan bir güç olarak baktığınızda devletlerin Taliban’ı kendi çıkarlarını korumak ve amaçlarına ulaşmak için muhatap alması çok garipsenecek bir olay değildir bence. Dolayısıyla İran, Amerika, Rusya, Çin, Pakistan ve Hindistan’ın Afganistan ile irtibata geçmesi gayet doğaldır ve isabetlidir bu açıdan. Pakistan’ın sınır olmakla beraber geçişkenlik var. Mezhepsel birliktelikler var. Hindistan’daki Diyobendi ilim havzasının hem Afganistan hem Pakistan’ı etkileme meselesi ve tarihsel bir birliktelik var. Burada Pakistan ve Hindistan’ın rekabet ve güç mücadelesini Afganistan üzerinden aslında birbirlerini test etme gibi bir durum da var. Bu açıdan bakıldığında Pakistan’ın Afganistan ile çok yönlü irtibatı var. Dün Amerika’nın Taliban güçlerini vurduğuna dair haber düştü. Bu haberi de yalanlayan olmadı. Bu gelişme olmasa dahi anlaşma belki Taliban ile Amerika arasında bir çatışmanın önüne geçse bile Afganistan’ın iç barışını tehdit etmek, gruplar arasında bir diyalog ortamı oluşturması ve hep beraber ülke için çalışacak bir siyasi iklimi doğurması açısından yeterli bir anlaşma olduğu kanaatinde değilim. Müzakerelerin seyri bunu netleştirecek aslında. Benim kanaatim anlaşmalar içindeki bazı maddeler gruplar arasında uzlaşı ve diyaloğu sağlamak şöyle dursun çatışma doğuracak maddelerin olduğunu düşünüyorum. Anlaşma Afganistan’da bir iç savaşın başlamasının temelini oluşturabilir.”