Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) tarafından oluşturulan 2019 raporunun detayları açıklandı. BM Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki dönem başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy’un detaylarını paylaştığı rapora göre, dünyadaki haşhaş üretimi hızla artıyor ve bu tablodan Türkiye de nasibini alıyor. BM’nin en güncel rakamlarına göre, Türkiye’de haşhaş üretimi yüzde 90 arttı, İran’dan çıkan esrarın yüzde 25’i ülkeye girdiğine işaret ediyor.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Senato Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Atasoy “Dünya genelindeki morfince zengin haşhaş hasadı 44 bin hektardan yaklaşık 61 bin hektara yükseldi. Bu yükselişte Türkiye’nin önemli bir payı var. Ülkemiz bir önceki yıla göre yüzde 90 artış gerçekleştirdi ve halen elinde dünyanın en büyük morfince zengin konsantre haşhaş kapsülü stokunu bulundurmakta ve Avustralya ve Fransa ile birlikte dünya morfin ihtiyacının yüzde 88’ini karşılıyor” dedi.
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Birleşmiş Milletler Uluslararası #Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) tarafından oluşturulan 2019 raporunu aktarıyor. pic.twitter.com/BiK1DyTBIR
— Elif Sudagezer (@elifsudagezer) February 27, 2020
Uyuşturucu sevkiyatına yeni yollar eklendi ama başlıca güzergah Balkan yolu
Prof. Dr. Sevil Atasoy uyuşturucu nakil yolları ile ilgili “Son yıllarda geleneksel Balkan Yolu’na Suriye Arap Cumhuriyeti, Irak ve Güney Kafkasya ülkelerinden geçen yan yollar eklenmiş olsa da, Balkan Yolu hala Afganistan’dan İran’a, Türkiye ve Balkan ülkeleri üzerinden Batı ve Orta Avrupa’ya afyon, morfin ve eroin taşınmasında başlıca güzergah olmayı sürdürüyor” dedi.
‘Çatışma ve zorlu ekonomik koşullar kaçakçılığı tetikliyor’
Kaçakçılığın artma nedenlerine değinen Atasoy “Sahte ‘captagon’ imalatı ve kaçakçılığı Ortadoğu ülkelerinin tamamını ciddi bir şekilde etkiliyor. Bu ülkelerin bazıları sadece hedef piyasalar değil, kaynak da olmaktalar. Ülkemizin de içinde bulunduğu bölgenin diğer bir sorunu uluslararası denetimde olmayan sentetik opioid tramadol kaçakçılığı ve kullanımında gözlenen artış. ‘Captagon’ ve tramadol kaçakçılığının artışına bölgenin bazı yerlerindeki çatışma, fakirlik, ekonomik fırsat yokluğu da katkıda bulunuyor” dedi.
‘Suriye ve Lübnan yasadışı laboratuvarlara dönmüş durumda’
Prof. Dr. Sevil Atasoy “Sahte ‘captagonun’ üretimi ve kaçakçılığı Ortadoğu’daki uyuşturucu ile mücadeleyi ciddi bir biçimde etkiliyor. Başta Lübnan ve Suriye Arap Cumhuriyeti olmak üzere, gerek iç piyasa gerekse Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine kaçırmak amacıyla captagon imal eden yasadışı laboratuvarlar olduğuna dair işaretler var. Bu captagon tabletlerinin bir bölümü Ortadoğu pazarlarına ulaştırılmak üzere Türkiye’ye ve Suriye üzerinden Lübnan’a kaçırıldı. İran ve Ürdün’ün amfetamin kaçakçılığında kaynak ülke olduğu ileri sürülüyor” ifadelerini kullandı.
‘İran’dan gelen esrarın 4’te 1’i Türkiye’de'
Prof. Dr. Atasoy’a göre Türkiye’de de problem büyük. Atasoy “Türkiye geçmiş yıllarda olduğu gibi gerek bölgesel gerekse uluslararası düzeyde gerçekleştirilen pek çok eğitim ve operasyonda yer aldı. Örneğin yeni psikoaktif maddelerin, sentetik opioidlerin ve esrarın kaçağa kaydığı yollarla ilgili 19 bin 500 narkotik personelinin yer aldığı ve 11 ton uyuşturucunun yakalandığı, 579 kişinin tutuklandığı Orta Asya merkezli Kanal-Center operasyonunda Türkiye gözlemciydi. Eroin eşdeğeri olarak hesaplandığında, dünya genelinde opiyatların yüzde 39’u İran, yüzde 26’sı Afganistan, yüzde 14’ü Pakistan ve yüzde 7’si Türkiye tarafından yakalandı. Bölge piyasalarının önemli bir sorunu olan cannabis reçinesinin (esrar) kaynağı Afganistan. Esrarın yüzde 90’ı kara ve deniz yoluyla Pakistan üzerinden, yüzde 10’u doğrudan Afganistan’dan İran’a girdi. İran’dan çıkartılan esrarın yüzde 55’i Arap Yarımadasındaki ülkelere, yüzde 25’i Türkiye ve Güney Kafkaslara sokuldu” diye ekledi.
‘AMATEM’de tedavi görenlerin yüzde 70’i uyuşturucuya dönüyor ve yeniden tedavi ihtiyacı duyuyor’
Gençlerin uyuşturucudan korunmasının yollarını ise Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan paylaştı. Prof. Dr. Tarhan “Son 10 yılda Türkiye’de yüksek doz uyuşturucu kaynaklı ölüm 9 katına çıktı. Yatarak tedavide Türkiye çok başarılı ama detoks döneminden sonraki sosyal entegrasyon döneminde eksikler var. Bu yüzden AMATEM’lerde tedavi olan hastaların yüzde 70’i taburcu olduktan sonra yeniden yatıyor. Bunu engellemek için 6 aylık, şartlı tahliyeye benzer sıkı takip ve ileti toksikolojik analiz şart. Tedavinin sürdürülebilirliği şart” dedi.
‘Bağımlı gençle aşık gencin davranışı aynı şekilde değişiyor’
Tarhan “Gençler, uyuşturucunun zararları anlatıldığında algılamıyor. Onun yerine ‘madde kullanmazsan seni nasıl bir gelecek bekliyor’ gibi bir yaklaşım şart. Bağımlı bir gençle aşık bir genç aynı davranış değişikliğini yaşıyor. Aynı şekilde durgunlaşıyor, dalgınlaşıyor ve tek ilgi odağı bağımlı olduğu madde oluyor. Ayrıca bağımlılıktaki tanı kriterleri değişti. Bağımlılığın ana kriterinin kontrol kaybı olduğu söyleniyor. Bu alkol için de uyuşturucu için de geçerli. Kişi maddeyle ilgili yalan söylüyorsa, kontrol kaybı yaşayıp bu durumu inkar ediyorsa ve başarısız madde bırakma deneyimleri varsa bu bağımlılıktır. ‘Madde’ yerine ‘internet’ veya ‘kumar’ lafı da koyabilirsiniz” diye konuştu.
‘Koronavirüs bağımlıları daha yüksek oranda öldürüyor’
Tarhan “Koronavirüsten ölüm madde kullananlar arasında daha yüksektir. Madde kullananlar, ileri yaş ve hasta insanlarla aynı grupta sayılabilir. Bu yüzden koronavirüsten korkan bağımlılar, bunu da akıllarında bulundursunlar” dedi.