Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin dışişleri bakanları, Brüksel’de düzenledikleri toplantıda Libya’ya yönelik silah ambargosunu denetleme amacıyla yeni bir görev gücü oluşturulması yönünde karar aldı. Kararla, Libya’ya silah sevkiyatının engellenmesi için Doğu Akdeniz’de askeri hava ve deniz devriyesinin devreye sokulması planlanıyor.
AB’nin söz konusu kararını Sputnik’e değerlendiren diplomatlara göre kararın Libya’da kalıcı ateşkese ve barışa hizmet etmesi zor. Emekli Büyükelçi Mithat Rende, “Modalitelerinin ne olacağını beklemek gerekiyor olmakla birlikte ilk bakışta eksik ve uygulanması güç bir karar. Belli ki AB’nin bazı ülkelerinin endişelerinin giderilmesine odaklanan bir karar” dedi.
AB’nin kararıyla söz konusu devriyelere hangi ülkelerin unsurlarının dahil olacağı gibi detayların da yanıt beklediğine dikkat çeken Rende, “Bu kararın bir zaafı var; Libya ile Mısır arasında muazzam bir kara sınırı var ve oradan Hafter güçlerine Mısır’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden, diğer körfez ülkelerinden destek geliyor. O kara sınırının denetlenmemesi halinde bir dengesizlik ortaya çıkacak” diye konuştu.
Kararın bu yönüyle Libya’da kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve taraflar arasında diyalog ve müzakerelerin daha kapsamlı şekilde başlatılmasına hizmet etmeyeceği görüşünde olan Rende, “Kalıcı ateşkese katkı yapmaz çünkü kara sınırının denetlenmesi gerekiyor. Bunun için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı mı, tarafların mutabakatı mı gerekir, böyle bir durumla karşı karşıyayız” dedi.
Uluçevik: Kontrolün hangi organ tarafından yapıldığı önemli
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’e göre de ambargonun AB tarafından değil, Birleşmiş Milletler’in (BM) bir organı tarafından denetlenmesi gerekiyor. “Libya’ya yönelik silah ambargosunun kontrolü uygundur ama bunun hangi organ tarafından denetlendiği meselesi üzerinde durmak lazım” diyen Uluçevik, şöyle devam etti:
“AB bu kararı aldı ve Türkiye AB üyesi değilken, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bugünlerde rakibi durumunda olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi AB üyesi. Rakipliğin ötesinde hasım durumundalar, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de kuşatmak için İsrail ve Mısır’la da işbirliği halindeler. AB’nin kontrolü demek, tam üyelerin yetkili olduğu bir kontrol mekanizması demektir, bu da Türkiye’yi dışlayan bir düzendir, bunu sakıncalı buluyorum. BM tarafından böyle mekanizma oluşturulsaydı, hatta kara hudutları itibariyle de bir kontrol olsaydı çok daha uygun olurdu.”