Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında Moskova'da yürütülen görüşmeler sonuçsuz kalırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ordusunun Suriye'nin vilayeti İdlib'de HTŞ ve BM Güvenlik Konseyi kararları uyarınca savaşılması gereken terör örgütlerine operasyonlarını durdurup, geri çekilmesi ültimatomu eşliğinde, "Operasyon an meselesidir" tehdidi savurdu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Suriye ordusu ve Rusya'nın teröristlerin provokasyonlarına karşı mücadele ettiklerini belirtip, "Kimse hiçbir zaman İdlib'deki gerilimi azaltma bölgesinde teröristlere dokunulmayacağı sözünü vermedi" vurgusunu yaptı.
Ankara'nın ABD ve AB'den Suriye ordusuna yönelik saldırı için destek beklentisini yinelerken, NATO'dan da 'önleme uçuşu' talep ettiği haberleri geliyor.
İdlib gerilimi ile ilgili son gelişmeleri Emekli Tuğamiral, stratejist ve yazar Türker Ertürk ile konuştuk.
'Trump'la telefon görüşmesinden sonra 2015 söylemlerine döndü'
Türker Ertürk'e göre, Erdoğan yönetiminin dış politikasıyla Türkiye'yi çıkmaza soktuğunu söylerken, Trump'la telefon konuşması sonrası 'gaz aldığı' ve 2015'teki söylemlerine döndüğü görüşünü dile getirdi. Ertürk, Erdoğan yönetiminin ekonomi başta olmak üzere her konuda sıkışıklık yaşadığı ve Suriye’deki istikrarsızlığın devamını isteyen ABD’nin Türkiye’yi kullandığı görüşünde:
“İktidar zaten Suriye konusunda Mart 2011’den beri yanlış işler peşindeydi. Ne yazık ki Türkiye’yi çıkmaza soktu. Trump ile son yapılan bir telefon görüşmesi var. 2019’un Kasım’ına da referans yapabileceğimiz başka girdiler de var. Gazı yedi, bir anlamda İdlib’deki harekâtını geliştirmek istiyor. Rusya ile bu konuda görüşmeler zannederim ipe un serme şeklinde bizim taraftan geliştiriliyor ki bir çıkmaz olsun diye. İktidar 2015 söylemlerine döndü. Darbe girişiminden sonra bu tarafa savrulmuştu, şimdi tekrar öbür tarafa savruluyor. Türkiye’nin siyaseti aynen böyle savrulmalar şeklinde geçiyor, BOP Eşbaşkanlığına tekrar geri dönülüyor diyebiliriz. Bir de iktidar çok sıkıştı. Ekonomi başta olmak üzere her konuda bir iflas söz konusu. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri tekrar Türkiye’yi Rusya, İran yakınlaşmasından koparmak, tekrar avuçları arasına almak istiyor ve bu anlamda şantaj yapıyor. Çünkü iktidarın tasarrufları nedeniyle hesap vermeyeceği uluslararası bakımdan bazı problemler de var."
'İdlib'de girişilecek harekatın meşruiyeti olmayacaktır"
Erdoğan yönetiminin Eylül 2018'te yapılan Soçi mutabakatının gereklerini yerine getirmediğini anımsatan Ertürk, İdlib'de bir müdahaleye girişilmesi halinde Türkiye'nin Suriye ve bir anlamda İran ve Rusya ile savaşmak zorunda kalacağının altını çizdi. Türkiye'nin uluslararası hukuk açısından Suriye'nin İdlib vilayetinde girişeceği harekatın bir meşruiyeti olmayacağını anımsatan Ertürk, "Suriye orada bir iç güvenlik harekatı yapıyor. Meşru yönetim kendi ülkesinde teröristlerin egemen olduğu bölgeleri temizlemeye çalışıyor" dedi. Ertürk, ABD'nin ise Suriye'de Türkiye'yi çatışmaya sokup, İran ile savaşı hazırlayacak girişimlerde bulunduğunun bilindiğini anımsattı:
"Konunun Adana Mutabakatı ile ilgisi yok. Ama Astana süreciyle başlayan Soçi mutabakatıyla yerine getirmeyi taahhüt altına aldığı sözlerin hiçbirisini yerine getiremedi. Yani iktidar bu konuda topu Rusya ve Suriye tarafına atıyor ama taahhütleri yerine getiremeyen Türk tarafıdır. Türkiye’nin bu anlamda uluslararası hukuk açısından oradaki meşruiyeti yoktur. Kimi kime karşı koruduğu da belli değildir. Suriye orada bir iç güvenlik harekâtı yapıyor. Geçen gün 2012’den sonra Halep’in kontrolünü tekrar sağladı. Oradaki meşru yönetim kendi ülkesinde teröristlerin egemen olduğu bölgeleri temizlemeye çalışıyor. Türkiye ne için oradaki teröristlere, İdlib’deki yapıya kanat germeye, kalkan olmaya çalışıyor? Türkiye’nin İdlib’deki harekatının hiçbir meşruiyeti yoktur. İdlib’e müdahale edersek Suriye ile savaşmak zorunda kalırız. Suriye ile savaşmak zorunda kalırsak Rusya ile de İran ile de bir anlamda savaşmak demektir. Ama biz Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’de bizi çatışmaya sokmaya, akabinde İran ile bir savaşı hazırlayacak girişimler yaptığını da biliyoruz."
'Trump, Fırat'ın doğusunda hakaret dolu mektup yollamıştı, şimdi ABD gaz veriyor'
ABD yönetiminin Fırat'ın doğusuna operasyon gündeme geldiğinde hakaret ve şantajlarla dolu bir mektup yazdığını anımsatan Ertürk, Ankara'nın hedeflerine ulaşamadan bu harekatı bitirmek zorunda kaldığını söyledi. Ertürk, ABD'nin İdlib'de ise Ankara'ya gaz verdiğini çünkü Suriye'de güvenlik ve istikrar istemediği görüşünü dile getirdi:
"Suriye’ye üç tane harekat yaptık, ikisi Fırat’ın batısına, biri Fırat’ın doğusuna. Barış Pınarı Harekatı sürecinde ABD Başkanı, Erdoğan’a hakaretlerle, şantajlarla dolu bir mektup yazdı ve siyasi hedeflerine ulaşamadan harekatı bitirilmek zorunda kaldılar. Burada ise tam tersini uyguluyor Amerika Birleşik Devletleri. İktidara gaz veriyor, arkanızdayız diyor. Çünkü Amerika, Suriye’nin güvenliği ve istikrarı peşinde değil. Bu bağlamda Suriye’deki istikrarsızlık devam etsin istiyor. Bu istikrarsızlığı devam ettireceği girişimlerin peşinde. Bu konuda da Türkiye’yi kullanıyor. Eğer Türkiye gerçekten oraya bir harekat icra ederse, bu Türkiye’nin benliğinle ve sınırlarıyla taban tabana zıt. İktidarın kafasında en kötü senaryo var. Suriye güçlerine karşı, Suriye’nin meşru hükümetine karşı operasyon düşünüyorlar. Suriye konusunda yanlış işler yaptığı için Suriye kuzeyinde bir güç boşluğu oluştu bu uzun zaman dilimi içinde. Bu bölgeye PKK uzantısı PYD egemen oldu, hatta Akdeniz’e çıkma durumu oldu. Bölgede etnik Araplar ve Türkmenlere karşı bir arındırma yapıldı. İktidar, İdlib güneyden kuşatıldı, oraya harekat icra ediyorum dedi. Görünürde bu doğru gibi gözüküyor her ne kadar bunun sorumlusu iktidar olsa bile. Ama iktidarın kafasında olan şu: Oradaki kuşakla birlikte Türkiye’nin Beşar Esad’ı yıkmak için destek verdiği gruplarla irtibatı kopmuş. Bu harekatlarla birlikte Türkiye, Esad’ı yıkmak için bugün İdlib’in yüzde 90’ı Heyet Tahrir Şam, yani El Kaide’nin türevi var. Niçin biz onlara kalkan olmaya çalışıyoruz ki? Türkiye yaptığı harekatlarla bir anlamda bu kuşağı delerek onlara ulaşmaya çalıştı."
‘Hava desteği olmadan İdlib’e asker göndermek ölüme göndermek demek’
Ertürk'e göre, 'devlet aklı' Türkiye'nin derhal masaya oturup Esad ile anlaşmasını gerektiriyor. Türkiye'nin askerlerini sınıra çekip sınırın güvenliğini sağlaması ve sığınmacı akınını Suriye merkezi hükümetiyle koordineli olarak önlemeye çalışması gerektiğini belirten Ertürk, iktidarın Türkiye'nin çıkarlarıyla değil kendi iktidarının bekası için hareket ettiği görüşünü aktardı. TSK'nın dost olmayan topraklara hava desteği olmadan askeri konvoy gönderecek hale getirmenin onları ölüme göndermek olduğunun son şehitlerle de görüldüğünü anımsatan Ertürk, "O zaman siz gerçekten ölmesini mi istiyorsunuz askerlerimizin? Şehit olmalarını istiyorsunuz, kamuoyu desteği oluşsun diye? Bu çok yanlıştır" ifadelerini kullandı:
"Bakınız bugün Amerika arkanızdayım diyor ama aramızda binlerce km var. Biz Rusya, İran ve Suriye ile komşuyuz, birlikte beraber yaşayacağız. Onun için bu yanlış işlerin içinde girmek gerçekten büyük hata olur. Türkiye'nin yapması gereken çok nettir. Devlet aklı bize şunu söylüyor. Askerler bunu düşünüyor, biliyor musunuz. Türkiye derhal masaya oturmalı, Beşar Esad ile anlaşmalı bu konuda. Askerlerimizi sınırlarımıza çekmek ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamalı. Sığınmacı akını tehdidi var şu anda. Suriye merkezi hükümetiyle koordineli olarak hareket edilmeli. Suriye’nin istikrarı ve toprak bütünlüğünü sağlayarak, Türkiye’deki 4 milyon Suriyeliyi bir an önce ülkelerine dönmesinin gerekli iklimini koşullarını yaratmalıyız. Şimdi iktidar bunu istemiyor. İktidar bunu istemiyor. İktidarın kendi çıkarlarıyla yani bekasıyla, iktidarda kalabilme bekasıyla Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları çatışıyor. Niçin takviye ediyorsunuz ki İdlib’e? Hatta biliyorsunuz 10 küsur şehit verdik, bunların bir çoğu konvoy sırasında İdlib’e giderken oldu. Siz dost olmayan topraklara hava desteği olmadan konvoy gönderiyorsanız, onları ölüme gönderiyorsunuz demektir. O zaman siz gerçekten ölmesini mi istiyorsunuz askerlerimizin? Şehit olmalarını istiyorsunuz, kamuoyu desteği oluşsun diye? Bu çok yanlıştır. İktidar yanlışa yanlışla devam etmektedir.
'Bu hareket tarzına Washington'da karar verildi'
Trump yönetiminin Fırat'ın doğusuna harekat yapılırkenki tavrıyla İdlib'deki tavrı arasındaki farka da dikkat çeken Ertürk, Erdoğan yönetiminin ekonomik iflas hali yüzünden kendi bekaları için Türkiye'nin güvenliğini yok saymakla suçladı:
"Konuşmamın başında ifade ettim, telefon görüşmesinden, Trump’dan sonra gazı aldı, devam ediyor diye. Ama bunun başlangıç noktası geçen sene Kasım ayına dayanır. Barış Pınarı Harekatı’nı tehdit, mektup, şantaj ile harekatı durdurduk. Washington’a gidildi, görüşmeler yapıldı. Kabaca söylüyorum, bu hareket tarzına orada karar verildi. Bir anlamda Türkiye’yi tekrar Rusya’dan Amerika tarafına kaydırabilmek için. Çünkü iktidar sıkıştı, ekonomi iflas, paraya ihtiyacı var, para da Batı ve Amerika’da var. Aynı zamanda Halkbank ve diğer meseleler var. İktidara sopa gösteriyorlar, iktidar bekası için Türkiye'nin çıkarlarını, güvenliğini yok sayma durumunda ve bunu yapıyor. Bu çok yanlış. Bu kararların arkasında devlet aklı yok."
'Bu kararlarda TSK'nın komuta kademesi yok'
TSK'da görevli subayların vatan savunması söz konusu olmadığı için askerlerini nasıl motive edeceğinin bile belli olmadığını belirten Ertürk, bu kararlarda TSK komuta kademesinin bulunmadığı görüşünü dile getirdi. Ertürk, komuta kademesinin halkın karşısında İdlib'de icra edileni Türkiye'nin güvenliği ve çıkarları için elzemdir diye sunamayacaklarını ekledi:
''İnsanları ölüme gönderebilmek için motive etmek lazım, savaşırken böyledir. Merak ediyorum, tabur komutanı İdlib’e hareket eden taburuna konuşurken nasıl o insanları motive edecek ki, vatan savunması mı diyecek, ne diyecek onlara? Hatta geçen gün sosyal medyaya da düştü, bir bölük komutanı var. Yandaş kanallardan biri zorluyor o pırıl pırıl üsteğmeni, mesaj versin diye... Mesajdan kastı da kendince ahlaksız bir mesaj vermesini istiyor. Ama o pırıl pırıl üsteğmen komutan ona istediğini yapmadı, konuşmak istemedi, bir an ne dedi biliyor musunuz, ‘Esasında konuşacak çok şey var ama…’ dedi ve kafasını salladı, gitti. Bunlar çok açık ki, bu kararların arkasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi yok. Size şöyle söyleyeyim, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı, tanıyorum onları zaten, gözlerine bakarak, halkın karşısında İdlib’de harekat icra etmemi, takviye etmemiz Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları için elzemdir diyemezler.”
‘Türk askeri sadece yurt savunması ve yaşamsal çıkarlar için ölüme gönderilebilir'
Türkiye'nin ulusal kurtuluş savaşı verilerek kurulmuş bir ulus devlet olduğunu, TSK'nın Atatürk'ün 'Savaş hayati değilse, cinayettir' sözleri uyarınca yurt savunması ve yaşamsal çıkarlar için hareket ederek Türk askerini sadece bu nedenlerle ölüme gönderebileceğini belirten Ertürk, İdlib'de bunların hiçbirinin bulunmadığını söyledi. Ertürk, yapılması gerekenin Türkiye'nin sınırlarının korunması ve sığınmacıların geri gönderilmesini sağlayacak koşulların oluşturulması olduğunun altını çizdi:
“Amerika Birleşik Devletleri emperyal bir ülke, onun emperyal çıkarları var. Başka topraklarda işler yapabilir. Ama biz ulusal kurtuluş savaşı vermiş bir ulus devletiz. Türk Silahlı Kuvvetleri asla bu işlerin içinde olmaz. Atatürk’ün açık sözü var, ‘Savaş hayati değilse, cinayettir’ diyor. Yani biz ancak yurt savunması için, ülkemizin yaşamsal çıkarları için Türk askerini ancak ölüme gönderebiliriz. Burada İdlib’de Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarıyla ilgili herhangi bir şey söz konusu değildir. İktidarın yapması gereken Türkiye’nin sınırlarını korumaktır, sığınmacı akınlarını engellemektir ve 4 milyon Suriyeliyi bir an önce ülkesine göndermektir. İktidarın yapması gereken bunlardır. Ülkemizin çıkarları gereği bunlar yapılmalıdır. Ama iktidar bambaşka şeyler peşinde. Bugün geldiğimiz yer itibariyle iktidarın lehine olan her şey Türkiye’nin ne yazık ki aleyhinedir. Bu İdlib konusunda, Suriye konusunda görüyoruz."
'O zaman FETÖ'den farkları ne'
Ertürk, özellikle 2016 darbe girişiminden sonra iktidarın ABD'den uzaklaştığını Suriye gibi konularda Fethullah GÜlen'in de ABD ile aynı düşündüğünü anımsatırken, tekrar Erdoğan yönetimine yakınlaşmaya çalışan Erdoğan yönetimine "O zaman aranızdaki fark ne" diye sordu:
"Özellikle darbe girişiminden sonra iktidar Amerika’dan uzaklaştı. Çünkü darbenin lideri Fethullah Gülen orada muhkim, orada yaşıyor ve bir anlamda da CIA’in korumasında. Türkiye’nin Rusya ve İran’a yakın olmasından en mutazarrır olan FETÖ’ydü. Hatta bu konuyu eleştiriyordu. Türkiye’nin tekrar Amerika Birleşik Devletleri’ne yakınlaşması gerektiğini söylüyordu. Bugün aynı şeyi yapıyorsunuz. Bugün FETÖ’nün istediği tip bir Ortadoğu, Suriye, İran, Rusya konusunda Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarıyla çatışmasına rağmen tekrar o rotaya girdiniz. O zaman aranızdaki fark ne ki? Bu yapılanları tasvip etmiyorum."
'Erdoğan'ın bunları yapma sebebi Türkiye'nin ulusal çıkarları değil, İhvan'
Erdoğan iktidarının ilkeleri olmadığını, Libya'da BM nezdinde 'meşru' gerekçesiyle Sarrac yönetimini savunurken, Suriye'nin BM nezdinde temsilcisi olan iktidara düşman muamelesi yaptığını söyleyen Ertürk, bütün bunların sebebinin İhvancı politikalar olduğunu dile getirdi. Ertürk, İhvan'ın Mısır, Sudan yenilgilerini anımsatırken, Libya'da da Erdoğan yönetiminin yanlış yoldan gittiği ve Doğu Akdeniz'deki yaşamsal çıkarların karşısında pek çok ülkenin ittifak kurmasına yol açtığını belirtti. Ertürk, "Suriye'nin istikrarı, Türkiye'nin istikrarı demektir" vurgusu eşliğinde Esad teröristlere kol kanat gerilmekten vazgeçilip Esad ile masaya oturulması gerektiğini vurguladı:
"Bir de iktidarda ilkeler yok. Bakın ne Libya’da, ‘Biz Fayez el Sarraj’ı tanıyoruz, destekliyoruz. Çünkü BM nezdinde meşru’ diyor. Peki soruyorum, Suriye de ne? Suriye'de BM nezdinde kabul edilen meşru bir hükümet Beşar Esad. Ama düşmanlık yapabiliyor. Bu olayın arkasında yatan da iktidarın Türkiye’nin çıkarları peşinde değil, İhvanı destekliyor olması. Bakınız biz İhvanı desteklediğimiz için Suriye ile kavgalıyız. İhvanı desteklediğimiz için Mısır ile papaz olduk. Bunun için Libya iç savaşına olmamamız gerekirken taraf olduk. Ama İhvan her yerde kaybediyor. Mısır’da kaybetti, Sudan’da kaybetti. Biz Sudan’da o diktatöre destek verdiğimiz için biz de kaybettik, yaptığımız askeri anlaşma Suhakin adası filan birçok imkanı kaybettik. Bu yanlış işler peşinde olduğumuz için Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları konusundaki yaşamsal çıkarlarımız için bir kayıp söz konusu. Bizim karşımızda bir ittifak oluştu. Yunanistan, Mısır, İsrail ve Kıbrıs Rum Yönetimi hepsi bir araya geldiler. Bunları bir araya getirebilme imkanını kim doğurdu? İktidarın yanlış işleri doğurdu. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin toprak bütünlüğü demektir. Suriye’nin istikrarı Türkiye’nin istikrarı demektir. Türkiye İdlib’deki yapıya, teröristlere kol kanat germemeli. Beşar Esad yönetimiyle masaya oturmalı, işbirliği yapmalı. Ama iktidar ne yazık ki farklı yolda, acı çekeceğiz, kan kaybedeceğiz ve tüm mali kaynaklarımızın birçoğu bu yolda ne yazık ki tüketilecek.”